Sorumluluk ve omuzlardaki yük!

Tayfun Çağra

Duygular önemlidir. İnsanlığın gereklerinden biridir duygu.

Duygusuz insanı ben de çok sevmem.

Ancak duygular mantığın önüne geçerse siyaset doğru yapılamaz. Mantık, duyguların yoğunlaştırdığı taleplerin gerçekleşmesine yardımcı olan bir olgudur.

Böyle bir durum, yani mantığın duyguların önünde rol oynaması, onu kontrol etmesi, siyasetin yapılma nedenine dolaylı olarak olumlu bir etki yaratır.

Duygularla hareket ederek “cevabını ver, sessiz kalma, hakarete hakaretle karşılık ver” veya “vur, kır, parala, yere yatır döv” isteklerine teslim olup siyaset yapılacaksa o arenaya çıkılmaması iyi olur çünkü amaçladığınız şeylere ulaşmayı bırakın, daha başlamadan sonu gelir o amaçların…

Her ne kadar Kıbrıs’taki diğer toplumla barışmak, çözüm yapmak, birlikte yaşamak için uğraş versek de bu uğraşın yine o toplumun yöneticilerine karşı verilen bir mücadele olduğunu da hatırlamak gerek.

Evde oturup sosyal medyada kahramanlık yapabilir, klavyenin tuşlarına içinizden geldiği gibi basabilir, istediğiniz şeyleri yazarak öfkenizi de kusabilirsiniz ama o klavye kahramanlığı olarak orada kalır.

Sorumlu bir mevkide olup klavyenin tuşlarına basarak öfke kusamazsınız. Böyle bir durumda, seçilerek geldiğiniz o mevkiye ihanet etmiş olursunuz bir anlamda çünkü siz o kadar ‘sorumsuz’ olamazsınız.

‘Sorumsuz’ olmak gibi bir rahatlığınız olamaz. Yine size gereksiz söylemlerde bulunanlara da yanıt veremezsiniz çoğu zaman çünkü onlar kadar zaten ‘sorumsuz’ değilsiniz ve olamazsınız. Size saldıranlara yanıt vermeye kalkarsanız da o makamın gereklerini yapmaya zamanınız kalmaz.

Bu ‘sorumsuzluğu’ yapıp, bir şekilde gelinen durumdan rahatsız olanların, sanki elde edilmiş başarıyı hazmedememiş olanların ortaya koydukları ‘sorumsuzluk’ nedeniyle onlara şunu söyleyebilirim ki toplumun geleceğini engellemeye bilinçli veya bilinçsiz katkıda bulunmak sizi de mutlu etmeyecektir.

***

Tufan Erhürmanın Cumhurbaşkanı olarak seçildikten sonra Türkiye TV kanallarında, Türkiye’den buraya bakışı farklılaştıracak şekilde yer almasını sağlayacak adımların atılması gerektiğini yazmıştım bir süre önce…

“Şimdi sıra yapılacak olan Ankara ziyaretinden sonra Tufan Erhürman’ın toplumun büyük desteğini almış olan bir Cumhurbaşkanı olarak Türkiye medyasında da varlığını ortaya koyması…

…Düzgün ve kaliteli Türkçesiyle, derin bilgi dağarcığıyla, kendine olan ve karşısındakine de verdiği güveniyle Türkiye medyasında farklı bir kimlik, izleyenlerin çok ilgisini çekecektir.”

Birkaç gün önce Cumhurbaşkanı Erhürman’a yönelik, yukarıda ifade etmeye çalıştığım bazı ‘sorumsuz’ tepkilere neden olan, Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Kıbrıslı Türkler hakkında kabul edilemez söylemi nedeniyle bu yaklaşımın yani Türkiye TV kanalları aracılığıyla Türkiye kamuoyuna ulaşmanın çok önemli olduğu bir kez daha kanıtlanmış oluyor.

***

Bugün Erhürman ve Hristodulidis ilk kez görüşüyorlar. Bir tanışma olacak, belki birbirlerinin niyetlerini yoklayacaklar. Her ne kadar Hristodulidis, “ben hemen müzakerelere geçmeye hazırım” gibi söylemlerle Erhürman’a karşı bir adım öne geçmek niyetinde olsa bile Tufan Hocamın serinkanlılığı, bilgisi, öngörüsü ile Hristodulidis’in hep bir adım önde olacağına inanıyorum.

Evet, Cumhurbaşkanı’nın omuzlarına çok ağır yükler yüklediğimizin farkındayım ama bu yüklerin altından kalkacak biri olduğuna sonsuz güvenimiz bizi bu noktaya getiriyor.

Bu dönemde çoğu şeylere sevineceğimize, çözüm heyecanını tekrar yaşayacağımıza inanıyorum.

Umarım bu inanç, gerçeğe dönüşür.