Teşekkürler ...

Erdinç Gündüz


BRTK’daki görevimden affımı istediğimin duyulduğu andan bu yana telefonlarım susmadı. Tanıdıklarım ve tanımadıklarımdan gelen mesajlar ve e-mail’lerin sayısını bilmiyorum, saymadım.
E-mail’lerde, BRT ile ilgili,  bildiklerimin ötesinde bilmediğim çok şey var. Yaşananları, iddiaları yazmaya kalksam herhalde uzun bir yazı dizisi olur.  Asla ayrıntılara girmeyeceğim (zorlanmadıkça).  Şunun bilinmesini isterim ki  (bu kritik zamanda) BRT Kurumu’na zarar verebileceğini düşündüğüm hiçbir şeyi yapmam ve açıklamam da.
Mesajların çok önemli bölümünde ayrılışımdan duyulan üzüntü belirtiliyor. Yapabildiklerim (!) için teşekkür de bolca. “Keşke ayrılmasaydın...”, “Keşke ne pahasına olursa olsun mücadele etseydin...”, “Keşke, her şeyi açıklayarak veda etseydin....”, “Çok iyi ettin, bunlardan adam ollmaz...”, “İyi ettin. Kalsan sağlığından olacaktın....”  gibi mesajlar da var.
Teşekkür edenlere teşekkür ederim. Küçücük bir teşekkürü bile düşünemeyenlere  (ayrılmama çok sevindiler anlamına alıyorum)  ise söyleyecek bir sözüm yok.

Mükemmel –İnsan - Adam

Mükemmel insan yoktur. Olamaz ve olmayacak da.  Standart bir insan olma çabası olabilir sadece. İsteyenler için o da.
Standart,  yahut sadece dürüst bir insan olabilmek çok kolay mı ? Hiç de değil. Gerçekten ‘insan’ veya ‘adam’ olabilmek için çabalayanların yanısıra,  ‘insan’ gibi, ‘adam’ gibi görünmeye çalışanlar da vardır ve hep olacaktır. Ama ‘ikinciler’ çok tehlikelidir.  Çünkü bu tipler ‘adam’ olmak (!) uğruna her şeyi ama herşeyi yapmaya hazırdırlar.  Her devrin adamlarıdırlar.  Herşeyleri şekilseldir.  Takım elbise giyip kravat takmak, lüks arabalardan gezmek, etrafa sahte gülücükler dağıtmak,  onlar için ‘adam’ olmuşluğun yeterli görüntüleridir. Kendilerini en ‘adam’ en ‘güçlü’ ve hatta en ‘akıllı’ zannederler genellikle.  Ama dünya alemin, onların bu sahte görünüşüne aldanmadıklarının farkında bile değildirler. Çünkü, gösteriş uğruna, makam uğruna gözlerini döndürmüştür.
“Nerden çıktı şimdi bu ?” demeyin lütfen.  Sadece, bunların hala farkında olmayan gençleri uyarmak için yazdım.
Hayat, toz pembe değildir... Rüyalar, hayaller alemi de değildir... Gerçekler hep oradadır. Acı da olsa, tatlı da olsa....Demek ki, neymiş ? Gerçekçi olmak, her gün yeni bir gerçekle karşılaşmaya hazır olmak,  kendini adam sanan kravatlı sahtekarlarla, yağcılarla, yalakalarla, çıkarcılarla karşılaşmanın, günümüz dünyasında  (hele bu ülkede) çok olağan olduğunu anlamak ve bilmek şart. 
Ama şunu da unutmamak gerek: Ne demiş atalar “Bu dünya Sultan Süleyman’a bile kalmadı” demişler.... Her ne demek istemişlerseydi ?