Söz uçar, yazı kalır…

Tayfun Çağra

Kıdemli Yargıç Tacan Reynar’ın istifası ülkemizde yaşanan ilklerden… Daha önceleri böyle bir şey oldu mu, yani istifa gerekçesi olarak açıkladığı “mevcut kurulu düzende daha fazla görev ifa etmek istemiyorum” cümlesine bağlı olarak Yargı’da böyle bir istifa yaşandı mı hatırlamıyorum.

Yaptığı açıklamalar müphemdi, yani açıklamaya ihtiyacı vardı ama bilindiği gibi Afrika gazetesine saldıranlara Yargıç Reynar ceza vermiş ve bu konuyla ilgili tehditler aldığı için korumalarla işine gidip gelmek zorunda kalıyordu.

Kıdemli Yargıç Reynar’ın istifasının doğal olarak bu tehditlerden kurtulmak için olduğu (nasıl olacaksa!) sonucu çıkarıldı.

Reynar bir açıklama daha yaptı sonra ve “kurulu düzen dediğimiz şeyi sadece Yargı erki olarak algılamaya çalışanlar yanılıyorlar. Açık açık söyleyelim, anlamayanlar anlasın: Kıbrıs’ın kuzeyindeki tüm kurulu düzen! Yazacağız.” Dedi.

Tacan Raynar böyle açıklamalar yaptı ama bu açıklamalar ve tartışmaların ardından Yüksek Mahkeme de başka bir açıklama yaparak “Reynar’ın istifasının davalarla ilgisi yok” dedi. Açıklamada “Kıdemli Yargıç Tacan Raynar’ın istifası ile neticelendirdiği davalar arasında bağlantı kurulmasının en hafif şekli ile gerçeklerin çarpıtılması niteliğindedir” denildi. İstifa eden Reynar’ın Kanada’ya yerleşmek düşüncesinde olduğu da açıklamada yer aldı.

***

Elbette ki Yüksek Mahkeme’nin, ortada dolaşan açıklamalar ve gelen tepkiler üzerine bir açıklama yapması gayet doğal ancak Reynar’ın bir Kıdemli Yargıç olarak, hem de son davalarından ve verdiği cezalardan ve de gelen tehditlerden sonra “mevcut kurulu düzende daha fazla görev ifa etmek istemiyorum” açıklaması da tartışmalar yapılmasına ve de bazı şeylerin sorgulanmasına açık ifadelerdi.

Ve hâlâ  sorgulanmasına da gerek var.

Reynar “yazacağım” dedi, “çok şey birikti” dedi. Ben merak ettim, başkaları da mutlaka merak ediyordur. Bu sözlerden sonra büyük bir beklenti oluştu ve o biriken şeylerin ne olduğunu herkes öğrenmek istiyor.

Bu şeyler kişisel şeyler değildir büyük bir olasılıkla… Yargıyla, yargının işleyiş süreciyle, belki devlet kurumları arasındaki ilişkilerle, Yargı ve hükümetler arasındaki ilişkiler, belki verilen kararlar ve kararların veriliş şekilleri…

Neler olduğunu şimdilik bilemiyoruz ama Kıdemli Yargıç Raynar, bu birikmişlikleri Kanada’ya gittikten sonra mı yazar yoksa gitmeden mi!... Ya da yazar mı? Kanada’ya gittikten sonra yazacak olsa bile dünya artık bir ‘tuş’ uzaklıkta…

Yazılanların paylaşılması artık çok kolay.

Gerçekten de paylaşılması gereken, halkı ilgilendiren ve de bilmesi gereken şeyler varsa bu sözler sarf edildikten sonra bunu yapmaktan başka çare yok.

Yok eğer Yüksek Mahkeme’nin açıklamasına göre son davalarla ilgili değilse ve de istifa ederken “bir ilgi çekeyim” yöntemi ise konunun burada kalmasında yarar var. Çünkü vatandaşın zaten yeterince sorunu var. Olmayan (eğer yoksa!) bir şeyin peşinden koşmaya gerek yok.

Ancak öyle anlaşılıyor ki bir şeyler var!

 


Katil kim?

Karpaz’a vuran 9 ceset ve ülkelerinden uzakta Lefke’de açılan 9 çukur. Özgürlük için çıkmışlardı yola ama denizde o özgürlük hayalleri kayboldu. Bir haber geldi önce 13 Mayıs’ta… Bir erkek cesedi bulunmuştu Dipkarpaz’daki koyda… Kimliği tespit edilmemişti. Ertesi gün yine kimlikleri bilinemeyen 2 erkek cesedi daha… Bu kez Yenierenköy’de… Daha sonra 2 daha ve sonra daha, daha… Toplam 9 ceset bulunmuştu. Kimlikler meçhul ama yapılan tahminler vardı. Denizin aldıklarını bir bir geri vermesi cesetlerin mülteci olabileceğini gösteriyordu… Öyle de oldu zaten… Katil denizmiş gibi görünüyordu ama mültecilerin katili savaşı besleyenlerdi. İnsanı doğduğu, yaşadığı yerden kaçmaya zorunlu kılanlardı… Ailesinden, çocuğundan, anasından, babasından ayrı kılanlardı. Şimdi onlardan ve topraklarından uzak Lefke’de bir çukurdalar… Belki farklı yerlerden gelip onlar için birkaç metre karelik kara toprakta yan yana yatıyorlar artık… Peki katilleri! Belki bir, belki beş, belki yüz, belki bin… Onlar keyif yapmaya devam ediyor. 


 

Bütün tozlar başımızda!

Toz bulutları bir var, bir yok… Neredeyse artık “bugün hava bulutlu, bugün hava açık olacak” gibi… Yani öyle bir hale geldi ki Meteoroloji “Bugün toz bulutlarına dikkat”, ertesi gün “toz bulutları dağıldı”, daha ertesi gün “toz bulutları yine geliyor” moduna girdi. Afrika’nın, Ortadoğu’nun çöllerindeki bütün tozlar bizim başımıza yağıyor artık!

 


 

Plajlara gidelim mi?

 

Plajların ücretleri noldu? Girişte bilet kesilecek mi, kesilmeyecek mi? Turizm Bakanı’na görev verilmişti; İşletmecilerle görüştü mü görüşmedi mi? Bir standart belirlendi mi belirlenmedi mi? Kapıda kavga edelim mi etmeyelim mi? Yasalar bizi korur mu, korumaz mı? Denize gidelim mi gitmeyelim mi? Bir cevap lütfen!!!

 


 

Delilik; Aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar beklemektir.

Albert Einstein