İngiliz polisinin uygulamalarından biridir!
İngiltere’de yaşarken, gazetelerde İngiliz polisinin en çok eleştirildiği konu buydu!
Çünkü ağırlıklı olarak beyaz İngilizlerden oluşan polis, genellikle “ön yargılı” bir şekilde, ya Afrikalıları, ya Asyalıları ya da daha sonra Akdenizli örneğin Türkleri falan durdurup arıyordu!
-*-*-
Stop and serach, yani “durdur ve ara” uygulaması, “ırkçı bir uygulama” diye eleştirilmekteydi!
-*-*-
Hatta “Akdenizli” görüntüde veya “tip”te olan Türkler dedik ya; bu ifade bile “ırkçı – ayrımcıydı”…
-*-*-
Türk – Kürt ve Kıbrıslı Türkler için – tümünü aynı “etnik sınıfa” koymamak adına, “Turkish speaking communities” yani “Türkçe konuşan toplumlar” ifadesi de “ırkçılığı – ayrımcılığı önlemek” adına düşünülmüş bir “sıfat” olmuştu!
-*-*-
KKTC’de, sene 2025 ve “tüm Dünya’da uygulandığı veya başka ülkelerde de uygulandığı iddia edilen “yabancı işçilere maaş indirimi” konusu kesinlikle “ırkçı” bir uygulamadır…
-*-*-
Tartışmaya bile girmeye gerek yok!
-*-*-
Dev – İş bugün bu konuda mahkemeye başvuracak!
-*-*-
Bu arada dün yazmaya çalıştığım “Türkçe bilmeyen çocuklar okullara alınmıyor” la ilgili konu da tamamen “ırkçı” bir uygulamadır…
-*-*-
Türkçe öğret!
Ama çocukları dilini bilmiyorlar diye dışlayamazsın!
Irkçılıktır, adi ve alçak bir ayrımcılıktır!
-*-*-
Ve gelelim son uygulamaya…
Türkiye’nin de desteğiyle başlatılan yeni bir uygulama…
Neymiş?
Türkiye bir araç vermiş; memurlar bu araca biniyor; polis yardımıyla yolda, sokakta rastgele gördükleri insanları araca çağırıyorlar, “ver belgeni, göreyim kimliğini” diyorlar ve “kaçak mı değil mi, statüsü nedir?” sorularına yanıt buluyorlar!
-*-*-
Evet, bu ülkede yasadışı göç çok ciddi bir sıkıntı, sorun olabilir!
Ama bununla başa çıkmak, siyah renkli, koyu renkli, farklı tipte insanları sokaktan toplayarak “ırkçılığa” maruz bırakmak değildir!
-*-*-
Tamam hırsızsınız!
Tamam devletin olanakları ve vergi mükelleflerinin parasıyla ihaleler kazanıyorsunuz, seçim propagandası yapıyorsunuz; tamam siyaseten çöktünüz; tamam uluslararası ilişkiler adına rezil olmuş durumdasınız ama bari ırkçı olmayın!
-*-*-
Yolda, sokakta yürürken, markette alış veriş yaparken, sırf rengi siyah diye bir insana, “gel senin statünü kontrol edeceğiz” demek; evet ırkçılıktır, ayrımcılıktır ve insanlık adına utançtır!
Oy uğruna yapmayacakları dans türü kalmadı!
Vallahi bilmiyordum!
Meğer insanları resmen kandırıyorlarmış!
-*-*-
Yani ayıptır söylemesi, seçim uğruna, vatandaşı resmen aldatıyorlar; oy uğruna Türkiye’nin Büyükelçisi ile birlikte, zavallı – insanları, UBP’li, DP’li, YDP’li olsunlar diye oyuna getiriyorlarmış!
-*-*-
Hangi konu mu?
-*-*-
Bu konu yeni değilmiş!
Ben dün öğrendim!
Bağımsız vekilimiz Ayşegül Baybars dün sabah Sim TV’de konuğumdu, o anlattı…
-*-*-
Meğer oy uğruna, Ersin Tatar ve hükümetin “kırsal kesim arsası” diye daığttığı belgeler, “hak sahipliği” belgesiymiş!
-*-*-
Yani her hangi bir kişiye, “al canım, bu harita, bu varaka, bu parsel, bu numaralı arsa senindir” demiyorlar!
-*-*-
Bir belge uzatıyorlar; o belgede, “hak sahibisiniz” deniyor!
