Sorumluluk ve Bedel

Asım Akansoy

Kutlu Adalı cinayeti ile ilgili Meclis Araştırma Komitesi’nin yeniden kurulması ve Meclisteki tüm siyasi partilerin buna onay vermiş olması oldukça önemlidir. İçinde bulunduğumuz kaotik ortamın aşılması ve belli konularda, birlikte saptanmış prensiplerle hareket edilmesi adına yol göstericidir.

Önce Covid-19 ardından da Sedat Peker olayı, malum yeniden ilan edilmiş oldu. Malum, KKTC’nin TC’nin arka bahçesi olduğu gerçeğidir. Ve bu durumu sürdürebilmek adına, alt yönetim anlayışının, imzalanan protokoller ile sürekli olarak yeniden yapılandırılması.

Covid-19 bize, devlet yapılanmasının ekonomi, sağlık, eğitim ve kamu yönetimi konusunda ne denli zayıf olduğunu gösterdi. KKTC’nin ‘bağımlı’ kılınarak, kendi kendini yönetme ve toplumsal sorunlara çare bularak giderme konusundaki yetersiz, çaresiz kılındığını…

TC ile imzalanan dönemlik protokollerin, Kıbrıslı Türklerin kendi kendini yönetebileceği bir zemine taşınmasını sağlama zemini olmadığını, çeşitli dönemlerde reform adı altında belli iyileştirmeler içerebilmekle birlikte günün sonunda belli bir ekonomik ve sosyal dönüşümü kurguladığını görüyoruz.

Ekonomik ve Mali İşbirliği Protokolleri, bağımlılığın sürekli kılınması yanında ekonomik ilişkilerin bağımlılık üzerinden yeniden kurulmasını sağlamaktadır.

Dolayısıyla konu TC ile ekonomik protokol imzalanıp imzalanmaması değildir. Mesele, imzalanacak protokolün, Kıbrıslı Türklerin kendi kendilerine yetecek düzeni hedeflemek ve sosyal ve siyasi anlamda kendi kendini yönetmeye dayalı olmasını sağlamak olmalıdır. Bu sürecin de kamuoyuna açık bir şekilde, sosyal paydaşların katılımı ile programlanması ve sonuçlandırılması gereklidir. Çünkü ‘sorumluluk ve bedel’ bağlamı, sadece siyasi partiler ve hükümette olanlarla değil, bunun ötesinde büyük toplumsal mutabakatla ele alınabilir. Toplum örgütleri, sendikalar, tüm toplum kesimlerini kapsayacak bir büyük organizasyon ve ortak bir yol haritası bu noktada kaçınılmazdır. Elbette bu bağlamda mevcut çıkar çatışmalarını gözardı edemeyiz. Ve büyük buluşmanın dışında kalacak, farklı çıkar grupları olacağını hatta olması gerektiğini de belirtmek gerekir. Bu noktada CTP’nin uzun vadeli kalkınma programı hedefinin, bu amacı taşımaya aday olduğunu, bu bağlamda dikkate alınması gerektiğini belirtmek isterim.

Yine son dönemde Türk Lirasının değer kaybetmesinden kaynaklanan enflasyon farkının ‘mutlaka’ gözetilmesi yanında, yurttaşlık konusu, maarif okulları v.d gibi çok önemli konuların, yukarda bahsettiğim çerçevenin sosyal ayağını oluşturduğunu belirtmeliyim.

Mafya lideri iyi ki konuştu!

Anlattıklarının ne denli doğru olduğu elbette tartışılabilir. Ancak Kutlu Adalı konusundaki açıklamaları ve sanal bet konusu ile ilgili vurguları, KKTC’de dünden bugüne değişen bir şeyin olmadığını, ‘arka bahçe’ olgusunun tartışmasız devam ettiğini ortaya koymaktadır.

Kayıt dışı ekonominin yarattığı büyük sosyal tahribat, kara para, uyuşturucu gibi konuların bugüne dek yokmuş gibi bir algı ile milliyetçi demagojinin ardına saklanarak sürdürülmesi, bayrak arkasına saklanması, ayrı devlet olsun da böyle olsun aklı, KKTC denen yapının değil dünya tarafından Kıbrıslı Türkler tarafından da kabul ve itibar edilmemesinin bir göstergesi olmuştur. Yine, Türkiye halkı için burası artık bir banana cumhuriyetidir…

Sanal bet konusu üzerinden bu ülkede dönen kara paraya boğulmuş bir siyaset ve medya ortamı yaratıldığı, iş dünyasının kontrol edilmeye çalışıldığı, bankaların, polis ve savcılığın doğrudan etki altında bırakıldığı bir kokuşmuş düzenden bahsediyoruz. Çirkef yatağını deşifre edenler konuşmaya sonuna kadar devam etmeliler, gerçekler tüm açıklığı ile ortaya çıkacak şekilde…

Yoksa, kimileri hayal dünyasının derinliklerinde, -mış gibi yaparak yaşamaya devam edecektir!

***

Kutlu Adalı cinayeti üzerine kararlılıkla gidebilmek için, siyasi iradeye ihtiyaç vardır. İki bağlamda. 1. Polis Genel Müdürlüğünün bu yönde sonuç alıcı adım atmasını sağlayacak desteğin ve cesaretin kendisine verilmesi, 2. Türkiye Cumhurbaşkanından bu soruşturmanın tamamlanması için, TC devletinin sürece dahil olmasının talep edilmesi.

Bu iki konunun sağlanması için gerekli adımı atabilecek yegane makam da Cumhurbaşkanlığıdır.

Sn Tatar, bu adımları atacak iradeye sahip midir? Kamuoyu baskısı olmadan, hayır.

Dolayısıyla geriye, kamuoyu baskısı ve Meclis Araştırma Komisyonunun çalışmaları kalacaktır. Medyanın bu sürecin ilerletilmesindeki rolü elbette çok önemli, belirleyici olacaktır.