Sidikli Kıbrıslı Türkler de  hiç bir şeyden memnun olmuyor!

Serhat İncirli

Türkiye Cumhuriyeti’ne ait Kuzey Kıbrıs Yerleşkesi’nin CEO’su Cevdet Yılmaz, geçtiğimiz gün öğle saatlerinde denetim maksatlı geldi, akşam gitti!

-*-*-

Bir yığın şey söyledi!
Sözler verdi!

-*-*-

Elbette, “sidikli Kıbrıslı Türk Cemaati” olarak çok alışık olduğumuz ve heyecan yaratmayan sözlerdi bunlar!

-*-*-

Ama yine de bazı vaatlere çok şaşırdım… Mesela “Lefkoşa’ya hastane” sözü, son 10 yıldır tekrarlanan bir sözdü; bu kez adres “Pamuklu” köyü oldu!

-*-*-

CEO’muz, Türkiye Cumhuriyeti’nin Gazze’de acılar yaşanmasın diye her türlü gayreti sarf ettiğini, yardım ve kalıcı barış için uğraştığını dile getirdi… Türkiye’deki Karar gazetesi ise her gün, Türkiye’nin İsrail ile ticareti durdurmadığını yazıyordu…
Kafam haliyle karışmış oldu ama bir şey demedim tabii ki!
Ne lüzumu var canım, durduk oturduk yere, sağlık da pek iyi değil, yine mi hain olalım?
Gerek yok!
Koptuğu yerde kalsın hatta Orhan babanın dediği gibi, “batsın bu dünya!”.

-*-*-

CEO’muz, buralarda hala DVD hatta kaset çalarda fiyat artışı ile halka sunulan en bilimselinden enflasyon rakamının 2026’da düşeceğini söyledi… Yani TC’de düşecek haliyle buradaki “TC Yerleşkesi coğrafyaya da yansıyacak” anlamında konuştu…

-*-*-

Konuşmayı yaptığı günün akşamı Kadir Gecesi’ydi, dualarım sadece enflasyon ve dövize yönelikti, bunu da belirteyim!
“İkisindeki artışı da düşür Allah’ım!”…
Enflasyon ve döviz duası, ayet ül 31!

-*-*-

CEO’muz, KKTC’de yükseköğrenim sektöründe bulunan yurt açığının giderilmesi amacıyla 802 öğrenci kapasiteli yurtlar için ödenek tahsis edildiğini açıkladı!
Diplomaların kaça sahtelendiği ve kimlere satılabileceği konusunda görüş belirtmedi… Hatta bu konuya hiç değinmedi, oysa çok merak ettiğimiz bir meseleydi!
Neyse, o konu kapandı!
Bunu da açıkça öğrenmiş olduk!
Neymiş?
Yurt açığımız varmış, inşallah bu açık kapanacakmış!

-*-*-

CEO’muz dedi ki, “… TC Sağlık Bakanlığından üst düzey bir heyet KKTC’ye ziyarette bulunarak tüm sağlık merkezlerini yerinde ziyaret etti… Heyet sağlık merkezlerindeki ihtiyaçları raporladı… İlk etapta Pamuklu Devlet Hastanesi, Lapta Sağlık Ocağı ve Maraş Sağlık Merkezi projelerine hızlıca başlanarak 2024 yılında bunlar tamamlanacak, Güzelyurt Hastanesi için çalışmalar hızlandırılacak! (Bu arada Ünal abi, yani CEO’ya bağlı yerel idarecilerin başı, bu sene Güzelyurt Hastanesi’nin biteceği müjdesini verdi!)

-*-*-

500 yataklı Lefkoşa Hastanesi belli ki programdan çıkarıldı, bunca yıldır verilen sözler haliyle “yalan” oldu ama CEO’muz, gönlümüzü almayı ihmal etmedi!
Külliye’nin prestij olduğunu hatırlattı!
Hastaneye, okula ne gerek var canım, prestij önemli!
Değil mi!
Helal olsun, bravo, alkış tabii ki!

-*-*-

Bu sene külliyemiz bitecek!
Yani sekiz ay içerisinde, malum mekan pırıl pırıl olacak!
İnşallah tabii ki!