Yani arsa arazi bulurlarsa, yuttuklarından – peşkeş çektiklerinden geriye kalırsa, kandırdıkları ya da kandırdıklarını sandıkları insanlara verecekler!
-*-*-
Tabii ki bunların bu türden ahlaksız törenlerine katılanlar da ayrı kabahatli ki o daha acı bence!
-*-*-
Ne acı!
Sırf oy uğruna, Dünya’daki bütün kıvrak dans türlerini deniyorlar!
Türki devletlerden KKTC’ye selam getirmişem!
Her devletin tek bir hukuk sistemi olması, uluslararası hukukun veya genelde hukukun gereğidir…
Dolayısıyla Kıbrıs’ta iki devlet olmadığını kabul eden başka devletler veya AB gibi “kurumlar”, KKTC’de ayrı ve bağımsız bir yargının olduğu konusunda “siyaseten” nettir!
-*-*-
Siyaseten net olmak nasıl bir şeydir?
Yani, siyaset yapan kişi veya partiler, “KKTC’yi de yargısını da tanımıyoruz” diyebilir!
-*-*-
Ancak, Avrupa Birliği’nin KKTC’deki yargıyı “yasal ismiyle” yani devletin adıyla kabul etmese de, “yerel bir hukuk yapısı” olarak kabul ettiği, çeşitli davalarla sabittir!
-*-*-
Hatta size bir örnek vermek istiyorum…
Türkiye'de Kürt toplumu için resmi olarak tanınan ve faaliyet gösteren ayrı mahkemeler söz konusu değildir…
-*-*-
Türkiye'de tüm vatandaşlar için geçerli olan tek bir hukuk sistemi ve mahkeme yapısı bulunmaktadır…
-*-*-
Kürt toplum önderi Abdullah Öcalan ve binlerce Kürt siyasetçi ya da “eski terörist!”; Türkiye Cumhuriyeti yargısınca hapsedilmiştir veya tutukludur!
-*-*-
Ancaaaaak, Kürt toplumunun kendi içindeki anlaşmazlıkları çözmek için kullandığı geleneksel yöntemler ve örf-adet hukuku söz konusudur…
-*-*-
Bu “örf – adete dayalı hukuk sistemi”; Türkiye’deki resmi mahkemeler tarafından tanınmamakla birlikte; uluslararası bir çok kurum tarafından “siyaseten” kabul görebilmektedir…
-*-*-
Haaa sonuç; bu konuları tartışmak abesle iştigaldir ve ayrılıkları körükler!
Doğru olan, Türkiye’de olduğu gibi; Kıbrıs’ta da “tek bir hukuk sistemi”ne ulaşabilmektir…
1960’ta ulaşmış mıydık?
Orada, Aile Mahkemesi ayrıydı ve bu eyni ve de olası bir çözümde; elbette emsal teşkil edebilir…
-*-*-
KKTC sözde bir devlet midir?
“Hayır değildir” diyenlere, Fenerbahçe, Galatasaray ve Baf’ın Şampiyonlar Ligi’nde aynı gruba düşme ihtimalinden söz etmek istiyorum; ayrıca Kıbrıs Cumhuriyeti ile son altı ayda anlaşmalar imzalayan Türki devletlerden selam getirmişem!
Yüreğimiz ağzımıza geldi!
Beklenmedik ve ürkütücü olaylar karşısında gösterdiğimiz duygusal tepki şekillerinden biri ve belki de en etkilisi "Yüreğim ağzıma geldi" deyimidir…
-*-*-
Çeşitli dil bilgisi kaynaklarına göre, “Türkçede ani ve yoğun bir korku anını ifade etmek için kullanılır.”
-*-*-
Bu ifade, kişinin kalbinin yerinden fırlayacakmış gibi hızlı çarpmasıyla yaşadığı panik veya endişeyi mecaz yoluyla anlatır.
-*-*-
Dün yüreğimiz ağzımıza geldi!
Girne’de Ciklos bölgesinde yangın çıktığını işittik, izledik, Lefkoşa’dan sirenlerle çıkan araçları gördük!
-*-*-
Korktuk!
Geçmiş aklımıza geldi!
Dua ettik!
Bir buçuk saatte söndürüldüğünü öğrendik!
Yine de bu satırları yazdığım akşam üzerine kadar yürek ağızdaydı!