Ressam, aktivist Adi Atassi’yle, İki Toplumlu Kayıp Yakınları ve Katliam ile Savaş Kurbanları Örgütü Birlikte Başarabiliriz’in genç ressamlar için geçen Haziran ayından bu yana Nilgün Güney Stüdyosu’yla birlikte yürütmekte olduğu atölye çalışması öncesinde tanışıyoruz...
Kıbrıs’ın güneyinden de bu atölye çalışmasına katılacak genç ressamlar aradığımızı söylediğimde ressam arkadaşım Nilgün Güney’in ilk söylediği isim Adi Atassi oluyor. Nikos Triminikliotis’in ressam annesi Dafne’yi arayıp “Hangi genç Kıbrıslırum ressamları davet edebiliriz?” diye sorduğumda, o da Nilgün gibi “Adi Atassi” diye yanıt veriyor.
Adi, Kıbrıs’ın güneyinde tanınmış bir sanatçı. Hayatının 25 yılını Suriye’de, 25 yılını Kıbrıs’ta geçirmiş... Suriye kökenli bu ressam, Kıbrıs adasında son 25 yıldır bir tür “sürgünde” yaşıyor, kendi memleketi olan Suriye’ye geri dönemiyor çünkü ailesi Esad rejimi tarafından “Hain” ilan edilmiş...
Adi Atassi’nin ailesinde bir değil, iki değil, tam üç tane Suriye cumhurbaşkanı var. Aynı soyadını taşıyan yakın akrabaları, Suriye’nin kuruluşundan itibaren cumhurbaşkanlığı yapmışlar. Atassi ailesinin son cumhurbaşkanı yani Adi Atassi’nin babasının kardeşi, yani amcası imiş – şimdiki rejimin başı olan Esed’in babası, Adi Atassi’nin Suriye Cumhurbaşkanı olan amcasını hapse attırmış ve onun yerine Suriye’nin Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmuş. Ülkede de Atassi soyadı taşıyan insanlara karşı “Hain” edebiyatıyla suçlamalar başlatmış... O kadar ki, Adi Atassi’nin örneğin askerliğini yapmak üzere askere gitmesi bile son derece tehlikeliymiş – çünkü böylesine büyük bir karalama kampanyası yürütülen eski Cumhurbaşkanları ailesinden bir gencin başına neler gelebileceğini kestirmek çok kolay olsa gerek...
Adi Atassi, bir konferansta tanıştığı bir Kıbrıslırum kızla yaşamını birleştirerek Kıbrıs’a gelmiş...
Bir daha ülkesine geri dönememiş...
Kıbrıs’ta pek çok ayırımcılıkla karşı karşıya kalmış: Başlangıçta Kıbrıslırumlar onun “Müslüman” bir ülkeden geldiğini duyunca onun “Türk” olduğunu sanıyorlar ve çok tepki duyuyorlarmış...
Kıbrıslırum eşinin ailesi de ona çok baskı yapmış, adını ve dinini değiştirsin diye...
“Benim dinle pek alakam yok, dindar birisi değilim ancak eşimin ailesinin bu baskılarını reddettim... Müslümanlık’tan Hristiyanlığa geçip adımı ve dinimi değiştirmiş olsaydım, eşimin ailesine göre Kıbrıs’ın güneyinde çok daha rahat bir hayatım olabilir, kolaylıkla iş bulabilir, kapalı kapılar derhal bana açılabilirdi... Ama bunu yapmadım... Böylesi bir şeye prensip olarak karşıydım ve karşıyım” diyor. Bu yüzden hayatında sayısız kez ayırımcılığa maruz kalmış, hep önyargılarla, kuşkularla, korkularla yaklaşılmış ona...
Bir keresinde doğanın ortasında resim çizerken, birileri onu görmüş ve polise ihbar etmiş!
Polise “Türk” değil, yalnızca “Müslüman” kökenli bir ülkeden gelmiş olduğunu anlatana kadar akla karayı seçmiş!
16ncı yüzyıldan bu yana Suriye’nin en önemli ailelerinden biri olan Atassi’lerden gelen Adi Atassi’nin ataları, Fransız sömürgeciliğine karşı mücadelede öncülük yapmışlar. 1936’da modern Suriye cumhuriyeti kurulurken, Adi’nin yakın akrabalarından Haşim Al Atassi, Suriye’nin ilk Cumhurbaşkanı olarak seçilmiş. Wikipedia’da “Atassi” diye araştırma yaptığınızda, Suriyeli bu önemli Arap ailesiyle ilgili olarak şöyle deniyor:
“1919 yılında Suriye’nin ilk anayasası’nı yazan ilk anayasa komisyonunun yedi üyesinden ikisi Atassi ailesindendi: Wasfi al-Atassi ve Haşim al-Atassi. 1960’lı yıllarda Luai al-Atassi ile Nureddin al-Atassi, Suriye’de cumhurbaşkanı seçilmişlerdi. Tüm Osmanlı dönemi ve modern dönemlerde ailenin önde gelen üyeleri valiler, büyükelçiler, siyasi parti başkanları, askeri yetkililer ve kamu görevlileri olarak ülkenin tarihinde önemli roller oynamışlardı.”
