'2 sene sonra sanayi biter'
Ülke ekonomisindeki ağır koşullar ve alım gücündeki ciddi düşüş, yerli sanayiye de ağır bir darbe vurdu. YENİDÜZEN’e konuşan Tunalı Company Direktörü Ceran Tunalı, acı gerçeğe dikkat çekerek yetkilileri uyardı: “İki sene sonra bu ekonomi düzelecek diyen kişilere seslenmek isterim ben. İki sene sonra Sanayi Bölgesi’nde fabrika kalmayacak. Hepsi kapanacak”
· “Şimdi sorarım size ekonomi uçuyor diyorlar; ekonomi nasıl uçacak. Para yok memlekette. Nakit sıkıntısı var”
· “Üreticiye maalesef destek çıkılmıyor. Bütün sanayiyi gezerseniz göreceksiniz ki tüm sektörler sorun yaşamaktadır memlekette. Ama Ekonomi Bakanlığı maalesef ve maalesef hiçbir önlem almıyor”
· “En büyük sorun ihalelerin Türkiye’de açılması. Bu da inşaat sektöründe çalışan arkadaşlarımızı büyük ölçüde zora sokuyor.”
· “Şimdi iki yıl içerisinde ekonominin nasıl düzlüğe çıkabileceğini ben bilmiyorum. Halkım da bilmiyor.O zaman biz ne yapacağız.”
· “KKTC’de yaşayan her birey kendi memleketine sahip çıkması için artık yollara düşmeli. Halk; halk olduğunu göstersin.”
Bu hafta Tunalı Company Direktörü Ceran Tunalı ile birlikteyiz. Tunalı ile Sanayi Bölgesi’ni konuşuyoruz. Alt yapıdan, denetimsizliğe birçok soruna çözüm bölgenin Sanayi Odası’na devredilmesiyle bulunur diyor Tunalı. Ekonomimizin düzelmesine yönelik önerileri de var Tunalı’nın: Ganimet düzeninin bittiğinin farkında olunmalı...
Dilek ÖNCÜL
· Yenidüzen: Öncelikle firmanızı tanıyalım?
· Ceran Tunalı: Firmamız 2005 yılında faaliyete girdi. Ferforje üretimi ile sektöre girdik. Ferforje ve demir işlerinden sonra çelik konstrüksüyon, çatı işleri yapmaya başladık. Ardından da ülkede bir eksiklik olduğunu görerek polietilen su deposu imalatına başladık. Su depolarında büyük depoları ülkede ilk kez biz basmaya başladık. Sonra bir ton-2 ton gibi küçük ebatlarda da basmaya başladık. Distribütörlüklerimiz var. Anadolu Kompozit’in kompozit ürünlerini getirdik. KKTC’de yeni yeni başladı bazı firmalar bunları öğrenmeye. Onlar yeni yeni başladı ama biz 2-3 yıldan beri bu ürünleri tanıtmaya çalışıyoruz. Belediye’nin verdiği çöp konteynerlerini getirmeye başladık. Piyasada plastik var ama bizim ürünümüz özel polietilendir, İtalyan malıdır. Biz hep kaliteyi önde tutarak hizmet vermeye çalışıyoruz. Sağlık en önemlisi. Su depolarında bizim getirdiğimiz ham madde özel bir ham maddedir. Sağlık sertifikası var, yosun tutmadığına dair, koku yapmadığına dair sertifikalarımız var.
“SU DEPOLARININ ÜRETİMİNDE DENETİM YOK”
· YD: Su depoları konusunda çeşitli açıklamalar var. Kanserojen olduğu belirtiliyor zaman zaman...
