Serdar Denktaş ,“Güneşi zapt edeceğiz….”

Ferdi Sabit Soyer

Ülkede gerçekten ilginç gelişmeler yaşanmaktadır. Ancak gelişmeleri tek boyutlu olarak ele alıp konuşmaktan, olayları çok yönlü değerlendirme şansı yaralanmaktadır. CTPBG, DPUG’nin UBP ile  yerel seçimde işbirliği yapma niyetine dönük haklı olarak tepki göstermesi tartışılıyor.

Peki konuşulmayan, değerlendirilmeyen nedir? DPUG Genel Başkanı Sayın Serdar Denktaş’ın bu ittifakı neden kurmak istediğine dair ifadeleri… Yani niyeti..

Sayın Serdar Denktaş, UBP ile kurmak istediği bu seçim işbirliğini, DPUG’nin sağın lider partisi olması için istediğini söylüyor. CTPBG ile derdi ve hükümeti de bozmak gibi bir amacı olmadığını söylüyor.

Çok hayret verici bir açıklama. Yani bu seçim ittifakını; ittifak kurmak istediği sağın diğer büyük partisi olan UBP’nin üstünden, ona üstün olmak ve sağın en büyüğü olmak için kurmak istediğini söylüyor.

Kısacası Serdar Denktaş, karnından, “Güneşi zapt edeceğiz, güneşin zaptı yakın..” mısralarını söyleyerek, UBP ile işbirliği yapacağını ifade ediyor. Ama ilginç olan ise,” zapt” edileceği söylenen Güneş, yani UBP’den buna dönük her hangi bir ses veya nefes çıkmıyor. Neden? Çünkü, UBP 28 Temmuz seçimlerinden sonra kendi parti olarak, konumunu ve siyasi kurumsal varlığını kendine göre düzenleme kabiliyetini kaybetti.

Kendi  Başkanını, seçimlerde özellikle Sarayın yönlendirmesinde kaybettiren bir siyasi parti, artık kendi siyasi çizgisinin üretkenliğinde değil, doğrudan Saray merkezli güç odaklarının ürettiği siyasetin uygulayıcısı durumuna düşer….

Şimdi UBP’nin kendi üretkenliğinde siyaset üretememesinin ciddi verilerine bakalım. En güncelli,  8 Mart Dünya Kadınlar Günündeki UBP görüntüsüdür. UBP Kadın Örgütü Lefkoşa’da, Atatürk büstüne çelenk koyup, İstiklal Marşı okuyarak 8 Mart kutladı. Girne’de de ayni.

Ama Mağusa’da ise bir başka görünüm. “Kıbrıs’ta kalıcı barış için” deyip havaya turuncu balonlar uçurarak 8 Mart kutlandı. Şimdi bu nasıl iş? Mağusa’daki kutlamaların odağında UBP Genel Sekreteri Sayın Sunat Atun yer aldı. Üstelik bu olaydan bir iki gün önce, Sarayın etkin bir basın danışmanı twitten  mesaj attı. Mesajında da isim vermeden sola, CTP- TDP’ ye gönderme yaptı. Yalnızca barış ve çözüm demekle ve başka görüş üretmemekle bir yere varamazsınız, o alanı da doldururlar dedi..

Saraya yakın UBP elitlerini barındıran UBP Mağusa örgütü, havaya turuncu balonlar atarak, “Kıbrıs’ta kalıcı barış için” diyerek 8 Mart kutladı. Bir yerde İstiklal Marşı, ötekinde kalıcı barış! Parti bütünlüğüne bakın. Unutmadan Sayın Süleyman Demirel’in sözünü de yazalım. “Tapulu araziye gecekondu kurdurmazlar”

UBP, DPUG’YE ELİ İLE ALAN AÇIYOR.

Şimdi olaylara bakalım. UBP, 28 Temmuz seçimleri sonrası siyasi belirsizliğe düştü. Şu anda, sanayi, turizm, eğitim, ulaştırma, bayındırlık, çevre ve eğitim gibi ülke ekonomisinin doğrudan dayandığı bakanlıkları, hükümetin ortaklık yapısı nedeni ile elinde tutan DPUG, hali ile sağın yaşam içindeki merkezi oldu. Üstelik DPUG Başkanı hükümet bütünlüğü dışında davranmayı da marifet saymaktadır.

Peki, Ana Muhalefet UBP bu alanda ne yapıyor? Eleştiri ve değerlendirmelerini bu alanların koalisyon bütünlüğü içinde sorumlusu olan DPUG yerine, CTPBG’ ye yönlendirmektedir. Özellikle Saraya yakın Genel Sekreterleri ve Sayın Sucuoğlu  bunu yapmaktadır. DPUG, Serdar Denktaş ise konuyu sessizce karşılamakta, kendi görev alanlarına dönük bu eleştirilere cevap dahi vermemektedir. Dolayısıyla UBP, klasik CTPBG düşmanlığı ile hareket edip, DPUG’ nin görev alanında dahi eleştiri yöneltmemekle, ona sağda alabildiğine alan açmaktadır. Dominant yapmaktadır.

