Son Mevlevi Şeyhi’nin torunu…

Dr Filiz Besim

  Kıbrıs’ın ilk diş hekimlerinden Saffet Tanul’un iki kızından biri olan 1941 doğumlu Dt. Gönül Tanul Bekiroğlu (öteki kızı Rana Hanım), Mevlâna diyarı Konya kökenli bir ailenin kızıdır. Aile Kıbrıs’a Konya’dan göç etmiştir. Seyid El-hac Feyzullah bu ailenin Mevlevi Şeyhliği yapan ilk ferdidir. (1813-1850) Sonra Şeyhliği onun oğlu Mustafa Saffet Dede devralır. 1850’de Şeyhlik’te bir ara olur ve 1860 - 1894’de Kıbrıs’ta Şeyhliği yine Şeyh Mustafa Saffet Dede sürdürür. Şeyh Mustafa Saffet Dede aynı zamanda hattattır da. Girne Kapısı üzerindeki yazının onun olduğu söylense de bu konuda net bir bilgi yoktur. Ama Gönül Bekiroğlu’nun evinde Şeyh Saffet Dede’nin eserleri mevcuttur.

Şeyh Saffet dede, Hac’da öldüğü zaman dönemin meşhur Kıbrıslı şairlerinden Kaytazzâde Mehmet Nâzım Efendi’nin  onun için yazdığı mersiye önemlidir. Kaytazzade Mehmet Nazım Efendi, Kıbrıs’ın son divan edebiyatı şairlerindendir ve bir süre önce ölen Nakşibendi Şeyhi, Şeyh Nazım’ın da dedesidir.

Kaytazzade Mehmet Nazım Efendi’nin Şeyh Mustafa Saffet Dede’ye yazdığı mersiyenin ilk dörtlüğü aşağıdaki gibidir.

Çıkmıyor dilden safâ-yı sohbetin
Gitmiyor gözlerden ‘aks-i sûretin
Yâd olundukca ‘ulüvv-i himmetin
Ağlasun bîçâre gönlüm ağlasun

Gönül Hanım’ın büyükbabası Lefkoşa Mevlevihanesi’nin  son dedesi Şeyh Mehmet Celaleddin Efendi’dir. Anlatılanlara göre Dede Celaleddin Efendi, Bektaşi meşrebinde, otoriter, içkiye ve keyfine düşkün bir zatmış. Eşi Rana Hanım, onu Kıbrıs’ta bırakır ve tek oğlu, 1902 doğumlu Saffet’i yanına alarak İstanbul’a gider. Saffet Bey orada diş hekimi olarak mezun olduktan sonra, Kıbrıs’a geri dönmeden önce ata kenti Konya’da uzun süre diş hekimliği yapar.  Kıbrıs’taki üç nesil Mevlevilik, onun babası Mehmet Celaleddin Efendi’nin 1931’deki ölümü ile son bulmuştur.

    *         *       *

Gönül Hanım, Girne sahilinde, Akdeniz’in belki de en güzel manzarasına bakan teraslarında, bir sonbahar günü bana ailesini anlatırken ilerlemiş yaşına rağmen hâlâ güzel ve bakımlı duruyordu. Her haliyle farklı bir asaleti simgeliyordu. Nazik ve kültürlüydü. Onun da Mevlevi alçakgönüllülüğü ve hoşgörüsüyle büyüdüğü her halinden belliydi. Ailesini anlatırken o kadar alçakgönüllüydü ki; sanki bunları anlatmak kendini övmek gibi algılanacağını düşünüyor ve hep çekingenlik gösteriyordu. Halbuki koskoca bir tarihin aslında günümüz simgelerindendi.
Elinin altında yepyeni kitaplar vardı. Kâh Adnan Menderes’i anlatıyor, kâh Türkiye’nin son günlerdeki siyasi gelişmelerinden söz ediyor. “Biz tam bir Sufi geleneğiyle büyüdük”‘ derken bile, bir yandan da Atatürk’ün ilkelerine ve ona olan hayranlığını yansıtıyor...

Dr. Kaya Bekiroğlu’nun eşi Dt. Gönül Bekiroğlu, “Osmanlı ve Mevlevi terbiyesi aldık” diyor. Çocukluğundan hatırlamadığı ama aile içinde hep anlatıldığı için çok iyi tanıdığı Mevlevi Şeyhi dedesini anlatıyor. Sonra o haremlik ve selâmlıkları... Bayramlarda protokol gereği İngiliz Vali Konağı’na çağrılan dedesinin özel Mevlevi kıyafetleriyle törenlere gidişini... Bir bayram namazı sonrasında Tekke’ye gelen bir Rum’a acıdığını ve terziden yeni gelen takımlarını hiç giymeden ona verdiğini anlatıyor. Babası, dedesine “paranı dikkatli kullan” dediği zaman dedesinin ona “Ben Osmanlıyım. Bulduğumda bir torba altın, bulmadığımda ise bir avuç arpa” dediğini...
Yaz aylarını geçirdikleri Mevlevi köyünün (Cira) ve öylesine büyük bir kültüre hiç sahip çıkmadan o kültürün yok olmasına göz yummalarına hüzünleniyor. Bu durumun yüreğini acıttığı gözlerindeki hüzünden belli...  Onca büyük kütüphaneden tek bir kitap bile kalmamasının acısı ve şaşkınlığı yüzüne yansıyor.

