Sokak lambaları ve köklü reformlar

Birikim Özgür

Mehmet Harmancı, sokak aydınlatmalarının bakım, onarım ve gelirlerinin KIBTEK’e ait olduğuna dair bir açıklama yapma ihtiyacı hissetti.

Geçmiş hükümetlerin çıkardığı kanun gücünde kararnamelerle bu yetki KIB-TEK’e devredilmişti. Belediyeler KIBTEK’e borcunu ödemeyince geçici olarak böyle bir uygulama başlatılmıştı. Geçiciliğin süresi muğlâk bırakılmış ve mal sahibi belediyeler olsa da KIBTEK’in ürettiği elektriğin bedelsiz kalmaması adına “tüketen öder” prensibinin belirsiz bir süre çiğnenmesi durumu yaratılmıştı.

Başka gelişmekte olan ülkelerde de benzer durumlar yaşanmış ama buralarda devlet geçici bir süreliğine aydınlatma ücretlerini üstlenmiş, elektrik ve belediyelere ilişkin reformlarını tamamlayıp her ikisini de sürdürülebilir yapıya kavuşturduktan sonra örneğin beş yıl içinde tahsilât yetkisini tekrardan belediyelere devretmiş. Bu arada belediyeler de bu hizmeti kaliteli ve daha düşük maliyetlerle sunabilmek için ciddi devinim içine girmiş. AR-GE çalışmalarıyla daha az enerji tüketen ve daha iyi aydınlatan lambaları devreye sokarak hem maliyetleri düşürmüş hem de yurttaşların memnuniyet düzeyini yükseltmiş.

Bizde şu anda KIBTEK bu hizmet için abonelerinden yüksek bir ücret tahsil ediyor. Yurttaşların geçmişte belediyelere ödediği ancak belediyelerin KIBTEK’e ödemediği meblağ da hukuki yönü tartışılır bir uygulamayla yurttaşlardan tekrardan tahsil edilmekte. Mevcut aydınlatma hizmetleri için de ayrıca ödeme yapılmakta ve dahası başkentte anneler pek çok sokakta çocuklarıyla geceleyin yürüyüşe çıkmaktan ürkmekte çünkü sokak lambalarının çoğu bozuk durumda.

Yeni seçilmiş belediye başkanı yurttaşla bu konuda muhatap olmaktan yorulmuş olmalı ki açıklama yapma ihtiyacı hissetti.

“KIBTEK akıllı sayaç ihalesi açtı” ya da “LED lambalar için ihale açacak” denildiğinde “reformlar ne âlemde?” diye soranların anlaşılamadığı bu garip ülkede, genç başkanın birkaç kez daha benzer açıklamalar yapıp, “düzeltelim şu sorunları, bu sorunlar bu çağda bize yakışmaz” diyecek olursa çeşitli itibarsızlaştırma metotlarıyla karşı karşıya kalacağından ve şaşkınlığının bir o kadar daha artacağından eminim.

Bu ve benzeri pek çok sorunu aşmak için farklı alanlarda tek elden yürütülmesi gereken eşzamanlı reformlara ihtiyacımız vardır.

Yerel yönetimler reformuyla belediyelerin gelir-gider dengesini tesis edemezseniz belediyeler hiçbir zaman sokakları “tüketen öder” prensibi ışığında kaliteli ve uygun maliyetlerle aydınlatamayacak. Elektrik enerjisi alanını reforma tabi tutmazsanız maliyetler ve dolayısı ile bu alandaki tüm hizmetler pahalı olmaya devam edecek. Kamu maliyesinin güçlenmesini sağlayacak, kara deliklerin kapatılmasını öngörecek düzenleyici çalışmalar yapılamazsa tüm maliyetler yurttaşların sırtına yüklenmeye devam edilecek.

Birazcık ülke ve insan sevgisi olan herkes dürüstçe şu kabak tadı veren yaygın itibarsızlaştırma siyasetine artık bayrak açmak zorundadır.

Reform ihtiyacını saptamak kolaydır ancak sonuç alıcı nitelikte ilkeli ve kararlı bir duruş sergilemek hiç de kolay olamamaktadır. Özele inildikçe yani örneğin BRT, KIBTEK, DAÜ, LAÜ, kamu bankaları ya da belediyeler özelinde konuşmaya başlayınca muhataplarınız doğal olarak bütünü gözden kaçırabilecek bir pencereden konuya yaklaştığından karşıtlıklar ortaya çıkabilmektedir. Siyasetçi de elini taşın altına koymak yerine popülizme yönelmektedir. İşte bundan ötürü tek elden ve eş zamanlı reformlara ihtiyaç duyulmaktadır.
“Hazırladığınız yasalar güzel ama daha güzellerini hazırlayın”, “geçirdiğiniz vergi yasaları güzel ama vatandaşın lehine hiçbir iş yapmıyorsunuz” gibi kendi içinde çelişen ama belli bir psikolojinin yansıması olan yurttaş tepkilerinin sebebi de ekonominin önünü açacak reformlara odaklanamayışımızdır.

CTP-DP hükümeti ikinci yılına başlarken çocuğun adını koyacak, Özkan Bey ve Serdar Bey gece gündüz çalışıp köklü reformları takvimlendirecek ve dokunulmaz denilenlere birlikte dokunacağız. Başka da bir çaremiz yoktur…