Talimatla oy kullanmak

Tümay Tuğyan

Demokrat Parti Ulusal Güçler’de ciddi sıkıntılar yaşanıyor.

Genel Başkan Serdar Denktaş ile Genel Sekreter Bengü Şonya arasında bir süredir devam eden sorunlar, geçtiğimiz günlerde düzenlenen tüzük kurultayında iyice krize dönüştü.

Gelinen aşamada Denktaş ve Şonya karşılıklı restleşti; önce Serdar Denktaş Şonya’yı görevden almak için Parti Meclisi’ni toplantıya çağırdı, sonrasında ise Şonya, Ocak ayında yapılacak kurultayda Denktaş’ın karşısına genel başkan adayı olarak çıkacağını açıkladı.

Yaşananları Yenidüzen’e değerlendiren Şonya’nın ortaya attığı bazı iddialar, ülkemiz siyasi arenasının resmini çekmek adına önemli.

Aynen alıntılıyorum:

“Seçim döneminde, inanılmaz derecede beni engellediler. ‘İki numara hariç, herkese oy verebilirsiniz. Ona oy veren hesabı verecek’ şeklinde konuştular. Onlar, beni listeden sonuncu sırada çıkarmak istediler. Ama yedinci sıraya kadar düşürebildiler. Benim kazanmamam için inanılmaz bir efor ve para harcandı (...) Tehditler ve temkinler yapıldı. UBP’de İrsen Küçük’ü düşürebilmek için oy kaydırılması yapıldı. Oylar, DP-UG’ye kaydırıldı. Kimileri karma oy kullandı kimileri mühür vurdu. Karma oy kullananların hiçbiri bana oy verdirilmedi. Aldıkları talimat böyleydi”...
***

Bu iddialar ne derecede doğrudur, ne derecede değildir bilmiyorum ama açık olan bir şey var ki Şonya’nın bu anlattıklarına benzer olaylar, ülke siyasetimizin üç aşağı beş yukarı tanımıdır.

Bu tür alicengiz oyunları özellikle sağ partilerde artık neredeyse gelenek haline gelmiş olsa da, genel anlamda tüm siyasi oluşumlar içerisinde benzerlerine rastlamak çok mümkün.

Ve hatta esas şaşırtıcı olan, galiba rastlamamak!

Temmuz ayında yapılan milletvekilliği genel seçimlerinin ardından CTP’de su yüzüne çıkan ‘liste’ savaşlarına niye bu kadar ‘şaşırdık’ ki?

Bu tür seçim sistemleri, maalesef her yerde (kiminde az kiminde çok) benzer dejenerasyonları da beraberinde getiriyor.

Birilerinin kazanması için, birilerinin kaybetmesi gerektiğinden, adalet mevhumu ortadan kalkıveriyor.

‘Yarışın koşulları’ sertleşiyor.

Bütün bu sorunlar, ‘temiz siyasetçiler’ ile çözümlenebilir elbette.

Ve bu tür oyunların oynanmasına olanak tanımayan ya da belki minimal düzeye indiren sistemlerin geliştirilmesiyle...

Ama bütün bunlardan daha önemlisi, ‘temiz vatandaşlar’ galiba.

Küçücük çocukların dahi tercihleri var.

2-3 yaşından itibaren kendi seçimleri için anne-babalarıyla mücadele etmeye başlıyorlar.

Oysa koca koca insanlar, kime oy vereceklerine kendileri karar vermek yerine, bir yerlerden gelecek talimatı bekliyorlar.

Neden?

Çok büyük çoğunlukla kişisel çıkar hesapları yüzünden.

Esas merak ettiğim şu; talimatla oy kullananlar, aynaya bakıp da ‘kime oy vereceğimi seçebilecek kadar aklım yok mu benim?’ sorusunu kendilerine hiç mi sormazlar?