Sebeplere dokunmuyor, sonuçlara ağlıyoruz

Cenk Mutluyakalı

Böyle gitmez” diyoruz.
Canımız yanıyor.
İçimiz dağılıyor.
İsyan ediyor, bağırıyor, dert yanıyor, ağlıyoruz.
Ama…
Hiçbir radikal adım atılmıyor.
Hiçbir eşik aşılmıyor.
Ne varsa, hiç değişmeden, öylece sürüyor.

Ülkeye giriş, çıkışlar sorun değil mi?
Yıllardır!
Peki, nasıl bir “değişim” var?
Aynen devam!

Yine “kimliğini” gösteren girecek “turist” diye…

Tedbir yalnızca “KKTC” ya da “TC yurttaşı” dışında kalanlar için alınıyor.

Girişte!
Çalışma izninde!
İkamet izninde!
Yurttaşlıkta!
Taşınmaz alımında!

Kimi "dokunulmazlar" var, kimi "tabu" meseleler...
İyi de asıl sorun oralarda...

Mağusa Limanı'ndan 48 tabanca bir tırla giriyor, Türkiye'de 300 sene hapis cezası almış biri Girne Limanı'ndan ıslık çalarak geliyor ülkeye, Ercan Havaalanı'ndan 52 Afgan kayıtsız giriş yapıyor. 

"Muhaceret" protokolü ellenmiyor asla! 

***
Sağlıkta peş peşe şüpheli ölümler yaşandı.
Herkes bir diğerini suçluyor…
Ölen ölüyor tabii…
Geriye kalan sağlar devam ediyor didişmeye!

Ne değişti?
Hemşire sayısı mı artırıldı yoksa teçhizatlar mı yenilendi?

Yıllardır soruyorum:
Devlet hastanelerimizde “hekimlerin” mesai saatleri nasıl düzenlenmiştir?
Şu anki uygulamaya göre mesai saatleri nedir?
Maliye hangi saatlere göre ödene yapıyor, yurttaş hangi saatlere göre hizmet alıyor?
Sonrasında yığıl "Acil"e!

Sessizlik!

Toplumsal bir sızıyı gündeme taşımak suç sayılıyor adeta...
Kimse “tehlikeli” sulara girmiyor.

Sağlığın piyasalaşması ve kamu hekimlerinin “toplumsal kaynaklarla finanse edilen resmi mesai saatlerinde” özel klinik ya da özel hastanelerde olması gibi yasa ve etik dışı bu sorunu çözecek irade, niyet, cesaret, kararlılık, yürek yok, görüyorum.

Niye bağırıyoruz?
Her meselede statükoyu değiştirmeden ve hiçbir radikal karar almadan hayatın değişeceği yanılsamasıyla fasit bir dairede dolanarak…

***
Sahte ya da kolay diploma meselesi de öyle…
“Bu ülkeye bu kadar çok üniversite fazla” diyoruz…
Daha da artıyor…
“Bu ülkeye bu kadar çok kumarhane fazla” diyoruz…
Sınırsız oluyor…
“Bu yollar bu araçlara dar” diyoruz, eski araç ithaline yeni kolaylıklar sağlanıyor.

Eski Eğitim Bakanı "sahte diploma"dan yargılanıyor, İhale Komisyonu Başkanı "rüşvet"ten; yine de hiçbir kriteri yok siyasi atamaların, hiçbir yetkinlik koşulu...

Sebeplere hiç dokunmadan sonuç beklemek… Bunca yılın en büyük yanlışı, en büyük körlüğü...

Sebepleri elleyecek irademiz, samimiyetle tartışacak yüreğimiz, değişim için erkimiz ve denetim gücümüz olsa, sonuçların da farklılaştığını göreceğiz.

Olsa…
Öyle bir niyetimiz…
Samimiyetle…
Bir başkasını işaret etmeden...