TÜRK DIŞİŞLERİ’NİN ‘HAKLI’ TEPKİSİ

Sami Özuslu

Pandemi nedeniyle birkaç gün gecikmeli yazıyorum bu konuyu ama atlamamak gerekir sanırım.

Türkiye Dışişleri Bakanlığı geçenlerde İsrail ve Sırbistan’a dönük tepkisel bir açıklama yaptı. Önce açıklamanın bir bölümünü aktarayım:

"Sırbistan'ın İsrail'deki Büyükelçiliği’ni Kudüs'e taşıma kararını derin endişeyle karşılıyoruz. Kudüs'ün İsrail tarafından ilhakı uluslararası toplum ve Birleşmiş Milletler'ce (BM) reddedilmiştir. Filistin meselesinin ancak 1967 sınırları temelinde başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız, egemen ve coğrafi devamlılık içinde bir Filistin Devleti'nin vücut bulmasıyla çözülebileceği çeşitli BM kararlarıyla defalarca vurgulanmıştır. Hal böyle iken, herhangi bir ülkenin İsrail nezdindeki Büyükelçiliğini Kudüs'e taşıması uluslararası hukukun açık bir ihlalini teşkil edecektir. Tüm ülkeleri bu konuda kabul edilmiş BM kararlarına riayet etmeye, Kudüs'ün tarihi ve hukuki statüsüne saygı göstermeye ve İsrail-Filistin ihtilafının çözümünü daha da güçleştirecek adımlardan kaçınmaya davet ediyoruz."

Açıklama böyle…

ABD Başkanı Donald Trump’ın açtığı, kutsal kent Kudüs’ü ‘başkent olarak tanıma’ kapısından Sırbistan da bir şekilde girmek istiyor. Ankara yönetimi de buna tepki koyuyor.

Haklı bir tepki mi?

Kesinlikle haklı…

Ortadoğu sorununu daha da karmaşıklaştıracak, hele mağdur Filistin halkını daha da müşkül duruma düşürecek, İsrail yönetiminin Kudüs’ü ‘Filistinlilerden temizleme’ operasyonuna karşı elbette ses çıkarmak lazım.

Ankara ile buraya kadar hemfikirim ben de…

***

Lakin bu açıklamayı okur okumaz aklıma gelen ilk kavramın ‘çifte standart’ olduğunu söylemem gerekiyor.

Zira Türkiye Dışişleri Bakanlığı Kudüs açıklamasını iki temel üzerine oturtmuş…

Ne diyor TC Dışişleri?

‘Uluslararası hukuka herkesin uyması gereklidir…’

‘Alınmış BM Güvenlik Konseyi kararlarına bütün üye ülkelerin riayet etmeleri lazımdır…”

Doğru mu?

Tabii doğru…

Ama her anlamda!..

Bu haklı açıklamayı yapan Ankara’ya “Sizi de kapsıyor mu bu gerekli gördükleriniz” diye sorulabilir.

Zira uluslararası hukuk ve BM Güvenlik Konseyi kararlarına uyum konusunda Türkiye’nin birçok sıkıntısı var.

Bunların başında Kıbrıs’la ilgili olanlar var.

4 Mart 1964 tarihinde, Türkiye’nin de olumlu oy kullandığı 186 sayılı karardan tutun da, bugüne dek alınmış birçok karara itirazı var Ankara’nın…

Bunların başında da ‘Tek yasal devletin Kıbrıs Cumhuriyeti olduğu’, ‘Ayrılıkçı yapıların kurulamayacağı ve tanınamayacağı’ ve ‘Maraş’ın ancak BM kontrolünde açılabileceği’ kararları geliyor.

Doğu Akdeniz’de, Suriye’de, Libya’da yaşanan gelişmeler de eklenebilir tabii bu ‘yaman çelişkiler’ listesine…

Dış politikada her ülke ‘kendine yontuyor’ elbette…

Böyle olunca da bu tür enteresan, çelişik durumlar ortaya çıkıveriyor…

Gündemi virüs belirlerken, arada bu notu da düşeyim dedim…