TOPLUMSAL DİNAMİK NEHRİ

Ferdi Sabit Soyer

LTB için erken seçim yapılıyor.  Ancak bu seçim nedeni ile bu ülkede yer eden kötü siyasi kültürü de bu vesile ile sorgulamak gerektiği kanısındayım. Bu yazıda bir ana konuya değinmek isterim.

Önce hatırlayalım. 2006 seçimlerinde Cemal Bulutoğluları seçimi kıl payı ile kazandı. İlk saatlerde seçimi kaybettiğini sandı. Bunun için Lefkoşa Surlar içinde yaşayan insanlara sövdü. Sonra övdü. .

“LTB’deki AB bayrağını indirdik, yerine, Türk bayrağını çektik” dedi seçimi kazananlar, sevinç içinde…

Belediye Başkanı Kutlay Erk’in, oylarını artırmasına karşın, AB  ve Çözüm karşıtlığında oluşturulan “kutsal ittifak” böyle demişti, seçimi kazanınca..

Şimdi ne oldu? AB bayrağını indirmekle övünen bu anlayışın elinde, LTB battı ve erken seçime gitti.

Çünkü, bu anlayış, evrensel, demokratik, ekonomik, kültürel ve siyasal değerlere kapalı idi. Onların, AB bayrağını indirmelerinin karşılığı ise, klasik, “Sarayönü  kriterlerini”, evrensel kriterlerin yerine, yeniden gündeme almaları idi..

Kamu kaynakları ile oynayarak, popülist, hukuk ve akıl dışı uygulamaları yaşama geçirmek. Bunlar, Kutlay Erk’in getirmeye çalıştığı, Evrensel değerlerden, bu nedenle uzaklaştılar. İşte bu yüzden özellikle, 2009’da UBP’nin iş başına gelmesi ile CTP-BG’nin getirdiği ve başlattığı evrensel normlara dayalı hükümet etme anlayışından uzaklaşmak ve yeniden devlet ve Türkiye kaynaklarına dayanmak kolaycılığı ile de her şey gibi, LTB’de  çöküşe gitti.

İşte bu örnek, bu ülkede, son zamanlarda gündeme gelen ve Kıbrıs sorununun çözümünü öteleyip de, içte, sözde ekonomik reform yapmayı öne almaya çalışan anlayışın, çıkmazını gösteren en tipik örnektir.

“İç siyaset, dış siyasetten ayrı olamaz”, klasik yaklaşımının ötesindedir bu gerçek. Çünkü, ekonomik demokratik, siyasi reform olgusu, Kıbrıs sorununun çözüm sürecindeki, demokratik dinamikle bağlantılıdır. Bunda, yani Kıbrıs sorununun çözüm sürecindeki duyarlılık ve ivme azaltıldığı oranda, ekonomik, demokratik, siyasi, sosyal çöküş de artar.

İşte bugün bunu yaşıyoruz. LTB, bunun en tipik örneğidir. Ayni zamanda günümüzde yaşadığımız, ekonomik, siyasi,  demokratik, sosyal bunalımdaki artış da bunun en tipik göstergesidir..

Evrensel kriterlere ve alanlara açılım konusundaki dinamik azaldıkça, Sarayönü kriterlerine dönüş de arttı. Bugün, UBP Kurultayı ile bağlantılı yaşadıklarımız da Sarayönü kriterlerinin en ilkel şeklidir.

Dolayısı ile özellikle görüşme sürecinde yaratılan tıkanıkla birlikte, bazı aydınlar eli ile topluma aktarılan ve” Kıbrıs sorunu ile artık ilgilenmek yerine, iç sorunların çözümü ile ilgilenelim” görüşü, “Sarayönü” düşünce ve kriterlerinin, siyasi ve düşünce dünyamızda yeniden, hem de daha bozuk şekilde “hegomonya” kurmasını getirdi.

Düşünün, Ercan özelleştirildi. Ama ondan gelen para ile 13. Maaşlar dağıtıldı. Bitti gitti. Ne sağcısı, ne solcusu “ne be bu” diyemedi?

Bu, 1974 sonrası bizi mahfeden, 2002 sonrası başlayıp, 2008’lere kadar giden, kendimiz olma deviniminin yerle bir olması idi... İş dünyası da, sendikal dünyada sindi kaldı. Ercan 13. Maaş oldu ve buharlaştı.. Kör para için susuldu kalındı. Çünkü kör olası dar ve kısa vadeli menfaatler, esas değerin yerine geçti yeniden.

Bu bakımdan, Kıbrıs sorununun çözüm dinamiği ile içteki demokratikleşme, ekonomik, sosyal ve siyasal devinim, gerçekte, gürül gürül akacak olan toplumsal dinamik nehrini besleyen iki ana ırmaktır.

Bu ırmaklardan birinin önünün kesilmesi, ya da kuruması, bilinsin ki, ana nehrin çağıltısını azaltır. Onu dereye döndürür. Şimdi toplumsal dinamik nehrinin, günümüzün çirkef akıtan, cılız Kanlı Deresine bezemesinin nedeni budur.

Bakın, AK Parti döneminde, Türkiye’de başlayan ekonomik, demokratik gelişmenin ana noktası, Türkiye’nin AB kriterlerine uyum dinamiğinin, içteki ekonomik, demokratik, siyasi devinim ile buluşması oldu.  Bu ikisi Türkiye’nin gelişmesini sağladı.

Belli bir zamanda AB’ nin de yanlışı ile de, Türkiye’deki reform hareketlerinin kesintiye uğraması, ağır demokratik, toplumsal zararlar oluşturdu.. Şimdi yeniden, Kürt meselesinin çözümüne dönük atılan güçlü adımlar, içte, AB normlarına bağlı gündem getiren yargı reformları ve Anayasa değişimi ile ilgili atılan çok güçlü niyetler, Türkiye’ye yeniden önemli bir dinamik getiriyor..

Bu bakımdan, LTB seçimlerine giderken, “ Belediyedeki AB bayrağını indirdik ve yerine Türk bayrağını çektik” diyen anlayışın; şimdi de” Kıbrıs sorunu, artık Federal çözüm dinamiğinden uzaklaşmalıdır” demesini hiç göz ardı edemeyiz..

Bazı insanların ise bu anlayışa;  “hegomonyal” üstünlük sağladığına bakmaksızın,  ortaya attıkları, “artık, Kıbrıs sorununun çözümü yerine, iç sorunların çözümüne odaklanalım” anlayışı, bizi daha da çıkmaza sokacaktır. Bu gerçekte, Toplumsal dinamiği, Kanlı Dere akışına, mahkum, etmeye destektir...

Bu bakımdan, Federal Çözüm dinamiği ve AB kriterlerine ulaşma ve evrensel siyasi, ekonomik, demokratik ilişkilere girme devinimi; gerçekte;  ekonomik, demokratik sorunlarımızı aşma çabamız,  birbirini besleyen reel durumlardır.

Yani,  toplumsal dinamik nehrinin gürül gürül akmasına sebep olan, iki ana ırmaktır bunlar. Bunu göz ardı etmeden, meselelere bakmak gerekir.