Şimon Aykut’u kanser ettiniz, kına yakın!

Serhat İncirli

Şimon Aykut kanser…

Üzülmenin ötesinde duygular taşıyorum…

-*-*-

Adam gelmiş bu lanet Ada’ya…

Kuzey tarafa…

Demişler ki, “… Buyur paranı at buralara, bol bol yatırım yap…”

-*-*-

Sadece O’na dememişler; bir yığın insana demişler ama büyük çoğunluk dinlememiş…

Yatırım yapma cesareti gösterememiş…

-*-*-

Normal şartlarda, KKTC’de el üstünde tutulması gereken bir insan…

-*-*-

Yanında çalışanlara hep iyi davranmış, hayvanlara, yerel yönetimlere desteğini esirgememiş…

-*-*-

Hiçbir suçu yok!

Günahı yok!

Ne birine yan gözle bakmış, ne birini öldürmüş, ne yaralamış, ne de çalmış!

-*-*-

Günlerden bir gün; daha önce de çok bulunduğu Kıbrıs’ın Güney tarafında, “seni tutuyoruz çünkü bizim mallarımızı aldın, sattın, üzerlerine ev yaptın” falan demişler!

-*-*-

Kurban seçilmiş bir şekilde!

-*-*-

Kurban seçilmesinin sebebi ne?

“Sadece suç işlediği iddiası” değil!

Çünkü Şimon Aykut eğer Rumlara ait mal ve mülkü alıp – sattıysa; reklamını yaptıysa, satışına, kullanımına aracılık ettiyse şu anda her gün KKTC’den Kıbrıs Cumhuriyeti’ne geçenlerimizin tamamı zaten aynı suçu işlemiş değil miyiz?

-*-*-

Hristodulidis ile Tatar buluştukları anda, Tatar’ın da tutuklanması gerekmez mi mesela?

Tatar’ın oturduğu ev, malı, mülkü hep “Türk Malı” mı?

Tatar, Şimon Aykut gibi bir çok kişiye en önemli son gazı veren kişidir!

“Yatırım yapın arkanızdayız” demiştir…

-*-*-

Diyeceğim o ki; Şimon Aykut, Güney’deki yönetimin, kendi faşist vatandaşlarına şirin görünme sevdasından başka bir şey değildir!

Ve ayıptır, yazıktır, günahtır!

-*-*-

Şimon Aykut’u, davalarını takip ettiğim için yazdım ama aynı sebeple tutuklu yargılanan öteki kişilere yapılan da adilik ve alçaklıktır!

-*-*-

Kıbrıs sorunu çözülmeden, karşılıklı kabul edilebilir mülkiyet esasları ortaya çıkmadan, mülkiyetle ilgili olarak üç beş kişiyi tutmak, adi bir şovdur, ayıp, yazık, günah olmanın ötesinde çok ciddi bir de ahlaksızlıktır!

-*-*-

Kıbrıs sorununu çözün, mülkiyet meselesini aşın; Şimon bey veya diğer üç beş kişinin suçları varsa hep birlikte mahkemeye verelim!

-*-*-

Ve işin insani yönüne bakalım…

Haftalardır, Şimon Aykut’un sağlık durumunun bozuk olduğu ve tutuksuz yargılanması talep edilmektedir…

Rum Ağır Ceza Mahkemesi, tamamen siyasi nedenlerle, bu adamın hapishane koşullarında tutulmaması gerektiğinin bir hukuki zorunluluk olduğunu bildiği halde, aksi karar verebilmektedir…

-*-*-

Ve son olarak Şimon Aykut’un kanser olduğu belirlenmiştir…

Üstelik kanser olduğuna dair satama, hapishane doktorunun “75 yaşındeki bir kişiye göre Şimon Aykut son derece sağlıklıdır” diye rapor vermesinden çok kısa bir süre sonra bir İgiliz doktor tarafından yapılmıştır.

-*-*-

Aylardır bu adamı sırf siyasi mastürbasyon sebebiyle hapiste tutanlar da; ama unutmayın yine aynı adamı bu siyasi mastürbasyonculara ihbar eden bizim taraftaki “kafadaş faşistleri” de bir gün masum olduğunu anlayacak ve sanırım Allah’a hesap verme konusunda pek de rahat olmayacaklardır!

-*-*-

Şimon Aykut, KKTC’ye yatırım yaptığı için iki tarafın çözüm karşıtı faşistlerinin kurbanı olmuştur, kanserle boğuşmak zorunda bırakılmıştır…

Olay tek cümleyle anlatılacak kadar basittir…

-*-*-

Şimon Aykut, bildiğim kadarıyla hem İsrail hem de TC vatandaşıdır…

Ayrıca KKTC vatandaşlığı da bulunmaktadır…

Bu konuda İsrail de, TC de, KKTC de, iyi bir vatandaşlarına sahip çıkamamıştır…

Yazık!


Türkiye, Çin gibi olabilir miydi?

Güney Kore’de yaşayan oğlumdan arada bir bahsederim...

Adını “Ekim” Devirimi’nden aldım...

Bir de ikinci adı var, dedemden, Mehmet!

Mehmet’in orijinali Peygamberimizin adı tabii ki...

-*-*-

Ekim, İngiltere’de siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler okudu, sonra geçen hafta Lefke Avrupa Üniversitesi’nde master eğitimini tamamladı...

Zaten onun için ülkeye gelmişti...

-*-*-

Güney Kore, Çin, Türkiye, KKTC geliş; aynı güzergah gidiş...

Beklemelerle 35 saat...

Neyse, askerlik işlemlerimizi de dün Asal Şube’de ve polisimizde hallettik...

Bravo iki kuruma da...

Disiplin, disiplin, disiplin dedim!

-*-*-

Çin ve Kore konusunda çok bilgili olan oğlum, “disiplin disiplin displin” deyince, devreye girdi...

Çin örneğini verdi...

“Türkiye Çin kadar güçlü olmayabilir ama bu ülkenin Tayvan, Hong Kong ve Makao ile ilişkilerinin benzerini KKTC’de kurabilirdi” dedi...

-*-*-

Peki Rumlar ne olacak?

KKTC’nin yasal statüsünü ne yapacağız?

Bu sorular benden geldi...

Cevabı şu:

“... Onu Rumlar düşünsün!”

-*-*-

Ve ekledi...

“Açıkçası gerçek şudur ki, Türkiye, KKTC’yi ya da Kuzey Kıbrıs’ı çok iyi yönetseydi, bugün yaşananlar başımıza gelmezdi... Asıl hatayı Türkiye yaptı... Tabii ki yerel yöneticiler de masum değildir...”

-*-*-

Gerçeğimizin kısa özetidir bu...

Amacım Türkiye’yi ya da Türkiye’yi yönetenleri suçlamak değil...

Ama oğlumun saptaması bence yüzde yüz doğrudur...

Kimse kusura bakmasın, 1974 sonrasında buralarını hiç de iyi yönetemedik...

Hukuk devleti değil, mafya devleti kurduk...

-*-*-

Örnek vermeye gerek var mı bilemem ama hırsızlık araç kullanan bir hükümetten ve devlete yasadışı insanların akaryakıt sattığı bir devletten bahsediyorsunuz...