Sistemi yaratmak, sisteme entegre olmak

Tümay Tuğyan

1974 yılında, Andreas Papandreu tarafından, ‘önce vatandaş’ sloganıyla kurulan PASOK (Panhelenik Sosyalist Hareket), 1981 yılının Ekim ayında yapılan genel seçimde, bir ilki başarmış ve Yunanistan Parlamentosu’nda çoğunluğu elde edip hükümete gelen ilk Sosyalist Parti olmuştu.

PASOK’un bu başarısının ardında, dönemin iktidarı (şimdinin büyük hükümet ortağı) Yeni Demokrasi Partisi’nin temsil ettiği sağ kanat hükümranlığına son vermek, yeni bir Yunanistan yaratmak gibi idealler vardı.

Yunanistan’ın yaşadığı sorunlara esasen dış güçlerin neden olduğunu savunan ve ‘Yunanistan, Yunanlılara aittir’ diyen Papandreu’nun Yunan halkına en büyük vaatleri arasında, NATO’dan ayrılmak öne çıkıyordu mesela.

PASOK, aynı yılın başında üye oldukları Avrupa Birliği’ne de toptan karşıydı.

Ama gelin görün ki PASOK’un aralıklarla iktidarda bulunduğu 30 yılı aşkın sürede, Yunanistan ne NATO’dan ayrıldı, ne de AB’nin dışında durabildi.

AB üyeliğini takip eden yıllarda, özellikle de 1985 yılının ardından, Brüksel’den gelmeye başlayan ekonomik katkı ve yaşanan ekonomik gelişmeler, Papandreu’nun AB karşıtlığını da tarihe gömdü.

PASOK tarafından, Yunanistan’ın başlıca düşmanları arasında gösterilen ‘dış güçler’, NATO ve AB işbirliklerinin yanı sıra, askerleriyle de Yunan topraklarında olmaya devam etti.

Seçimden önce hararetle, ülkede bulunan ABD üslerinin kaldırılmasını savunan PASOK, iktidara geldikten sadece 2 yıl sonra, üslerin devamını düzenleyen antlaşmanın altına imza attı.

İç politikada da vaatlerinin çok gerisine düşen, insanlara değişim sözü vererek iktidara gelip de, ilerleyen dönemde tam anlamıyla bir DÜZEN PARTİSİ halini alan PASOK, yıllar içinde Yunan halkının güvenini çok büyük oranda yitirdi.

Ve gelinen aşamada, 30 yıl öncesinin büyük SOL umudu PASOK’un, Pazar günü yapılacak genel seçimde parlamentoya girip giremeyeceği bile bir soru işareti.

Yunanistan’da seçim barajı %3, son kamuoyu yoklamaları PASOK’un oyunu %5 civarında gösteriyor.

***

Bundan 30 yıl önce umutlarını PASOK’a bağlayan Yunan sol hareketinin bugünkü umudu, SYRIZA.

30 yıl önce ‘DEĞİŞİM’ diyen PASOK’a oy veren Yunan solu, bugün ‘DÖNÜŞÜM’  diyerek siyaset sahnesinde rol alan SYRIZA’ya güveniyor.

30 yıl öncesinin PASOK’u ile bugünün SYRIZA’sı arasında, önemli ölçüde bir politik söylem uyumundan bahsetmek, sanırım bu noktada yanlış bir değerlendirme olmaz.

Ama esas önemli olan, PASOK’un eski kadrolarının önemli bir kısmını da şu anda saflarında barındıran SYRIZA’nın, bundan sonra bu partiyle ne oranda benzeşip, ne oranda ayrışacağı galiba.

Mevcut düzeni, yeni bir sosyal demokrasi anlayışıyla değiştirmeyi vadeden, ülkeyi dış güçlerin kontrolünden çıkarıp kendinin efendisi haline getirecek ekonomik ve sosyal dönüşümleri vadeden SYRIZA, gerçekten de mevcut düzeni dönüştürmeyi başarabilecek mi yoksa o da PASOK gibi, düzene karşı çıkarak koyulduğu bu yolu, o düzene entegre olarak mı tamamlayacak?

Aslında esas mesele, tam da bu!

Ve son bir not;

‘Sistemi yaratanlar, onu düzeltmezler’ cümlesini sıkça duyduğumuz bu son günlerde, bizzat yaratıcısı olmasalar da, sistemin bir köşesine entegre olanların da değişime imza atma kabiliyetinden nasıl da uzak düştüklerini ve bu siyasi partilerin, günün sonunda vardıkları durağı net biçimde görebilmek adına, PASOK örneğini aklın bir kenarında tutmakta fayda var.