Bütçe görüşmeleri başladı…
Maliye Bakanı Özdemir Berova’yı bir miktar dinledim…
-*-*-
Aklıma “boyfirend” fıkrası geldi!
-*-*-
Boyfrind nedir?
Erkek arkadaş canım!
-*-*-
Neyse!
Kadının biri boyfriendinden ayrılmış!
-*-*-
Durumu abisine anlatmak için aramış!
“Abi ben boyfirendimden ayrıldım” demiş!
-*-*-
Modern – medeni aile; abi kızmamış sadece “senin hayatın, sebebi ne?” demiş!
-*-*-
Kadın demiş ki, vallahi ufak tefek sorunlar vardı ama yaklaşık 4 senedir gül gibi de beraberliğimiz olmuştu!
-*-*-
“Eeee, neden ayrıldınız o zaman?” diye sormuş abisi!
-*-*-
Kadın yanıtlamış:
“4 senedir birlikte kaldığımız evin kirasını yarı yarıya ödüyorduk…”
-*-*-
“Canım kardeşim, bacım, ne var bunda? Tabii ki yarı yarıya ödeyeceksiniz!” diye tepki vermiş abi!
-*-*-
Kadın son vuruşu yapmış:
“Abi, meğer ev O’na aitmiş…”
-*-*-
Bizi kandırmayın…
Yalana gerek yok…
-*-*-
Haaa bir de Özdemir Berova anlattı, anlattı…
Aklıma bir fıkra daha geldi…
-*-*-
Adamın birine KKTC’de röntgen çekmişler…
O da nesi!
-*-*-
Ciğerlerinde iki sinek var!
Üstelik sinekler canlı görünüyor!
-*-*-
“Kardeşim, ciğere iki sinek nereden girdi? Nasıl canlı kalabildilier?” falan diye uğraşırken; hastayı Güney Kıbrıs’a göndermişler!
-*-*-
Orada da röntgen ya da benzeri tetkikler – derken, meğer o iki sinek, adamın ciğerinde değil, bizim röntgen cihazındaymış!
-*-*-
Sistem ve mekanizma çökük!
Sinekler sistemde ve makinede!
Sistemi ve makineleri yenilemek lazım!
-*-*-
Gerçekten çok güvendiğim bir Cumhurbaşkanı seçtik…
O’nun da konuşmasını dün dinledim…
CTP Genel Başkanı Sıla Usar İncirli’den söz ediyorum…
O da bu ülkenin Başbakanı olacak…
-*-*-
Sinekli makinelerden ve sürekli yalanlarla bizi aldatıp – eşini çalabilen sistemden kurtulmak lazım!
-*-*-
Son bir fıkra yazayım… Ya da anlatayım…
Daha doğrusu size bir soru sorayım:
-*-*-
Dünya’da insanlar “yalan söyleme veya söyleyebilme” özelliğini kaybederse ne olur?…
Cevap: KKTC’de hükümet düşer; Türkiye – KKTC ilişkileri de normalleşir!
-*-*-
Kimse kusura bakmasın ama bizimkilerin her Türkiye ziyaretinden sonra yaptıkları açıklamalarla, Türkiye’den gelen her yetkilinin geri dönmeden önce ya da döndükten sonra yaptığı açıklamalar şimdiye kadar hiç gerçek çıkmadı!
Ki bu da ayrı bir mesele!
Üzgünüm ama bu söylediğim “gerçek”!
Türkiye’nin haberi yok mu?
Hükümet, erken seçim kararı almak zorundadır…
Bundan kaçış yoktur!
-*-*-
Eğer Türkiye’deki yetkililer erken seçim konusunda mevcut hükümete “hayır görevde kalınız” diyorsa, bu işin içinde de ciddi bir “sıkıntı” var demektir!
-*-*-
Haaaa sakın Ankara’daki yetkililer kalkıp da, “KKTC’nin içişlerine asla karışmayız” demesin!
-*-*-
Bu ülkede şu anda yaşadıklarımızdan Ankara’nın kesinlikle haberi vardır…
-*-*-
Efendim, Ankara’nın müdahalesini mi çağırıyorum?
Hayır!
Kesinlikle değil!
-*-*-
Ankara’yı, “bu kirli ilişkiler sizin hesabınıza yazılıyor” diyerek, uyarmak zorundayım!
-*-*-
KKTC’de yaşayan herkes, yataktaki cinsel pozisyonlara dahi Ankara’dan müdahale edildiğini – edilebildiğini biliyor!
