Söylenceden Gerçeğe...

Eralp Adanır

 

Çektiklerimi izlerken bir baktım; Dilekkaya ile igili çekimlerin başı ve sonu var, ortasında yer alan Gız Mustafa ile ilgili ev fotoğrafları yok. Tekrar kamera üzerinden kontrol ettim, inanılmaz ama gerçek. O bölüm silinmiş... o an tüylerim diken diken oldu.
 

 

Kıbrıs ada’mız; söylencelerin, mistik yaşamların, mitolojinin beşiklerinden biridir.
Birçok kez halk arasındaki söylencelere tanık olduk, dinledik; bazan korktuk bazan da “safsata” deyip elimizin tersiyle iterken, aklımızın bir yanı da takılmadı değil anlatılanlara.
Hele ki anlatılanlara bizzat siz de şahit olmuş, yaşamışsanız; yaşamınız boyunca bu konularda anlatacak bir şeyinizin olması farklılığını da yaşarsınız arkadaş çevresinde.

Gazeteci-yazar dostum Hasan Karaokçu’nun yeni yayını; “GIZ MUSTAFA-GOCA MUSTAFA”, bu konularda özellikle meraklı kişilere bire bir hitap edebilecek, “safsata” diyenlerin de okuduklarında dudaklarını uçuklatacak bir çalışma.

2008-09 yıllarında yapımcı arkadaşım Serda Tüzel ile birlikte “Mistik Adımlar” başlığı altında, Lefke’den Mağusa’ya kadar olan yerleşim yerlerinde bulunan yatır-adak yerlerinin, söylenceleriyle birlikte çekimlerini yapmış, yaklaşık 20’ye yakın bölümlerden oluşan bir folklorik-belgesel formatında izleyiciyle buluşturmuştuk.

Gittiğimiz yerlerde adak yapılan adak yerlerinin öyle farklı biçimlerine rastladık ki, başkası söylese o kadar da inanmayacaktık. Kimisi, yerle bir, sadece bir tuğla yüksekliğinde ve üzeri kare bir mermerle kapatılan adak yerlerinden tutunuz da, elektrik direği dibinde, mağrada, yatırların altında, ya da bir ağaç üzerine yapılan adaklara rastladık.

Çekimleri yaparken bir taraftan da fotoğraflamayı ihmal etmiyorum. Hani video yanında fotoğraf olarak kaynak elde etmenin de her zaman yararını görmüşümdür.

Yolumuzu bir gün Aya, ya da diğer adıyla Dilekkaya’ya düşürdük. Meydanda yer alan kahvehane önünde Dilekkaya’nın adının nerden geldiğiyle ilgili sohbetlere, inançlara, dileklere ve kişilerin bu dilekler sonucunda neler yaşadıklarına da değindik.

Sonra köye adını veren Dilekkaya’nın yerinde olmadığını, futbol sahasının oralara bir yere atıldığını söyleyen köylülere, bunun “yanlış” olduğunu söyleyip, köyün simgesinin burada bulunması gerektiği konusunda ikna ederek, önde bir kepçe, arkada biz çekim yaparak söz konusu taşı alıp, eski yerine koyduk. Bugün hala daha orda mıdır bilmiyorum...

Tüm bunları bitirdikten sonra oradakiler bize havada uçan, geleceği gören köyün Gız Mustafa’sından bahsettiler. Eh bizim için biçilmiş bir kaftatandı bu konu. Hemen kameramızı hazırladık ve Gız Mustafa’nın kerpiç evinin oraya gittik.

Malalle sakinleriyle röportajlar yaptık Gız Mustafa hakkında. Önceden de belirttiğim gibi; video kamera kullanımım yanında fotoğraf da çekmekteydim. Gız  Mustafa’nın evinin de fotoğraflarını çekmiştim.

İşimizi bitirmen mutluluğuyla BRT’ye geri döndük.
Önce video görüntülerimizi bilgisayara aktardık. Sonra ben fotoğraf makinemdeki çekimleri bilgisayarıma aktarmaya başladım. Çektiklerimi izlerken bir baktım; Dilekkaya ile igili çekimlerin başı ve sonu var, ortasında yer alan Gız Mustafa ile ilgili ev fotoğrafları yok. Tekrar kamera üzerinden kontrol ettim, inanılmaz ama gerçek. O bölüm silinmiş... o an tüylerim diken diken oldu. Ertesi gün yeniden denedim, olmadı, sonra yine, yine... en sonunda “recovery” diye bir program yükledim bilgisayarıma. Silindi diye bildiğimiz bazı şeyleri geri getirme şansı veren bir programdı. Onu kullandım ve böylece fotoğraflara kavuştum.
Sonra aklma geldi.
Gız Mustafa’nın fotoğrafı var mı diye sormuştuk ordaki röportajlarımızda, fotoğraf çektirmezmiş, kimlik kartını bile toprağa gömdü diyorlardı.
Demek Gız Mustafa bu fotoğrafları da çekmemizi istemiyordu diye düşündüm ama sonunda bize izin verip fotoğrafları bulmama olanak tanıdı.
İşte böylesi bir olayı da ben yaşamıştım Gız Mustafa adına.
Dostum  Hasan Karaokçu’nun “Gız Mustafa-Goca Mustafa” kitabını okuduğunuzda, benim anlattıklarımın çok daha fazlasını okuyacak ve inanamayacaksınız...eline sağlık Hasan dostum...