Sıfır takip, sıfır beğeni (!)

Cenk Mutluyakalı

Hayriye diye biri…
Sayfası “Ev Malzemeleri.”
Sıfır takipçisi var, sıfır beğeni…

Elif diye biri…
Sayfası, “Giyim.”
Sıfır takipçisi var, sıfır beğeni…

Fezile diye biri…
Sayfası “Sağlık Güzellik.”
Sıfır takipçisi var, sıfır beğeni…

Rıdvan diye…
Halil İbrahim diye…
Nida diye…


Bunlar kim mi?
Tufan hocanın paylaşımları altında yorum yapan, kötüleyen, dudak büken, burun kıvıran, kin kusan, hınç üfüren profiller…

Kimselerin tanımadığı, kimsesiz, kimliksiz, uyduruk isimler…

Kim bu gölgeler?
Kimin iz düşümü?
Biliyorsunuz işte!

***

Ersin abi!
Hep mi “hile”…
Hep mi “yalan.”
Hep mi “çirkin” işler (!)

Desen ki sizin ekibe, “bu ülkede insanlar birbirini tanır, tutmaz bu yöntemler, bu kadar rezil etmeyiniz beni…”

Desen ki, belki milyon kalabalıkta bunlar tutar da…
Buralara uymaz!

***

Sosyal medyada yürütülen bu kara propaganda bir zihniyetin özeti gibi…
Hatta bir siyasetin!
Sıfır takip, sıfır beğeni (!)

***

Ne bir ortak arkadaşınız var tiplerle…
Ne de anınız…
Olamaz.
Kıbrıs’a dair bağ da kuramazsınız kolay kolay…
Bunun ismi “dezenformasyon” bile değil!
Ya da “manipülasyon.”
Çirkeflik bunun ismi…

Adı “algı yönetimi.
Ama tek yön: Bataklığa doğru.

***

Hürriyet Matbaası vardı, Limasol kökenliler iyi bilirler…
Girne’de büyüyenler de…
Matbaada bir makinede Denktaş’ın afişlerini basardı Ertuğrul abi, yanında, kardeşi Kamil abi, Özker Hoca’yı…
İsmi Savaş olan en küçük kardeş “barış” diye bağırırdı.
Hepsi de aileydi ve uzlaşırdı barışta…
Hep birlikte muhabbet edilirdi ardından…
Biri sağdan yürürdü, biri soldan ama “kardeşlik” değişmezdi…

Bu ülke böyle bir yer!
Öyle uyduruk profiller üzerinden kirli işlerden medet ummak olsa olsa zavallılıktır sadece…
Bilmemektir bu ülkeyi…
En iyi tabirle saygısızlıktır, sevgisizliktir, kendi ülkenize yabancılaşmaktır.

Tam da budur aslında…
Sıfır takip sıfır beğeni (!)