Söyle bana kime ne?

Cenk Mutluyakalı

 

Kirpiklerine çiğ mi düştü ne…
Islanmış…
Oysa ki ‘yaşarmış’ bir göz değil, bir ‘yürekti’ avuçlarında gezen…
Elini verdiğinde, elime...
Ve gezindiğinde parmakların...
Avuç içimde mevsimler değişirdi peş peşe...
Bir üşür, bir bunalırdım...
Sararırdım ve yeşerirdim peş peşe.
Yüreğin atardı...
Sayardım...
Hesabı tutulmazdı...

***

Uzanmışın sen…
Ve sonra uykuya yatmış ertelediğin düşler…
İçimde bir ‘anarşist’, çıplak bedenine slogan atıyor durmadan…
Sen ‘giyiniyorsun’ nedense hemen…
- “Kim, ne diyecek”, öyle mi?
Hep erteledin be güzelim…
Hep erteledik…
Hep…
Bilemedik!..

***

Evet, uzanmışsın sen, usulca ağlarken…
Yoksa…
O yaş, akar giderdi göğüslerinin arasından göbek çukurunun ateşine…
Uzanmış olmalıydın ki, şimdi o yaş karıştı kirpiklerine…
Alnının tertemiz kıvrımlarına karıştı …
Bilemezdim…
Oysa hep gülerdin…
Ve ‘güllenir’di en çorak zamanlar...

***

Sen ‘gülümserdin…’
Bir insanın dünyası değişirdi…
Kimi zaman, dudaklarını sıkardın inatla, ısırırdın…
Yanağındaki gamze dayanamaz, tebessüm gönderirdi…
Sen gülerdin…
En şehvetli anında, bıkkınlığında, isyanında, coşkunda...
Hepsi bir başka olsa da..
Gülerdin yine…

***

Şimdi ‘uzandık’ birlikte…
Ve dünya durdu…
Eğer ki dokunmazsa biri keyfimize…
Ağlasak da…
Gülsek de…
Kime ne?