Sözcükler anadan üryan koşuyor!

Cenk Mutluyakalı

İnsanoğlu tümüyle “çıplansaydı” dünya başka bir yer olurdu.
Bedenimizi örten kıyafetlerden söz etmiyorum yalnızca…
Asıl sorun ruhumuzu gizlemek…

Çıplaklık gerçek özgürlük aslında!
Aklından geçeni dökebilmek ortalığa…
Şeffaflık diyorlar ya…
Ötesi…

“İyi olmak kolaydır, zor olan adil olmaktır” der ya Victor Hugo.
Çıplaklık böyle aslında…
Bir anlamda adalet dağıtmak, düşündüğünü söylemek, ortalamadan, yontmadan, gizlemeden…

***

“Yüzü sahte
kıçı gerçek
ancak onu göstermiyor bize…”


Gür Genç ya da Gürgenç Korkmazel’in son şiir kitabı “Arzu Kılavuzu”nu anca okuyabildim.
Işık Kitap Fuarı’ndan almış, imzalatmıştım, günler geçti.
Elbette baş ucuma yerleştirdim, ara ara yeniden okuyacak, hayata karşı çıplanmamız gereğini anımsayacağım.

Sözcükleri anadan üryan koşuyor Gür Genç’in… Utanması yok imgelerinin… Öyküleri gibi şiirine de cinselliği katıyor, erotizmle yoğuruyor bilinci, toplumsal gerçekliği böylesi bir tahrikle yorumluyor… Üzerinde deli gömleği, soluk soluğa koşuyor. Dünyayı dolaşıyor. İnatçı bir ot gibi her tarladan çıkıyor.

Şiir yazarken, yüzümüze işiyor adeta, hem de orta yerde, “el alem ne der” umursamadan, böylece uyandırıyor ve utandırıyor, görünmez ya da bilinmez sandıklarımızı…

***

Onca ikiyüzlülüğe, aç gözlülüğe ve adaletsizliğe karşı “ısırmak” istedikleri var sokakta… Hangimizin yok…  Haz, zevk ve doyum dışında incitmek istediği gerçekler var… Hangimizin yok… Elinde kalem, çok daha cesur Gür Genç… Kendi farkını da böyle yaratıyor.

“…

Yanmış ağaçlar için yaş tutarak,
yağmuru bekleyerek geçiyor günler;
kazarak, kemik arayarak
Karpaz’dan Akamas’a

boş bir şarap fıçısını yuvarlayarak
aşağı, yukarı, takır, tukur

Öldürecek beni
bu yarım yamalak ada,
kuruluğu, darlığı ve tekrarlarıyla.
…”

***

“Arzu Kılavuzu”nda çocukluğu var Gür Genç’in, hüznü var… Aşk da var, ihanet de… Ter de var tükürük de… Yas var, sevinç vari… Yol arkadaşları var, babası, nenesi… Ve ortasından yarılmış bir yurdun çilesi, kederi… Rakamlara, harflere yazılmış sözleri var... Arzu var, uçsuz…

“…

Önü değil ama aynı
herkesin arkası
esas eşitlik arkada
…”


***
Kahire yakınlarında bir trafik kazasında ömür bırakan Kıbrıslı şair, yazar, ressam Niki Marangou’ya adandı kitap…

Gür Genç, “Arzu Kılavuzu”ndaki şiirleri ile hepimizi hayatlarımıza döndürüyor yeniden, anılarımıza ve geçmişimize, bir başka gözle, hisle, duyuyla bakmamızı çağırıyor.

“…
Denize dönüyoruz bir kez daha,
hayal kırıklığını boğmaya
…”


Yeni yıl için açık bir dilek

Bütün fermuarlar bozulsun
Düğme ipleri kopsun
Açılsın çıtçıtlar ve kopçalar
Sıkı yönetimlere karşı

(Gür Genç, Arzu Kılavuzu, Bilinçaltı Yayınları, sayfa 61)


İçinden çıkamadım

Çırılçıplak koşmadım sokakta,
hiç çığlık atmadım, kimseyi ısırmadım,
taş atmadım kimsenin kafasına

Onca açgözlülüğe ve adaletsizliğe karşı
içinden çıkamadım bugün de…

İçinde kaldım,
yetersiz duygularım
kusurlarım, eksikliklerimle

gülün içinde
denizkestanesi içinde
o kıskanç tanrıçanın içinde

(Gür Genç, Arzu Kılavuzu, Bilinçaltı Yayınları, sayfa 10)


Şimdi toprağıyla, kucak kucağa

Halk Sanatlar Vakfı’nın Lefkoşa’daki atölyesinde buluşmuştuk.
4 Kasım.
Üzerinden bir ay geçti, geçmedi.
Tuncer abi sigarasını yaktı yine, dertleniyor.
- “Abi, onca hastalıkla mücadele ettin, içmesen…”
- “Ne olacak içmesem, ölüm yürürlükten kalkacak mı?”

***

Tuncer Bağışkan, eski eserler ve arkeolojiye dair Kıbrıs’ın hafızasıdır, belleğidir, bilgi küpüdür.
Ayaklı kütüphane!
Yeni zamanların tanımıyla “Google gibi adam.”
Hatta ötesi…
Bu yurdun her taşına dair bilgisi var ve google’dan daha iyi…

***

Şimdi biz kimi arayacağız…
Kime soracağız, onca geçmişi, tarihi, eseri, dağı, taşı, köyü, kaleyi, manastırı…

Yine de şanslıyız…
Tuncer Bağışkan öğrendiklerini, araştırdıklarını, düşündüklerini, saptadıklarını kayıt altına aldı, yazdı, paylaştı, onlarca kitap ve makale bıraktı geride…
O nedenle Tuncer abi için ölüm yürürlükten kalktı…
Yaşıyor…
Yaşayacak…

***

Zekai Altan’la birlikte yayınladıkları “Karpaz’ın Geçmişine Yolculuk” kitabı için buluşmuştuk, o gün… Bilmiyordum, son görüşmemiz olacağını… Yine bir kitap oldu vesilemiz, yine bir araştırma… Yine dostlar sofrası…

Kıbrıslı Türkler önemli bir belleğini daha anılarına sakladı.
Bu adadan bilge bir insan geçti, inadıyla, düşüyle, altın gibi kalbi ve onca emeği, çabası, üretimiyle…
Kıbrıs sevdasıyla yaşadı hep, iyi ki…

Yurdunu, bu yurdun taşını, toprağını, insanını çok sevdi…
Şimdi toprağıyla, kucak kucağa…