DENKTAŞ VE EROĞLU .

Kıbrıs sorununda ise Cumhurbaşkanı  Sayın Dr Derviş Eroğlu’nun sağdaki konumu nedeni ile tüm sağ onun ağzına bakmaktadır. UBP ise Cumhurbaşkanı Sayın Derviş Eroğlu’nu kayıtsız koşulsuz desteklemektedir. Yani bu alanda da siyaset üretme yeteneğini silmiş bulunmaktadır.

Unutmayın ki rahmetli R.R.Denktaş, sağın karizmatik lideri olduğu dönemde UBP,  çatışmasına karşın onu desteklerken dahi, kendi konumunu ve siyasi çizgisini korumaya özen göstermişti. Sayın Hüseyin Özgürgün bunu unutmasın. Ne kendisini, ne de partisini, Eroğlu karşısındaki bu kimliksiz konumla koruyup geliştiremez. Sağın karizmatik lideri olan rahmetli Denktaş’a karşı Eroğlu’nun,  kendisini ve partisini nasıl koruduğunu ve var ettiğini unutmasın.

Çünkü, Eroğlu ve dönemin UBP eliti, siyasi ikballerini Denktaş’ın desteğine bağlamadılar. Şimdi ki UBP elitleri ise siyasi ikballerini, Eroğlu’nun desteğine bağladılar. Onun için silik olacaklardır. Siyasette taraf olanlar, taraflığını kendi dinamiğinin eli ile yapmazlarsa, silik olup, bertaraf olurlar. Zamanında Denktaş’ın desteğine sığınıp, farklı siyasi kimliklerini yaşatacaklarını sananların, örneğin DHP’nin ve diğerlerinin silinip gittiği gibi.

Böylece bu gün UBP, hayatın her alanında kendi kurumsal varlığını geliştirmenin ötesinde, saray merkezli belirleyiciliğin etkisinde, siyasi, kurumsal varlığını alabildiğine erozyona uğratmaya başladı. Şimdi, 366’ya mahana, Meclis’e de boykot yaparak, kendi kendini siyaset alanın dışına daha fazla itti.

Yerel seçimlerdeki işbirliğini, sağın en büyük partisi olmak amacı ile oluşturmak istediğini söyleyen Serdar Denktaş’ın, kendi kurumsal varlıklarını küçültme üzerine kurduğu bu söylemine dönük, cevap verebilme kabiliyetini bile yitirdiler.”Güneşi zapt edeceğiz, Güneşin zaptı yakın” diyor ama gık bile diyemiyorlar.

Ayrıca, yerel seçimlerde bu işbirliği çalışmasına dönük CTPBG’nin gösterdiği tepkiyi, eleştirenlerin,  DPUG’yi sağın lideri yapmak için bu işbirliğini ele aldığını ifade eden Serdar Denktaş’ın bu sözlerine tek kelam etmemeleri de ilginç değil mi?

Sağın liderliğini almak için işbirliğini istediğini söyleyen Sayın Serdar Denktaş’ın bu yaklaşımını görünmez kılmaya çalışan Cumhurbaşkanlığının “etkili” basın danışmanlarının, bu işbirliği olayını eleştirenlerinde hararetli eleştirmenleri olmaları da çok ilginç değil mi?

UBP içindeki gelişmelere dönük açıktır ki Sayın Eroğlu hala rahat değil. İşte bu yüzden kendi siyaset üretme dinamiği kırılmış, Sarayın yönlendirmesinde, bir sağ ittifak içinde silik bir UBP gerekir ona..

Çünkü, Sayın Eroğlu, rahmetli R.R.Denktaş’a karşı verdiği mücadelede, bunun pratiğini yapmış, bu yüzden de bugün bunun önemini kavramış bir siyasetçidir. Kıbrıs sorunun bu önemli aşamasında çözüm dinamiğini darbelemenin en önemli araçlarından biri de buradan geçer. Çünkü gerek Türkiye’den, gerekse de içten, çözüme dönük gelecek arzuları ve basınçları bu blokla savuşturmayı da amaçlamaktadır. CB Eroğlu da bu işin oluşması için, işte bu nedenle, bunun tam odağında duruyor.

UBP ise kurumsal varlığından ve kimliğinden uzaklaşarak, siyasi belirsizliğe doğru, kroke olmuş bir boksör gibi sallanarak gidiyor. Bence bu işbirliği arayışının gerisindeki dinamiklerden biri ve en önemlisi de budur.