THIS IS CYPRUS! Ya da Kıbrıs’ta Gıbrızlı olmak

Ayı & Jerusalem: Artık Bir Cyprus boy olacağım. Ve o çember senin bu çember benim demeden dönüp duracağım.

 

 

 

Ayı & Jerusalem

Gerçekten de bana öyle geliyor ki,  bir şeyler söyleyip söyleyemeyeceği konusunda konusunda herhangi bir kaygı taşımaksızın televizyona çıkmayı kabul etmekle insan, oraya bir şey söylemek için değil, başka nedenlerle, özellikle de kendini göstermek ve görünmüş olmak için çıktığını ortaya koymaktadır.  “Olmak” diyordu Berkeley, “algılanmış olmaktır” ... Bazları için olmak, televizyonda algılanmış olmaktır, yani, sonuçta, gazeteler tarafından iyi bulunmuş olmaktır. (Bourdieu, Televizyon Üzerine, S. 18)

 

 

 

 

Artık Bir Cyprus boy olacağım.

Ve o çember senin bu çember benim demeden dönüp duracağım.

Aynı anda hem faşist hem solcu hem de Atatürkçü olacağım.

Askere  sövüp askerliğimi asteğmen olarak yaptıktan sonra

Tüm kimliğimi askerlik anılarımın üstüne kuracağım.

Devlet işine girip grev yapacağım.

Üstelik bir Jeep arabamla.

Hafta sonu yol kenarına dizilip en piyasa mekanda bir masa bulmak için beklerken,

etrafı keseceğim.

Yüksek sesle aynı kişilere kırk defa selam verirken,

İnşaat işçilerine ve göçmenlere “fellahlar” diyeceğim.

Yanımdakine “gardaş senin telefon kaç model” diye soracağım.

Aynaya Che resimli mantin bağlamadan zor.

Militarist-anti militarist olacağım.

Meyhaneye gidecek ve meyhaneden çıkınca kerhanede bir posta geçeceğim.

Sonra da kumarhaneye gireceğim tabii.

Sabahsa dönüp gazete alacağım.

Tabii “bu memlekette yaşanmaz” diyeceğim.

“Eskiden kapımız penceremiz açık yatırdık.

Şimdi etrafı hırsız, dolandırıcı sardı” diyeceğim.

Nerede bir iki toplumlu etkinlik varsa, orada dönüp duracağım.

Yaptıklarımı gazetede yayımlatarak onaylatacağım.

"Biz İngiliz kültüründen geldik, pazarlık yapmayız" diyeceğim.

Ama İstanbul’da indirim yapın diye rica edeceğim.

En kötü ihtimalle bir gün kendi dükkanımı açacağım.

Türkiyeli birini koyup ona asgari ücret bile ödemeyeceğim.

Sonra da dükkanda bir şey çaldığında hemen gidip polise şikayette bulunacağım.

Herkese “Bu gacolar ne biçim bir ırk, hepsi pislik” diyeceğim.

Durmadan medeniyetten ve gelişmeden bahsedip,

Londrezin hayat tecrübelerini kendime ders belleyeceğim.

Ve internet cafenin birinde bağıra çağıra strateji oyunu oynarken,

Sağa sola ana avrat küfredecek, çok canım sıkılırsa evde oturup Iron Man’i izleyeceğim.

Haftasonları sabah Işık Kitabevi’ne gidip kahve içip herkesle her şeyi konuşacağım.

Ama hayatımda bir kitap bile satın almadan oradan çıkıp

Dereboyu’na ya da Uzun Yola’ gideceğim.

Dönüp Starbucks Coffee benzeri bir yerde göz önünde kahve içececeğim.

Hatta elime de alengirli bir da kitap alıp entel olacağım.

 “Gerçek Kıbrıslılık"a ait sömürgeci mitlerle yetiştikten sonra Hataylılara söveceğim.

“Body” yapıp üzerime yapışık atleti geçirir geçirmez,

elimdeki Shark tenekesi ile Salamis yolu üzerinde dört tekerlekli motorla ya da geniş egsozlu spor arabalarla dolanıp insanların kafalarını şişireceğim.

Tanıdık tanımadık herkesi “kaz”, “braf”, gardaccığım” diye bağırarak selamlayacağım.

Gelgelelim, kendim gibileriniyse sevmeyeceğim.

Ama asıl konuya geliyorum.

“Ayrıca” hemen birIİpad almam lazım. Mecburum.

Öyle çakma smart phonelarla asla.

Mümkünse bütün Apple ürünleri itinayla alınacak.

Alışverişi de İstanbul Kanyon’a gidip yapacağım zaten.

“Kıbrıs’ta zor be gardaş, tarzıma uygun bir şey satmazlar!”

Yurtdışı tatili fotoğraflarımı durmadan Facebook’a atarım.

“Gerçek Kıbrıslı!” diye yazar dururum.

Bunların hepsini aynı anda yapabilirsen,

İşte o zaman tamamsın.  

Zira sen da bir Cyprus boy oldun.

Peki ya müzik?

Electronic ne bok varsa.

Uygun ortamda her türlü uyuşturucu bağımlılığı da mevcut.

Yeter ki kafa güzel olsun.

Peki sizinki kaç model?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Arşiv Haberleri