Sular Durulurken…

Kutlay Erk


Türkiye’den gelen su ile ilgili olarak CTP ve hükümetin CTP kanadı bir sonuca vardı. Bundan sonrası uygulamadır.

Uygulamada sorunlar mutlaka olacaktır, her mal ve hizmet üretiminin doğasında bu vardır; maharet, çıkan sorunları süratle çözebilmektedir. Varılan sonuç, ehven-i şer de olabilir; her iki tarafın da tam istediği gibi olmamış olabilir. Mesele farklılıkları en aza indirip, ortak noktalardan hareket etmektir. Ama hassas ilkeleri çiğnemeden… Ve ne diz çökmeye razı olarak, ne de diz çökertmeye kalkışarak…

Su konusu vesilesi ile Kuzey Kıbrıs siyasetinin iki tavrı çok belirgin olarak görüldü… Bir tarafta sağ siyaset temsilcisi UBP’nin teslimiyetçi, “ver – kurtul”cu, “Anavatanımız istediyse hakkıdır, haklıdır, verelim, ne dedi ise yapalım” tavrı… Buradaki siyasi ideoloji, siyaset biliminin ideoloji tanımlamaları içinde yoktur; ‘Anavatan maneviyatı’ ile siyaset yaparak ‘anavatan’ın ve ‘yavruvatan’ın maddi değerlerini kişisel ve kişiler etrafında toplanan çıkar grupları ile bölüşmek… Türkiye’de iktidarda olan siyasi partinin ideolojisi ne olursa olsun, bunlar için hiç fark etmedi; hep ‘Anavatancı’ olurlar, orada yöneten siyasetin kuyruğunda ve kuyrukçuluğunda giderler…   

Diğer taraftan da sol ve ilerici siyasetin temsilcisi CTP’nin ideolojisi ile birlikte ilkeli, dirayetli, duruşu… Siyaset hattını ilkeleri ile yürüyen tavır… Parti içi tartışmalara, Parti dışından yapılan her türden eleştiriye rağmen soğukkanlı duruşu… Ülke için önemli kararları almada  Parti organlarını demokratik tartışma sürecine katma tavrı… Ve başkalarının korktuğundan ve başkalarının korkuttuğundan korkmadan sürdürülen siyasi mücadele… Ve sonunda başarabilmenin onurunu yaşama ve yaşatma…

Sürecin başında ve aşamalarında CTP Parti Meclisi, kendi manifestosuna sahip çıkan bir duruş aldı ve bundan yalpalamadı… Dize gelmedi… Dizlerinin üstünde duran UBP, CTP’yi tehdit ederek suyun Türkiyelileşmesi anlaşmasının imzalanmasını istedi, baskı yaptı… Bu süreçte UBP de CTP gibi yapsaydı sonuç bir ‘ehven-i şer’ olmayacaktı mutlaka ama UBP’den bunu beklemek de saflık olur…

Sivil Toplum Örgütleri… CTP Parti Meclisi kararlarına koşut duruş almaları ve eylemli olmaları elbette CTP Parti Meclisi’ni rahatlatmıştır. Ancak, Türkiye’nin hükümetteki CTP’yi, ekonomik protokolü imzalamamakla tehdit etmesinin, maaşların ödenemeyeceği sıkıntısını yaratacağı olasılığına verdikleri tepki de hükümetin CTP kanadının duruşunu zorlaştırmaktan başka bir işe yaramamıştır. Sendikaların “Bulacan, bulamazsan gidecen… Maaşlardan tek kuruş eksik olsa grev yaparız… Maaşlar gününde ödenmezse eylem yaparız” söylemleri doğru strateji ve zamanlamaya oturtulmazsa bumerang gibi geri kendilerini vuracak. Bunun bir deneyimi 2009 seçimlerinde yaşandı; bulamayan gitti, bulacak olan geldi ama sendikalara verdiği sözlerin tam tersini yaptı. Ve sendikalar kazdığı çukura düştü…

Dolayısıyla, su konusunda, bir taraftan Türkiye hükümetinin baskısı, diğer taraftan hükümetteki ortağı UBP’nin Türkiye hükümetinin taşeronluğuna soyunması arasında kalan ve gene de kendi ilke ve ideolojisi doğrultusunda Kuzey Kıbrıs halkı için en iyisini başarmaya çalışan CTP Parti Meclisi, benzer düşünen örgütlerin “maaşlar gününde ödenmezse” tehditlerini hak etmiyordu. Hükümetin CTP kanadını mengeneye alarak, CTP Parti Meclisi’nden koparmaya ve hatta çatıştırmaya çalışanlar, CTP Parti Meclisi’nin en büyük desteği olabilecek sivil toplum örgütleri ile dostane ilişkisini de bozabilecek nifakı yakalamıştı… Eğer onlar sonuç alamamışsa, bütün olumsuzluklara rağmen duruşundan hiç yalpalamayan ve sapmayan CTP Parti Meclisi’nin süreci soğukkanlı yürütmesindendir.

Şu anda varılan sonuçta UBP’nin katkısı yoktur, DP’nin de… İlerici siyasi partilerin desteği oldu ama hem nala, hem mıha vurmaya çalışmak, onların desteğinin samimiyetini de sorgulatır oldu. Sivil toplum örgütlerinin katkısı da maaş ödemeleri konusunda yaptıkları çıkışlar nedeni ile sınırlı kalmıştır.

Su konusunda Kuzey Kıbrıs ile Türkiye hükümetlerinin imzalayacağı antlaşma, mevcut koşullarda varılabilecek sonuçtu; şimdi görev antlaşmanın uygulanmasının izlenmesinde… Ercan için yapılan anlaşma gibi yüklenici firmanın keyfine kalan bir uygulama olmaması için gerekli önlemlerin alındığı gözetilmelidir.

Su bunalımı çok uzadı, kamuoyunu ve siyaseti çok yordu. Benzerinin ekonomik protokolün imzalanmasında yaşanmaması iyi olacak…