Tükenen siyaset

Sami Özuslu

 

Bir ‘fasit daire’ içindeyiz sanki…
Sürekli dejavu halleri yaşanıyor ve işin ilginç tarafı biz bu filmi görmekten usanmıyoruz.
Daha doğrusu, akıllanmıyor, tekrar tekrar aynı hatalara düşüyor, dönüp dolaşıp aynı noktaya varıyoruz.
Sonrasında bir mental yorgunluk, motivasyonsuzluk, moral bozukluğu, umutsuzluk halleri…
Azacık toparlanıp yeniden başlıyoruz ‘hisa’ diyerek, lakin saatin kumu tıpkı bir öncekine benzer bir şekilde akıp gidiyor avucumuzun içinden…
Ve mecal kalmıyor bir süre sonra, kimselerde…

**

“Bu ülkede siyaset bitti” demiştim, 6-7 yıl önce…
Siyaset bitmez tabii de, çok sınırlı yapılabilir ancak…
Buydu meramım.
Pesimizm değil bunun adı, aksine bir isyan var içinde…
Ancak sorun şu ki, kum saati akıp giderken hızla, bize öğretilen çaresizlikler ve etrafımıza kalın dikenli tellerle çizilmiş sınırlar yüzünden sürekli duvara tosluyoruz.
‘İdeal’ kısımlarını törpüleye törpüleye siyaset kurumunu iyice ‘küt’ hale getirdik.
Ufak tefek ‘makyaj’ ve ‘nüans’lar dışında politikada renk ve çizgi ayırımı kalmadı neredeyse…

**

TC Yardım Heyeti’ne komuta eden bürokrasi ekibi bir senaryo yazdılar ve yıllardır biz “o senaryoyu uygular mıydın uygulamaz mıydın”, “Kim daha iyi uygular” sorularının peşinde koşuşturup duruyoruz.
Hukuk sisteminin tepesindeki metin nasıl ki Anayasa’dır, sanki Ekonomik Protokoller de ‘ekonomik ve sosyal anayasa’ haline geldi.
Tekrar edeyim: Bugüne kadar yazılan ve bundan sonra yazılacak protokollerde bir yığın ‘doğru’ vardır. Bunlar muhakkak uygulanmalıdır da…
Ama hepsi değil!..
İlla bu toplumu bir kılığa benzetmeyi kafasına takmış olanların zorlaya zorlaya içine sokmaya çalıştıkları elbise sayesinde vücut deforme oldu.
İşte ‘siyasetin bittiği yer’ tam da burasıdır!

**

Siyasal partiler tüzüğü, tarihi, programı, üyeleri, yönetim kadrosu ve söylemiyle bir bütündür.
İdeolojik, sınıfsal farkları vardır partilerin ve her biri toplumsal yaşama, dünyaya başka bir açıdan bakar.
Orta yere çıkan fikir farklılıkları siyaseti zenginleştirir.
Sokaktaki vatandaş da partilerin eylem ve söylemine bakarak tercihini kullanır.
Aksi halde ‘tek tip ses’ çıkmaya başlar ve toplum giderek o sesi duymamaya başlar.
Siyaset kurumu silikleşir, siyasetçi etkisizleşir, güdükleşir ve toplumdan iyice kopar.

**

Partiler hükümet dönemlerinde bizzat kendi tüzüklerinde, programlarında yazılanları, tabanlarının taleplerini yaşama geçiremiyorlar, muhalefetteyken söyledikleriyle çelişiyorlarsa eğer, siyasetin sınırları iyice daraldı demektir.
O malum metinlerde yazan ‘doğru’ları uygulamaya evet, ama toplumun beklediği başka ‘doğru’lar da var ve bunları sırf TC Yardım Heyeti, yani ‘hükümetin değişmez büyük ortağı’ karşıdır diye yapmamak, tersine hareket etmek siyasetçiyi toplum nezdinde sıfırla çarpmaktan başka işe yaramıyor işte…
Moralsizlik, mecalsizlik ve motivasyonsuzluğa neden olan o ‘fasit daire’ algısını değiştirmekten, bize öğretilmiş ezberlerden ve de çaresizliklerden süratle kurtulmak gerekiyor.
Yoksa alanı oldukça daralan siyaset tamamen bitecek.