-*-*-

CEO’muz, sel tazminatlarından da söz etti!
Hep anlatırım, bir kardeşimin, 2019’daki selde, Alsancak’ta o günkü değeriyle 8 milyon TL’lik elektronik aletleri mahvolmuştu!
Cuma akşamı o arkadaşımla bir iki kadeh attık hatta birkaç şişe devirdik, sordum, “seni arayıp da tazmin edelim falan diyen oldu mu?”… Açıkça ve de koyu koyu “küfretti!”
Üstelik kendisiyle ilgilenmeyen, tek bir soru sormayan, “be arkadaş senin de zararın varmış” diye umursamayanlara değil, direkt bana küfretti!
Nedense?

-*-*-

Başka ne sözler verdi CEO’muz?
Küçümseme yok, mesela 3 bin 500 ton arpa hibe edileceğini söyledi!
Üstüm aldım, bizi eşek yerine koydukları için mi yoksa gerçekten hayvancıya mıydı bu hibe?
Kompleks işte!
Biraz da paranoya bendeki!

-*-*-

Narenciyedeki sorunun Türkiye’nin bu ürünü almaması veya geçişine “sineklilikten dolayı engel olmasıdır” gibi bir şey söylemedi!
“Bu ürünlerde küresel fazlalık var” dedi, ayrıca Güzelyurt’a 40 bin tonluk soğuk hava deposu inşa edileceğini anlattı!
Oh rahatladım!
“Yine bir ahbabımız, ihalesiz usulsüz depo yapımından milyonları götürecek” şeklindeki külliyemsi bir fesat düşünceye kapılmadım dersem yalan olur!

-*-*-

“Amacımız KKTC’de yaşayan her vatandaşa dokunmak, refahını artırmak, daha nitelikli bir ortamda yaşamalarını sağlamak” derken TC Lefkoşa Büyükelçiliği’nin koordinasyonunda 18 sabit noktada 7 bin 300 kişilik iftar yemeği yapılığını da söyledi…
Bu sene Kıbrıslı Türkler bu yemekleri kaçırdı!
Zaten CEO da “vatandaşımız” derken, kendi ülkesinin vatandaşlarını kast ediyordu!

-*-*-

Şirketin elemanları yani CEO’ya doğrudan bağlı olan kayıtlı şirket emekçileri mutlaka bu iftar sofralarından yararlanmıştır ancak mevcut ekonomik gidişat, seneye Kıbrıslı Türk müminleri de bu sofralara kesin muhtaç eder diye düşünmekteyim ki bu da benim hainliğimden kaynaklı bir düşünce konusudur!

-*-*-

Efendim!
Mevcut siyasi çözümsüzlük devam edecek!
CEO bunu da vurguladı!
Azerbaycan, üç devlet bir millet, heşşaaa, hoppaaa şeklindeki “mutat” açıklamalardan bunu da anladık!

-*-*-

Bu arada, yanlış anladıysam veya yanlış okuduysam düzeltin, Azerbaycan Meclisi, “Kıbrıs Türk Devleti Meclisi” ile dostluk grubu oluşturmuş!
Devletin ismine lütfen dikkat!

-*-*-

Türkiye’mizin KKTC’deki fenni mümessilleri arasındaki Ersin abim da taaa New York’ta dedi ki, “ne yani oturacayık da 60 sene daha federasyonu konuşalım?”…
O da haklı!
Federasyonu niye konuşalım ki!
Mis gibi şirketimiz, pardon, üç devlet bir milletimiz, bayrağımız, Omorfo ovasına su taşıyacak borularımız, enfes camilerimiz haliyle bitmek üzere külliyemiz neyimize yetmez?

-*-*-

Bu sidikli Kıbrıslılar da hiçbir şeyden menün olmuyor sayın CEO’m!
Arz ederim!

Fotoğrafın kuzu eti fiyatları, kasapların kuzu veya koyun eti satmayıp buzluklara saklaması ile alakası yoktur… Fotoğraftaki kuzu, çekimlerine başlanan “Son Kıbrıslı Türk” filminden bir enstantaneyi yansıtmaktadır…