Şiddeti meşrulaştırmak kabul edilemez

Cenk Mutluyakalı

Şiddeti meşrulaştırmak ne demek?
Dikmen Belediye Başkanı Yüksek Çelebi, hem de halkın yüksek takdirini aldıktan 48 saat sonra silahlı saldırıya uğradı.

Belediye Emekçileri Sendikası Başkanı Mustafa Yalınkaya diyor ki, “yaşanan üzücü olayı tasvip etmemiz mümkün değil ancak emekçinin onuru, haysiyeti, ekmeğiyle oynanamaz.”

“Onur, gurur ve ekmek”le oynandığı zaman bunun karşılığı silah olacaksa eğer bu ülke savaş alanına döner.
Üstelik bu değerleri kim ölçüyor, kim tartıyor, kararı kim veriyor?
Böyle sorumsuz bir açıklama son derece üzücü ve tehlikelidir.

***

Ekmek, emek, haysiyet meselesi sloganla olmuyor.

İşinin, emeğinin, alın terinin karşılığını alamayan dünya kadar işçi vardır, doğrudur.
Başkanların ya da patronların baskı uyguladığı, saygısızca yaklaştığı örnekleri duyduk, öğrendik, yaşadık. Ayıpladık, kınadık, hesap sorduk.

Şu gerçeği de görmezden gelmemek gerekiyor elbette…
Bu halktan aldığı maaşın karşılığında hizmet üretmeyen çalışanların sayısı da az değildir.
Yandaşlıkla istihdam edilmiş kişileri ve bu hileli yöntemi de çok çabuk unutuyoruz genelde…

***

Tümü bir yana!
Hukuk var.
Hem işçi hem de işveren için…
Hem çalışan, hem başkan için…
Mahkemeleri var bu ülkenin…
Öyle şiddetle, küfürle, saldırıyla sorun çözmek hele de bunu meşrulaştırmak ve normalleştirmek kabul edilemez.
 


Seçimlerde para dağıtıldı mı?


Bir dönem Meclis kürsüsünden para sallayarak  "Beni 7700 dolara satın aldılar. Bu para karşılığında evet dedim” diyen bir vekil vardı.
Demokrat Parti’den seçim kazanmıştı sanırım!
Şimdi nerede, ne yapıyor, bilmiyoruz.

En son Yerel Seçimler’de yine “para dağıtıldı” iddiaları çok fazla kulağımıza geldi.
İddia diyorum ve altını kalın bir keçeli kalemle özellikle çiziyorum.
Çünkü kanıt yok, belge yok, itiraf yok.

***

Lapta-Alsancak ve Değirmenlik’de çok yaygınlaştı bu iddialar…
Paranın kaynağı da çoğunlukla sanal bahis, casino, kripto para gibi adresler gösterildi.
Hatta Lapta’da bir otel baskınından söz ediliyor.

***

Kıbrıs’ın kuzeyinde “kirli” paranın dolaşımda olduğu bir “sır” değildir.
Apartman dairelerine yuvalanmış “sanal bahisçiler” var.
Tabelasız bu işyerleri giderek de artıyor.
“KKTC” denen düzen tam bir “arka bahçe” olduğu için de yasa dışılığın nerede başlayarak nerede sonlandığını kimseler kestiremiyor.

***

Seçimlerde para dağıtıldı mı?
Birileri bu soruya yanıt vermelidir.
Açık çağrımdır!
“Bana para teklif edildi” ya da “ben paramı aldım” diyen varsa, ismini sonuna kadar saklayacağım…
Yeter ki anlatsın, arasın, konuşsun…

Delili olan varsa ortaya koysun lütfen…
Öyle “fısıltıyla” olmuyor bu işler!



Mağusa’nın o sandıkları!

Mağusa’nın “milliyetçi oy deposu” Maraş sandıklarıdır.
Bu mahallelerin çoğunluğunu savaşın ardından Türkiye’den adaya getirilen ya da göç eden aileler, çocukları ve yakınları oluşturur.
Sol adaylar buralarda yüzde 10 oy barajını kolay kolay aşamazlar.

Anadolu, Harika, Pertevpaşa, Piyale, Zafer mahallelerinden söz ediyorum.
5 sandık!
Tatar’a bu sandıklardan % 90’a yakın oy çıkmıştı.
Tufan hocaya % 8 gibi…
Önceki yerel seçimlerde İsmail Arter bu sandıklardan % 75 oy almıştı.

***

Dr. Süleyman Uluçay bu mahalleleri, insanlarını, sorunlarını, kaygılarını çok önemsiyordu.
Seçimden bir hafta önce görüştüğümüzde, “Belki ilk kez Maraş sandıklarını kendi renklerimize boyayacağız” demişti.
Bu hedefine epeyce yanaştı ama olmadı.
İyi oy aldı.
% 39 oy oranına ulaştı Dr. Süleyman Uluçay…
Mağusa’nın bu 5 mahallesinde “Ulusal” oylar tarihinde belki ilk kez % 52’de kaldı.

Yine de “ortak Kıbrıs” tahayyülü olmayan ve yüzünü önce Türkiye’ye dönen seçmen ile sol siyaset arasındaki “güvensizlik” duvarları tam yıkılmadı.