-*-*-
Lütfen bir birimizi kandırmayalım!
-*-*-
Bu ülkeyi seviyorsak, insanlarını düşünüyorsak, açık olalım, dürüst olalım!
-*-*-
Hükümetimizin değerli üyeleri, her Ankara ziyareti sonrası, öyle açıklamalar yapıyor ki; sanırsınız 2026 Ocak ayında bu ülkede enflasyon düşecek; kişi başına gelir Güney Kıbrıs’ı üçe katlayacak; ve mesela en basit örnekle açıklayacak olursak, Lefkoşa’daki hastane inşaatı tamamlanacak…
-*-*-
Girne’deki hastane ne oldu?
Neden ve nasıl bitirilemediğini eğer Ankara “bilmiyorsa”, benim de adım vallahi billahi “Piç” olsun!
-*-*-
Bir da bazı arkadaşlarımız son günlerde “itirafçılık” yanlısı oldular!
-*-*-
Bu ülkede, “itirafçılara” ihtiyaç yoktur!
Hele rüşvet konusunda!
-*-*-
Eğer biri rüşvet aldıysa veya istediyse; bu suçtur ama unutulmasın ki, teklif eden veya veren de O’nun kadar suçludur!
“Ben verdim, hem de çok verdim” diyen birini “masum” kabul etmek; şaka bile değildir!
-*-*-
Yani, çok basit iki örnek daha vereyim; Ankara’nın, Güngör’de tek bir dozer için her ay ödenen paradan; Akçay – Serhatköy bölgesindeki dere çakılı ve kumunun nasıl iç edildiğinden haberi yok mu? Üstelik devletten para alarak!!!
Ağaçlar mutlu
Çok merak ederim!
Ağaçların bizim gibi duyguları var mı?
Üzülüp sevinirler mi mesela?
Örnek soru; “yağmur yağdığında ağaçlar mutlu olur mu?”
-*-*-
Bir ziraat mühendisi büyüğüm anlatmıştı…
“Evet, ağaç yağmur yağdığında çok mutlu olur… Su bir ihtiyaçtır… Su, besinleri köklere taşırsa, ağaç daha sağlıklıdır…
-*-*-
Daha sağlıklı ağaç, daha sağlıklı oksijen üretir!
-*-*-
Son günlerdeki yağmur, yüzümüzü güldürdü…
-*-*-
Ağaçlarımız ölüyordu…
Geçtiğimiz hafta “kuruduk” diye yazı yazmıştık…
-*-*-
Elbette ağaların bir sinir sistemi olabileceğini düşünmüyorum…
Yağmur “bizim anladığımız – algıladığımız”la ilgili mutluluk vermeyebilir…
-*-*-
Ama tozdan arınmış, pırıl pırıl parlayan yapraklar ve dallar, mutlu oldukları anlamına gelir…
-*-*-
Yağmur devam eder inşallah
-*-*-
Yavaş yavaş…
Bereketle…
Felaketle değil tabi ki…
Sendikalı olmak!
İngiltere’de çok uzun yıllardan beri devletin sendikalaşmaya ve sendikalara bakışı “kötü bir bakış”tı!
-*-*-
The Times gazetesi dün manşetinden yayımladığı haberde, devletin sendikalaşmayı teşvik edeceğini yazdı… (Fotoğraf)
-*-*-
Özellikle 1980’lerde Margaret Thatcher ile başlayan sendika ve sendikacılık düşmanlığı, şu anda tersine mi dönüyor?
-*-*-
Bilemem!
-*-*-
Ama devletin, bu ülkede de – yani KKTC’de sendikalaşma konusunda etkili olması, inancıma göre “faydalı” bir şeydir…
-*-*-
Çalışanların sömürülmesini engelleyeceği muhakkaktır…
Kaçak çalışmayı engelleyeceği de!
Kayıt dışı ekonomiyi küçülteceği de!
-*-*-
Ama, bunun da ötesinde, Dünya’daki bazı örnekleri incelenirse, sendikacılığın, “işveren düşmanlığı” olmadığı gerçeği ile karşı karşıya kalırız…
-*-*-
KKTC’de bu konuda en etkili siyaseti veya en kararlı duruşu Bağımsızlık Yolu sergiliyor…
-*-*-
Konunun çok geniş katılımlı toplantılarda; sadece çalışandan yana değil, çalıştırandan yana da bir gelişme ve disiplin haline dönüştürülmesi tartışılmalıdır…
-*-*-
Çok şey mi istedim?