    *       *       *

Diş Hekimi Gönül Hanım’ın babaannesi Limasol eşrafındandı. Saffet Bey’in teyzesi Bahire Hanım’ın eşi Memduh Asaf Bey, Kıbrıs’ın ilk gazete çıkaran aydınlarındandı. Asaf Bey erken öldü. Onun ölümünden sonra zengin bir kadın olan Bahire Hanım dört oğlunu  (Veli, Fuat, Memduh, Kûfi) ve küçük kardeşini de yanına alarak İstanbul’a tahsile götürür. Tek çocuk olan Gönül Hanım’ın babası da, yeğenlerinin arkasından  İstanbul’a tahsile gitmek ister. Şeyhliğin tek varisi olması nedeniyle önce Şeyh bu duruma karşı çıkar. Ama anne Rana Hanım ısrarcıdır o konuda… Eşinin itirazlarına karşın oğlunu alır ve birlikte İstanbul’a giderler.

İki kadın ve altı çocuk, hizmetçileriyle birlikte Fatih’te bir ev tutarlar. Osmanlı’nın son günleridir. Gönül Hanım’ın babası Saffet Bey İstanbul’daki İngiliz işgalini ve Halide Edip Adıvar’ın ünlü mitingini hep hatırlar ve anlatırmış. Gönül  Hanım’ın babası Mustafa Saffet Celaleddin, Mekteb - i Şahane - i Darülfünun’un 1924 Diş Hekimi mezunlarındandır. Teyze çocukları Kufi Bey doktor olur, ki o da eczacı Arif Kufi’nin babasıdır. Çocuklardan Memduh Asaf’ın çok hazin bir öyküsü vardır. Lefkoşa Belediye Başkanıdır. Belediye’ye ilk defa cenaze arabası aldırmıştır ve maalesef bu arabaya ilk kez onun cansız bedeni girer. Memduh Asaf’ın şimdilerde Lefkoşa Köşklüçiftlik bölgesinde adını taşıyan bir sokak vardır. Dayı da doktor olmuştur ama ne acıdır ki, Gönül  Hanım’ın babası hariç, ailenin çok iyi yetişmiş diğer tüm çocukları otuzlarında öldüler.

Baba Mustafa Saffet Celaleddin “Tanul” soyadını alır. Türk vatandaşlığına  geçer ve Atatürk Türkiye’sinde askere gider. Askerlikten sonra, ata kenti Konya’da bir süre diş hekimliği yapar. Orada Mevlevi şeyhi oğlu olduğu için çok itibar görür. 1931’de babasının ölüm haberi üzerine Kıbrıs’a döner.  1973’de ölene dek Kıbrıs’ta diş hekimi olarak çalışır. Diş Hekimi Saffet Tanul, hiç Kıbrıs pasaportu almaz.

Lefkoşa’da Selen Otopark’ın, yani eski Kıbrıs Türk Kız Lisesi’nin (Victoria Lisesi) arkasında bulunan şimdiki “Bekiroğlu İş Hanı”,  bir zamanlar Şeyh Efendi’nin evi olan geniş arsaya inşa edildi. Haremlik tarafının kafesleri yakın zamana kadar dururdu. Maalesef aile bu değeri anlayamadı ve yıktı.

O eski binanın zemin katındaki klinikte, Dt. Saffet Tanul ve kızı Dt. Gönül Bekiroğlu, uzun süre mesleklerini yürüttüler. Az ötede, tarihi Arabahmet Semti’nde, ünlü Victoria (Şehit Salâhi Şevket) Sokağı uzanırdı.  Bir zamanların Victoria Sokağı ve bu sokağı barındıran Arabahmet Bölgesi, Lefkoşa eşrafının ünlülerinin oturduğu sokaktı. Türkiye’den göç eden Ermeni aileleri de Baf Kapısı’na uzanan bu sokakta mal – mülk sahibiydiler. O bölgenin ünlü siması Dr. Fikret Rasim, Diş Hekimi Saffet Tanul’a “Tekkesiz Şeyh” diye hitap ederdi.

     *        *       *

Gönül Tanul Bekiroğlu, şeyhin oğlu babası Diş Hekimi Saffet Tanul’la ilgili bir anısını şöyle anlatır:
“Arapahmet’te orta birdim. Yıl 1953… Türkiye’den öğretmenler gelirdi. Coğrafya’dan imtihan olduk. Sınıfın notları genellikle zayıftı. Öğretmen notumu okudu: ‘Gönül Tanul 100’... Ben sevincimden eski binanın sütununa sarılıp döndüm. Eve gelince babama olayı anlattım. Babam ‘iyi yapmadın’ dedi. ‘Herkes üzülürken senin sevinmen doğru değil.  Teşekkür ederim deyip oturacaktın.”

Gönül Hanım devam eder:
‘’Babam böyle biriydi işte. Onun bana verdiği bu eğitim sayesinde hayatta hep kontrollü oldum. Sevincimi ve üzüntümü hiç belli etmedim.’’

Diş Hekimi Gönül Bekiroğlu yaşamından kesitler anlatmayı sürdürüyor:
‘’1959’da İstanbul Üniversitesi sınavlarına girdim. Diş Hekimliği’ni kazandım. O günlerde herkes kontenjanla girerken, ben TC vatandaşı olduğum için sınava girmek zorunda kaldım. 1960’da ise ihtilal oldu.’’

  Gönül Hanım o günlerde Yassıada’ya giderek Celal Bayar ve Adnan Menderes’i sorgu sırasında görebilen nadir öğrencilerdendi. Öğrenci liderlerine ve her okuldan iki kişiye kontenjan verilmişti. Bunlardan biri de Gönül Tanul’du. Hâlâ çok büyük etkisinde olduğu o sorgulama sahnesini şöyle anlatır:
‘’ Sorguda Celal Bayar gayet sert ve başı dikti. Adnan Menderes ise hep kibar cevaplar verir ve yargıçlara ‘beyefendi’ diye hitap ederdi.’’

(KIBRIS  TIBBINA  ADANAN YAŞAMLAR
DR. KAYA VE ANILAR… kitabindan.)