Soydaşlık ve Yurttaşlık Arasında Kıbrıslı Türkler

Niyazi Kızılyürek

Soydaşlık kavramı, ırk ve soy kavramları ile iç içedir. Aynı soydan gelen insanlar kast ediliyor ki, bu yaklaşım, modern olgular olan ulusları biyolojik varlıklar olarak tanımlar.

Soya gönderme yapan ulus anlayışı, soy-kütükçü, hatta ırkçı bir ulus anlayışıdır ve kendi içinde yayılmacı eğilimler taşır.

Irk ulusun yapı taşlarından biri kabul edildiğinde, soydaşların aynı devlet çatısı altında toplanması benimsenmiş olur.

Irk, elbette kanla tanımlanır...

Saf kandan bahsedenler, kanın toprağı kutsadığını, “vatan yaptığını” düşünürler. Örneğin Naziler, Blut und Boden, yani, Kan ve Toprak milliyetçiliğinden söz ederlerdi. “Aklımızla değil, kanımızla düşünüyoruz” derlerdi.  

Oysa tarih sahnesine modern dönemde ortaya çıkan uluslar, soy ve kan temelinde değil, aynı coğrafya parçasında yaşayan ve tebaa olmaktan kurtulan toplulukların yurttaşlık kavramı üstünden siyasi bir birlik oluşturmalarıyla bilinirler.

Uluslar yurttaşlık kavramını tanımlama biçimlerine göre ayrı kategorilere ayrılırlar. Örneğin, devletin sınırları içinde yaşayan ve etnik kökeninden bağımsız olarak eşit anayasal haklara sahip olan herkes, o ulusun yurttaşı sayıldığında, Siyasi Ulus olgusundan söz ediyoruz. Bu tür uluslar, devlet sınırları dışında yaşayan ve “kurtarılması gereken etnik akrabalardan” söz etmezler.

Örneğin Fransa, İsviçre’de veya Kanada’da yaşayan ve Fransızca konuşan nüfusu kendi topraklarına katmayı aklından geçirmez.

Bunu, Etnik-Milliyetçilik yapar. Çünkü bu anlayışta ulus, yalnızca belli devlet sınırları içinde yaşayan yurttaşlar topluluğundan oluşmaz! Ulusun, mevcut devlet sınırları dışında yaşayan Soydaşları/Etnik Akrabaları olduğu kabul edilir. Ve eğer onları devlet sınırları içine almak veya üzerlerinde tahakküm kurmak amaçlanırsa, o zaman, yayılmacı bir milliyetçilik olan ANAVATAN MİLLİYETÇİLİĞİ ile karşı karşıya geliriz.  

***

Anavatan Milliyetçiliği, anavatan açısından etnik akrabalarla Birleşme/İlhak (Enosis) anlamına gelirken, anavatana katılmak isteyenler açısından İltihak talebi olarak şekillenir.

Böylece, İlhak ve İltihak temelinde yayılmacı bir milliyetçilik gelişmiş olur. Örneğin, Alman milliyetçileri “Auslandsdeutschen”, Yurt dışında yaşayan Almanlar, Pantürkçüler, “Dış-Türkler”, Helen milliyetçileri “Allitroti Ellines” (kurtarılmamış Helenler) dediklerinde, İlhak politikalarını yönelmiş oluyorlar.

Kıbrıs, modern zamanlara Anavatan-Milliyetçiliği ile girdi...

19.yüzyılda yükselişe geçen Helen milliyetçiliği, Anavatan Milliyetçiliğinin bütün özelliklerini taşıyordu. Kıbrıs’ta yaşan ve etnik akraba sayılan nüfusu, Yunanistan’ın devlet sınırları içine katmayı hedefliyordu. Kıbrıslı Rumlar tarafından dile getirilen Yunanistan’a katılma talebi, aslında iltihak etme talebiydi.

Ve ilginçtir, bazen İlhak talebi ile İltihak talebi arasında gerilimler yaşanabiliyor. Bu noktaya yeniden döneceğiz...

***

Kıbrıs’ta Türk Milliyetçiliğine gelince… Milliyetçilik ilk adımlarında Kültürel Milliyetçilik olarak ortaya çıktı. Örneğin, Kemalist reformların uygulanması için çaba sarf ediliyordu ve ne Kıbrıslı Türklerin iltihak talebi, ne de Kemalist Türkiye’nin ilhak talebi vardı. Fakat Türk milliyetçiliği zaman içinde Anavatan Milliyetçiliğine dönüştü ve adanın taksim edilip, yarısının Türkiye ile birleşmesi gündeme getirildi.

Anavatan Milliyetçiliğinin baskın olduğu her yerde, Ulus ile Coğrafya arasında bir bölünme, bir tür arada kalmışlık görülür. Nitekim Çekoslovakya’da yaşayan Almanca konuşan nüfus veya Kıbrıs’ta yaşayan Rum veya Türk toplumları olsun, hepsinde anavatan ve yaşadıkları yerler arasında gel-git olgusuna rastlanır.

Anavatan milliyetçiliği her şeyden önce yaşadığınız ülkeyi yurt olarak benimsemenizi engeller. Çünkü yurt ancak “Anavatan” olabilir. Yaşadığınız ülkede diğer nüfus gruplarıyla ortak yurttaşlık temelinde buluşmanızı, birbirilerinize yakınlık göstermenizi engeller. Çünkü siz yaşadığınız ülkenin yurttaşları değil, Anavatan’ın soydaşlarısınız.

Bu noktada altını çizmekte yarar vardır:  Kıbrıs’ta Anavatan Milliyetçiliğinin en kötü mirası, aynı ülkeyi paylaşan insanların, Kıbrıslı Türklerin, Kıbrıslı Rumların, Maronitlerin, Ermenilerin ve Latinlerin işbirliğinden uzak durmaları ve birbirlerine sırtlarını dönmeleri olmuştur.

(Haftaya: Yurttaşlık ve Soydaşlık Gerilimi veya İlhak ve İltihak Talepleri Arasındaki gerilim)