Haşimiler’den gelen aile, Hazreti Muhammed’in soyundan geldikleri kabul görerek, resmi hukuki belgelerde, bu sıfatla dökümanları imzalıyorlarmış. Ailenin ataları Yemen, Hicaz ve Türkiye’ye yayıldıktan sonra, nihayet 16ncı yüzyılda Suriye’nin Şam ve Halep’ten sonra üçüncü en büyük şehri olan Humus kentine yerleşmişler. Humus Müftülüğü dörtyüzyıl boyunca Atassi ailesi tarafından yürütülmüş, Trablus kentinde de Atassi ailesinden müftüler görev yapmış. 19ncu yüzyıldan itibaren de aile fertleri belediyelerde, parlamentolarda göreve gelmişler...
Osmanlı döneminde ailenin gençlerinin eğitim görmek üzere İstanbul’a gönderilmeleri aile geleneği haline gelmiş, ardından Fransız döneminde de Sorbonne ve öteki Avrupa kentlerinde ailenin gençleri eğitime gönderilmiş.
Adi Atassi de Humus’ta (Homs) dünyaya gelmiş... Wikipedia’daki bilgilere göre Fransa Suriye Mandası Dönemi'nde Humus, bir ayaklanma merkezi halini almış. 1946 yılında, Suriye'nin bağımsızlığını kazanmasından sonra kent, ilk Suriye hükümetleri için, Baas Partisi direnişinin merkezi olmuş. Humus, Mart 2011'den bu yana devam etmekte olan, Esed hükümeti ve Baas Partisi'ne karşı yapılan 2011-2012 Suriye Ayaklanması'nda önemli ve merkezi bir rol oynamaktaymış. Mayıs 2011'de Suriye Ordusu tarafından başlatılan Humus Kuşatması’ndan da söz ediliyor Wikipedia’da...
Adi Atassi işte böyle bir kentten ve böyle bir aileden geliyor...
İki Toplumlu Kayıp Yakınları örgütü “Birlikte Başarabiliriz”in atölye çalışmasının ilk gününde Adi Atassi, “kayıp” yakını Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırumlar’ın tanıklıklarını DEV-İŞ binasındaki Sadi Erkurt Salonu’nda dinlerken gözleri doluyor, Suriye’nin kendi “kayıpları”nı hatırlıyor...
70 binden fazla “kayıp” Suriyeli var şu anda ve bunların bir kısmının organları için kaçırılıp “kayıp” edildiği yönünde bilgiler bulunuyor... “Bazı kayıplar bulunduğu zaman, organlarının eksik olduğu görülüyor” diye anlatıyor Adi Atassi... Bazı “kayıplar”ın ise konteynerlere doldurulup ülkenin bazı sınır bölgelerine götürüldüğü, bunların organları için kaçırılıp öldürüldüğü yönündeki söylentilerden söz ediyor Adi ve bu söyledikleri kanımı donduruyor...
“Bu atölye çalışması bana umut verdi” diyor... “Suriye’nin kayıpları için yapılabilecekler konusunda bana ilham verdiniz” diye konuşuyor...
Adi, aynı zamanda bir aktivist... Ülkesi için düzenlenen gösterilerde görebilirsiniz onu – kah Kahire’de, kah Madrid’de bir konuşmacıdır ve Suriye’nin kanayan yaralarının kapanması, bir an önce savaşın bitirilerek demokratik bir ülke yaratılabilmesi için uğraş verir durur Adi Atassi. Yakında Mağusa limanından hareketle Türkiye’ye, oradan da Suriye sınırına gidecek, insani yardım götürecek savaştan kaçan ve tam bir perişanlık yaşayan Suriye göçmenlerine... Bu yüzden şu anda, konserve gıda, battaniye, corn flakes gibi bozulmayan gıdalar toplamakla meşgul... “Herşeye ama herşeye ihtiyaçları vardır” diyor bana ve bazı “kayıp” yakınlarından da bu kampanyaya katkıda bulunmalarını istiyor... Onun bu isteğini “kayıp” yakınlarına iletiyorum...
“Gazetede de yazarsak, daha fazla sayıda insan da katkıda bulunabilir” diyorum Adi Atassi’ye... “Çok iyi olur, çok teşekkür ederim” diyor. Birkaç kez gidip yardım götürmüş zaten, şimdi yeni bir yolculuğa hazırlanıyor... Suriyeli savaş mültecilerine yönelik yardım yapmak isteyenler de onunla bizim aracılığımızla temasa geçebilirler...
Kıbrıs’ta sürgünde yaşıyor, kalbi savaşın paramparça ettiği Suriye’de atıyor... Üstüne bir hüzün çökmüş olsa da, mücadeleden asla vazgeçmiyor... Siz de onun yerinde olsaydınız, siz de vazgeçmezdiniz...
Onunla yaptığımız geniş röportajı, yarından itibaren yayımlamaya başlayacağız bu sayfalarda...