'Tertipli' sohbet

Cenk Mutluyakalı

Kıbrıs’ta böyle bir televizyon programı daha önce izledim mi, anımsamıyorum.
Yayını ileten kanalların dahi söz hakkı ya da temsiliyeti yoksa, en azından “basın özgürlüğü” adına itiraz etmemiz gerekiyor sanırım.
Oysa çok daha fazla “razıyız” git gide!

*  *  *

Bir yanlış anlama da oldu, sanırım.
Kimileri "kıskandım" sandı, bizi davet etmediler diye.
Evet, mesleki kıskançlıklarım vardır ve çok daha iyisini üretmek ve başarmak hissini içimde canlı tutarım.
Yaşadığımız örnek bu değil ki!

*  *  *

Kimi zaman "seçilmiş" gazeteciler ile program yapılır.
Eğer özel bir sohbetse...
Eğer sınırlı sayıda gazeteci için imkan varsa...
Eğer özel bir televizyon programıysa...
Elbette her toplantıya, tüm gazeteciler katılamaz.
Otuz senedir dirsek çürütüyorsak, bu kadarcığını da biliriz.
Mesele BENZETİLMEKTİR!
 

*  *  *

"Benzetmek" denince iki sözlük anlamı var.
Birisi, aynılaştırmak, kendisi gibi yapmak...
Bir diğeri hırpalamak...
Payımıza düşen, ikisi de (!)

*  *  *

Türkiye'den Dışişleri Bakanı geldi, Büyükelçilik “televizyon kanalı” gibi bir "organizasyon" yaptı.
Faul burada!
Diyelim ki Kudret Özersay, Türkiye'ye gittiğinde...
"KKTC Büyükelçiliği" bir televizyon programı organize edebilir mi?
TRT'nin adına (!)
Haddine mi düşmüş.
Peki “gazetecileri” de seçer mi?

*  *  *
Diyelim ki, seçmiş...
En azından ismine "Basınla Sohbet" demese…

*  *  *

İki Hasan abim; biri Kahvecioğlu, biri Erçakıca...
Keşke diyebilselerdi:
"Tamam bizi buraya davet ettiniz de, bu ülkede fiilen gazetecilik yapan nicesi varken, niye biz?”

*  *  *

Yine konunun dışına çıkıyoruz, aslında...
Burada mesele "kişiler" değildir.
BRT varken, "TC Elçiliği" niye "basınla sohbet yayını" organize ediyor?
Yarım asırdır bu işleri yapan kuruma haksızlık!
“Basınla sohbet” niye basına kapalı?
Kim kimden korunuyor!

*  *  *

"Türkiye'de ne varsa Kıbrıs'ta da o olacak prensibi ile hareket ediyoruz" demişti, Erdoğan Türkiyesi’nin jokeri Binali Yıldırım…
İyiler benzesin, böylesi "daraltılan özgürlükler" yerine...


Artık sıkıldım!

  • Bu çağda halen demir parmaklıklarda ecel terleri döken velileri, birkaç saatlik sınavda hayalleri körelen çocukları ve ceplerini dolduran eğitim tüccarlarını konuşuyor olmaktan...
  •  Kış geldi mi "grip salgını"nın içinden çıkılmaz bir felaket ve memleketin yarısı "telef olmuş” gibi konuşulmasından...
  • "Kıbrıs Cumhuriyeti"nden batıp, "KKTC"den çıkan ikircikli dudaklardan...
  •  “Abi bizi niye yurttaş yapmıyorlar” ve “Bu hükümet ne zaman gidecek” sorularından…
  • Gazetecileri “propaganda memuru” gibi gören anlayışlardan…
  • İdeolojiyi “saplantı” diyerek bir “öcü” gibi gösterenlerden…

    * (Düşünmektir ideoloji, siyasal bir öğreti oluşturan düşünceler bütünüdür, korkmayınız; siz asıl düşünmeyenlerden, her mevsim bir başka yöne savrulanlardan, omurgasız et yığınlarından korkunuz.)

 



Önce 'kimden' başlıyoruz?

Lefkoşa'da aracımı sürerken, radyodan dinliyorum.
Başkan Harmancı diyor ki, "Aslında biz karşı değiliz..."
Dinledikçe anlıyorum ki aslında karşı!
Şunu konuşuyorlar, yeni Belediyeler Yasası, belediye başkanlarının yargılanmasına imkan tanıyormuş.
Ne güzel!
Tam da olması gereken bu!
Eğer birileri hata yapıyor, yolsuzluğa karışıyor, bütçeyi sarsıyor, kentleri çökertiyorsa elbette yargılanmalı.
Başkan Harmancı aslında “yargılanmalı” diyor ama...
"O halde tüm seçilmiş milletvekilleri, bakanlar, başbakanlar da yargılanmalı” diye ekliyor.
Hani bu çığlık “ötesini iste, değişim olmasın” gibi duruyor.
Halbuki “Belediyeler Yasası”nda vekillerin, bakanların işi ne?
O başka...
Bu başka...
Kim bir değişimi işaret etse, “önce ötekinden başlasın” demek gibi…
"Sürer durum" böyle sürüyor, değil mi?


Kahvesiz de olmaz, O'nsuz da!

Kahveyi çok seven Kıbrıslılara kötü bir haber!
Onedio'dan paylaştı, bir arkadaşım…
"Tüketirken Farkında Olmasanız da Cinsel Performansınızı Sıfırlayan 13 Yiyecek ve İçecek" diyor başlığı...
Birinci sırada kahve var.
Evet evet, Türk kahvesi ya da Kıbrıs!
Asitli içecekler, hazır çorbalar diye de uzuyor liste...
Bamya var, nane var.
"Yok bamya" da diyebilirsiniz, "yediği naneye bak" da!
Neyse ki okudum okudum, içeriğin bilimsel bir kaynağa dayandırıldığını göremedim.
Yoksa…
Kahvesiz de olmaz, değil mi?