“Savaş koşullarında bir ülke, resmi ateşkes anlaşması dahi yok”

Esra Aygın

BM Genel Sekreteri’nin son UNFICYP raporu bize ne anlatıyor? (3)


 

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, 6 Temmuz 2018 tarihinde BM Güvenlik Konseyi’ne, Kıbrıs’taki BM Barış Gücü UNFICYP ile ilgili bir rapor sundu.

UNFICYP’in görev süresinin 31 Ocak 2019’a kadar uzatılmasının önerildiği rapor, Kıbrıslılar olarak içerisinde bulunduğumuz sahte barış ve güvenlik koşullarına dair çarpıcı bilgiler içeriyor.

Rapora göre, 180 kilometrelik ara bölgenin her iki tarafında Türk ve Rum askeri güçleri karşılıklı olarak konumlanmış durumda. Toplamda yaklaşık 2000 silahlı asker, belli bölgelerde aralarında 4 metreye kadar inen mesafelerde nöbet bekliyor. Adanın geriye kalanında bulunan on binlerce Türk, Yunan, Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum asker, Kıbrıs’ı dünyanın en militarize – yani en yoğun asker ve silaha sahip yerlerinden biri yapıyor.

BM tarafından çizilmiş iki ateşkes hattı, Türk ve Rum taraflarınca resmi olarak tanınmıyor ve her iki tarafın güçleri de asker konumlandırarak ara bölgeyi sürekli olarak ihlal ediyor. Daha önceki yıllarda azalma seyrine girmiş olan askeri gerginliklerin, raporun kapsadığı 19 Aralık 2017 - 20 Haziran 2018 tarihleri arasında yeniden artmış olması da dikkat çekiyor. Raporda, altı ayda toplam 207 askeri ihlalin yaşandığı belirtiliyor. Askeri ihlallerin çoğu, her iki tarafça ara bölge ihlallerini ve nöbet noktalarında gerekenden fazla asker bulundurmayı içeriyor. Bu sayı bir önceki yıl 184 idi.

Rapordaki dikkat çekici noktalardan biri, bugüne kadar ilk defa nöbet noktalarında ağır silahların tespit edilmiş olması. Rapora göre, Kıbrıs Rum ordusunun nöbet noktalarında, aralarında havan topları, roket güdümlü el bombaları ve M-60 makineli tüfeklerin de bulunduğu izinsiz ağır silahlar var.

Altı çizilen bir diğer endişe, askeri pozisyonların güçlendirilmesi girişimleri. Rapora göre, Türk tarafına ait bazı askeri nöbet noktaları, kapalı-devre televizyon (CCTV) ekipmanları yerleştirilmek sureti ile güçlendiriliyor. Raporda, nöbet yerindeki “askeri çekmeden CCTV ekipmanı yerleştirmek askeri avantaj sağlamak anlamına gelir,” deniyor. Rapora göre, UNFICYP’in itirazlarına rağmen, Türk tarafına ait 17 noktada asker çekilmeden CCTV ekipmanı yerleştirildi.

Ayrıca, rapora göre, son aylarda her iki taraf da, UNFICYP’i haberdar etmeksizin, ve diğer tarafın görüş alanı içerisinde askeri eğitimler yapıyor. UNFICYP bunları ciddi ihlal olarak kayda geçiriyor.

UNFICYP verilerine göre, Kıbrıs’ta halen 1.7 milyon metrekareyi kapsayan mayın açısından riskli 47 bölge var. Ara bölge içerisindeki dört mayın tarlası riskli bölgelerin yüzde 42’sini oluşturuyor. Bunların üçü Kıbrıs Rum tarafına, biri Kıbrıs Türk tarafına ait. Raporda, bu dört mayın tarlasının temizlenmesi konusunda taraflar arasında anlaşmazlık bulunduğu belirtiliyor. Kıbrıs Türk tarafı, dört bölgenin bir paket şeklinde temizlenmesini kabul edebileceğini belirtirken, Kıbrıs Rum tarafı, tehdit algısına karşı bu üç mayın tarlasına ihtiyacı olduğu konusunda ısrarlı.

Karşıt askeri güçler, tarafların polis güçleri ve sivil otoriteleri birbirleri ile direk iletişim kurmadığından, iki taraf arasındaki iletişimi UNFICYP sağlıyor. Genel Sekreter raporunda, taraflara, aralarındaki anlaşmazlıkları doğrudan birbirleri ile temas ederek çözme çağrısında bulunuyor. Böylece ara bölge ve çevresinde gerginliğe neden olabilecek günlük olayları UNFICYP’e gerek duymadan çözebilmeleri amaçlanıyor. Bu çağrı, Kıbrıs Türk tarafının askeri, polisi ve sivil makamları ile doğrudan teması, dolaylı tanıma olarak gören Kıbrıs Rum tarafında büyük bir rahatsızlık yaratmış durumda. Ancak ABD’nin barış gücü misyonları için belirlediği çıkış stratejisi ilkesi doğrultusunda, BM’nin tarafların doğrudan teması üzerindeki ısrarının devam etmesi bekleniyor. 

Sonuç olarak, BM Genel Sekreteri’nin UNFICYP raporu bizlere, Kıbrıs’ın, aslında resmi bir ateşkes anlaşmasına bile sahip olmayan, karşıt güçlerin sürekli olarak birbirlerine karşı avantaj sağlamak için ihlallerde bulunarak burun buruna nöbet beklediği savaş koşullarındaki bir ülke olduğunu hatırlatıyor.

UNFICYP adada barış koşullarının temin edilmesine mi katkı koyuyor, yoksa adadaki statükonun – yani çözümsüzlüğün- devamını mı kolaylaştırıyor sorusuna yanıt ararken bu gerçeği de göz önünde bulundurmakta fayda var.