Sinir uçlarını uyarmak

Cenk Mutluyakalı

 

Kamuda "geçici patlaması"nı yazdık.
YENİDÜZEN’in Ayşe Güler imzalı hafta sonu manşeti çok konuşuldu.
Rakamlar siyaset üzerinden de çoğaltıldı.
Böylece “müşavir gerçeği” yeniden gündeme geldi.
142 müşavir var, şu anda.
Yine arttı, eksilmedi...
Engelli istihdamına yakın bir rakam!

*  *  *

Gazeteciler sorunlara ayna tutar.
Olumsuzlukları gün yüzüne çıkartır.
Eleştirir, didikler, sorgular...
Ancak "sorun çözme" kabiliyeti sınırlıdır.
Gündeme taşır, kamuoyu baskısı yaratır, tahrik eder ve çözümü zorlar.
Daha fazlası zordur.

*  *  *

Sorunları elbette "siyaset kurumu" çözer.
Hükümetler bu nedenle vardır…
Gücünü yasalardan alan denetim kurumları, yasal yaptırım kapasitesine sahip odalar, birlikler önemlidir.
Sivil toplum, sendikalar uyarıcıdır!
Ama ‘kriz’in değil ‘çözüm’ün de unsuru olabilirler...
Ve elbette seçmen!
Ya çözüm üretenleri seçerek belirler yarını  ya da seçemeyerek (!)

*  *  *

"Sorunları söylemek ancak çözümleri önermemek" son senelerin en fazla rağbet gören siyasi alışkanlıklarından biri oldu!
En kolayı!
Sinir uçlarını uyarırsınız toplumun.
Ortak öfkeye dokunursunuz.
Yaraları kaşır, birlikte feryat edersiniz.
Peki ya sonrası?

*  *  *

Müşavir konusu da böyledir, yıllardır!
Sinir uçlarına dokunulur ancak şu soru yanıt bulmaz: Peki mevcut müşavirler ne olacak? Mevcut maaşları ne kadar ödenecek?
Geçmiş hükümet döneminde, tek bir yeni müşavir yaratılmamıştı örneğin…
Bu kez de bir başka sorun çıkmıştı ortaya.
Ülkedeki bilgili ya da donanımlı yeni insan kaynağı, üst kademede kendine yer bulamamış, bürokrasi yine tıkanmıştı.
Çünkü "dıştan atama"ya karşı ayrı bir alerji var!
İçeriden görevlendirme derseniz, orada da herkes "sırasını" bekliyor mecburi!

*  *  *

Gazeteciler “sinir uçları”nı uyarıyor, yeterince!
Siyasetçiler de sorunları yinelemek yerine, keşke, çok daha fazla “çözümleri” söylese!