Sokratesçi İroni ve Vicdani Red...

Mehmet Çağlar

 

Sokrates cahili oynardı...
Bunu yaparken amacı sorgulatmaktı.
Böylelikle farklı düşüncelerin doğmasını sağlamaya çalışırdı.
Hatta bu yöntemle ortaya çıkardığı yeni bir fikrin sağlıklı olup olmadığını   da belirlemeye çalıştığından dolayı Sokrates'in kendisine "ebe" de denmekteydi.
Bugün buna, yani Sokrates gibi cahili oynayarak fikirlerin doğmasına yol açmaya, "Sokratesçi İroni" diyoruz...

Kısacası, cahili oynarken Sokrates'in derdi konuşmak ve konuşturmaktı...
Sorular sormaktı...
Bu yöntemle, Sokrates karşısındakinin kendi düşünce biçimindeki zayıflıklarını görmesini sağlardı...

Çıktığı en son mahkemesinde düşüncelerinden dolayı mahkemeden af dilemesi, geri kalan ömründe felsefe yapmamayı kabul etmesi, düşüncelerini terketmesi ve gençleri eleştirel ve sorgulamacı yöntemlerle orgütlemekten vazgeçmesi karşılığında idam edilmekten kurtulabilme şansı olduğu halde bunu reddeden Sokrates, kendi istek ve kararı ile Baldıran zehiri içerek öldü, ancak kendi vicdanı ve inandığı doğrular kazanmış oldu...

SOKRATESÇİ MİSYON
CTP tüm pozitif uğraşlarına rağmen, askerlik ve vicdani red konusunda kendi istediği sonuçlara ulaşamadı...
Bunun elbette ki çeşitli nedenleri vardır...
Ancak bilinmesi gereken bir gerçeklik vardır ki;
Eğer bir şahış asker olmayı kendisi seçmediyse,
Bu ona bir yerde ve bir açıdan "dayatılmış" demektir...
Ve askerlik yapma olgusu, kişilere seçme şansı verilmeden "dayatıldığına" göre de gayri insanidir...

Fakat bu konuda nedense pek fazla konuşmuyoruz...
Sorular sormuyoruz...
Dolayısıyla "her Türk asker doğar" yaklaşımının kendi içerisindeki olumsuzluk ve zayıflıkları da gizli kalıyor!
Bir kere bu düzen ile savaşın ya da ateşkes durumunun uyuştuğu ilişkiyi kavramamız lâzım!
Ayrıca samimiyetle düşünülmesi gerekir;
Bu zihniyetin "buyur edilmiş fikirler" kalıbını "Sokratesçi Misyon" temelinde ve "Sokratesçi İroni" yöntemi ile cidden sorguladık mı?
Ki; bu düzende kendini tanımayı reddeden gençlerimizi "Ulusal Çıkar"  zihniyetinin ölçülerine "teslim ve esir" ediyoruz...

SOLCULUĞUN TEMEL DÜRTÜSÜ
Eskiden solculuğun temel dürtüsü toplumda yaşanan bir sosyal realiteyle yüz yüze geldiğinde ortaya çıkardı...
Bu temel dürtü "Panikataklar" doğururdu...
Böylece, "İnsani İstemler" için toplumdaki dinamiklerin dışavurumu sağlanırdı...
Bu temel dürtü sonucunda ortaya çıkan dinamizm ile insanların yüreklerine sızılır, insani ve toplumsal istençler sokaklara ve miting alanlarına dökülürdü...
Böylelikle, toplumsal ve demokratik haklar konusunda kazanımlar elde edilmesi çerçevesinde sistem ile uzlaşılır ve "yol"a devam edilirdi...
Kısacası, sivil alan örgütlü olduğu müddetçe iktidarı denetlemek de mümkündü...

SOKRATESÇİ İRONİ HEPİMİZE GEREKİR
Şimdi "iktidarda" biz olduğumuza göre, bu vahyedilmiş "kalıpları" Sokratesçi Misyona açmamız gerekir...

Gençler ile diyalog imkânsız değil!..
Onlar haklılar...
Gençleri özdeşleşemeyecekleri karakterlerle bir tutan ve aynı yazgının içine kapatan bizleriz...
Ve aslında hepimiz de dünyadan izole halde yaşayan bir yığın yalnızız...
Hatta gerçek dışıyız bile denilebilir.
Gençler ise gerçek dışı olmayı onaylamıyorlar...

Sonuçta, bizler de bu koltuklara oturmaya gelirken, gerçekliğimizi tüketerek varlığını sürdüren bu düzeni korumaya gelmeyeceğimizi söyleyerek geldik...

Yani aslında, "Sokratesçi İroni" hepimize gerekiyor...