TOMA ihalesi ve CTP’nin tavrı

Tümay Tuğyan

İnternette şöyle üstün körü bir tarama yapınca görülen o ki TOMA, anda arada yangın söndürme çalışmalarına katkı yapsa da, asli görevi yani üretim amacı, toplumsal olayların bastırılması.

TOMA icadını ‘iç güvenlik’ hizmetlerine kazandıran firma, Türkiye’deki Nurol Makina Sanayi.
Türkiye’de Emniyet Genel Müdürlüğü ve jandarmanın kullanımında olan TOMA’yı üreten firmanın web sitesinde araç, ‘Riot Control Vehicle’, yani ayaklanmaları kontrol altına alma aracı adıyla tanıtılıyor.
Firma 4 ayrı modeli bulunan TOMA’ların  özelliklerini detaylı olarak aktarıyor. Örneğin ‘ayaklanmaların dağıtılmasında çok hızlı ve etkili’ diyor firma, ama hiçbir noktada, ‘yangınların söndürülmesinde çok hızlı ve etkili’ demiyor.
İnternette yaptığımız aramada birkaç münferit yangın söndürme olayının yanı sıra, üretim amacı dışında kullanım örneği olarak rastladığımız bir diğer TOMA faaliyeti ise şu:
TOMA, bu yıl Bitlis’te düzenlenen Kutlu Doğum Haftası etkinliklerinde, vatandaşa gül suyu sıkmış!

***

Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı 13 milyon TL’lik 2013 yılı bütçesinin KDV hariç yaklaşık 665 bin TL’lik kısmını TOMA’ya harcamaya karar verdiğinde, henüz Gezi olayları yaşanmamıştı. 
Ama örneğin 2011 yılının 19 Temmuz’unda, aynı yılın Şubat ayında Kıbrıslı Türkler’e ‘besleme’ diyen Recep Tayyip Erdoğan adaya gelmiş, başta KTHY mağdurları olmak üzere öfkeli kalabalıklar hem Erdoğan’ın kullandığı güzergâh üzerinde bulunan Hamitköy Çemberi’nde hem de KTHY önünde eylem yapmış, polisin şiddetli müdahalesine maruz kalan eylemcilerden bazıları tutuklanmıştı.
Bu olaylar pekâlâ polisimizin ‘TOMA ihtiyacını’ ortaya çıkarmış olabilir.

***

TOMA’yı neden filosuna katmaya karar verdiğini, elbette en iyi GKK bilir.
Bizimkisi lafügüzaf.
Ama şu bir gerçek ki, Kıbrıslı Türkler TOMA’yı istemiyor.
Peki öfke nereye boşalıyor?
Cumhuriyetçi Türk Partisi’ne!
Öfkeyi boşaltmak için doğru adres CTP mi?
Hayır!
Ama...
Evet, bu ‘Hayır’ın bir de ‘AMA’sı var!

***

TOMA ihalesine asker çıktı, ihaleyi asker sonuçlandırdı. İhale ile ilgili bilgiler Maliye Bakanlığı’na bağlı Merkezi İhale Komisyonu’nun web sayfasında var.
İhalenin hiçbir aşamasında CTP’nin hiçbir fonksiyonu yok, zaten CTP o dönemde hükümette değil.
Ancak hükümette olsa da durum değişmezdi. GKK yine o ihaleye çıkar, yine o TOMA’yı alırdı.
UBP hükümetinden farklı olarak CTP hükümetinin tek yapabileceği, ‘TOMA’ya karşıyız’ demek olurdu.
Çünkü ülkemizdeki sürer durum, ister CTP ister başka bir siyasi parti olsun, hiçbir hükümetin ne bu ihalenin açılması ne de iptaline karışmasına izin verir.
Bu şartlar altında CTP’ye ‘siz necisiniz o halde?’ diye sormak da bana göre abestir.
Bu ülkede ‘asker’ gerçeğiyle şimdi mi tanışıyoruz?
Eğer sivilleşme istiyorsak, bunun için öncelikle ilgili Anayasal ve yasal düzenlemelerin hayata geçirilmesi gerekir.
Hükümetlerin TOMA ve benzeri olaylardaki sorumluluğu, ancak o zaman tartışma konusu yapılabilir.
CTP’nin bütün bu olan bitende tek bir suçu vardır; o da TOMA meselesi gündeme geldiği andan itibaren toplumla yeterince dürüst bir iletişim kurmak yerine, popülist bir yaklaşımı yeğ tutmasıdır.
Madem ki bu TOMA denen melanetin adaya gelişinde hükümetin değil askerin sözü geçiyor...
Madem ki ihaleye çıkan asker ve hükümet bu işe karıştırılmıyor...
O halde en başından itibaren bu bütün açıklığıyla toplumla paylaşılmalıydı.
Partinin üst düzey yetkilileri, ‘CTP iktidarında bu ülkeye TOMA’nın girmesi söz konusu olamaz’ gibi iddialı bir açıklamayı bir değil birkaç kez yapıyorsa eğer, o zaman bundan çıkan sonuç, TOMA’nın KKTC’ye girişinde hükümetin söz sahibi olduğudur.
Oysa bunun böyle olmadığı, Mağusa milletvekili Erkut Şahali’nin Cuma günü Facebook’ta paylaştığı iletide açıkça ifade edilmiştir. Hükümetin sivilleşme konusunda ortaya koyduğu hedefleri aktaran Şahali, ‘Program hedefleri arasında sivilleşmeye dair unsurlara yer veren hükümetin, "o" aracın alınmasına ya da alınmamasına ve hatta alım kararının iptaline yetkili olmadığı ön kabulüyle hareket ettiği yeterince açık biçimde anlaşılmıyor olabilir mi?’ diye sormuştur.
Şahali haklıdır, ama sorun da zaten bu gerçeğe rağmen farklı izlenim yaratan açıklamalarda ısrar edilmesidir.
Oysa toplumun CTP’den beklediği şeffaflıktır; yani ‘Biz TOMA’ya karşıyız, bu ülkeye TOMA getirilmesinin karşısındayız ama mevcut yapı bizim buna engel olmamızı engelliyor. Sivilleşme yönünde yapmayı hedeflediğimiz Anayasal ve yasal değişikliklerin amacı da kendi ülkemizde söz sahibi olmaktır’ demesidir.
Dürüstçe ‘Yapamayız’ demek, yapamayacağınız halde yapabilecekmişsiniz gibi davranmaktan çok daha pozitif etki yaratma kapasitesine sahiptir.