· Tunalı: Polietilene güneş vurduğu zaman suyun kalitesi değişmez sadece 40 derece üzerinde zamanla depoda çatlama olabilir ama kesinlikle su kalitesi etkilenmez. Tabii devletin denetimi eksik. Polietilen var, polilinear var, poliüretan var. Poliüretan kanserojen.Yosun da yapar koku da yapar. Depo üretilirken o madde kulanılırsa fiyat düşer ama kalite de düşer. Sağlık açısından riskli. Ama hangi ham madde kullanıldığına dair denetim yok. Biz yazı yazdık ilgili bakanlıklara; gelin denetleyin, ilk de bizden başlayın dedik ama kimse gelmedi. Burda insan sağlığı önemlidir. Bizim getirdiğimiz ham maddeler Avrupa Birliği’nden onaylıdır. Bir ara ön izin alınırdı Sağlık Bakanlığı’ndan gelecek olan maddenin ne olduğuna dair ama belli başlı kişilerin baskısı ile maalesef bu ön izin kaldırıldı. Bir de bu malzemeyi üreten çok firma oldu. Nüfusa göre çok. 17-18 tane firma vardır ki depo imalatı yapar. Bazıları garajının altında fırın yaptı ve pişirir depo yapar. Oysa polietilenin üretimi de önemli. Malzeme çok ısıya tabii tutulur ve yanarsa kanserojen olur. Bunu da denetleyen yok.
“SANAYİ, SANAYİ ODASI’NA DEVREDİLMELİ”
· YD: Sanayi Bölgesi’nde olmanın getirdiği sorunlar neler? Bu sorunlar nasıl aşılabilir?
· Tunalı: Sanayi Bölgesi’nde sorun çok. En başta girişi-çıkışı belli değil. Kapı çok.Yurtdışında gittiğimiz sanayi bölgelerinde bir giriş bir çıkış vardır. Hem girişte hem çıkışta denetim vardır. Bizde kapı çok, denetim yok. Mesela biri geldi bizim kapının önünden yükledi herhangi bir malzemeyi çıktı. Çıkarken her yerden çıkabilir. Kim nerden aldı bu malı, belki çaldı. “Sorma Gir Hanı” yani. Kaç defa kapımızın önünden malzeme alıp kaçtılar. Beş tane kamera var ama ona rağmen yine risk altındayız. Sanayi bölgesinin iki-üç tane kapısı olması lazım. Ben bir yere depo götüreceksem çıkışta söylemek zorundayım, disiplin altına girmesi gerekirse bu işlerin. Artı en büyük sorunlardan bir tanesi de sigortalar. Yerel sigortalar sadece paramızı alıyor, bir zarar gördüğümüz anda çok cüzi bir rakam ödemeye çalışıyor. O da altı ayda bir senede. Yapamaycaklarsa vazgeçsinler sigortacılıktan. Sanayi Bölgesi’nin alt yapısını zaten hiç söylememe gerek yoktur. Bunun tek çıkar yolu bölgenin Sanayi Odası’na devredilmesidir; ne Belediye ne de Sanayi Dairesi. Bir sorun da itfaiyenin olmaması. 2-3 sene önce bizim burda yangın çıktı 20 Temmuz’da. Burda tören olmasaydı belki de bütün fabrika yanacaktı. Lefkoşa’dan gelene kadar yangın arabası burda her şey kül olur. Lefkoşa İtfaiyesi’nin buraya gelmesi söz konsuydu maalesef gelmedi. Yani şu anda yangın konusunda da risk altındadır Sanayi Bölgesi. Çünkü birçok iş yeri gazla yürütür işlerini. Bir de Sanayi Bölgesi’ndeki bu yerler bize verildi 30 yıllığına. Her sene biz 500-600 TL Sanayi Dairesi’ne para öderiz, kira bedeli öderiz. Bu bence abestir. Bize bu yerlerin satılması gerekir. Tapusu zaten üzerimizdedir. Devlet bize devretsin bunları, neyse bedeli ödeyelim kendilerine. Devlet de bir gelir elde etsin. Biz her sene bu paraları veririz Sanayi Dairesi’ne ama bir işe yaramaz, alt yapı sorunları çözülmez. Bizden alacakları para ile en azından alt yapı sorununu çözerler. Burası Sanayi Odası’na devredilirse Sanayi Odası da asli görevini yerine getirmiş olacak. Burda en az 300-400 tane fabrika vardır. Bu insanlar 100-200, 500 TL verebilecek pozisyondadır. Alt yapı sorunlarına çözüm bulunur kapılarda denetim olur. Bütün kontrol çok rahat sağlanır. Sorunların aşılması için bir defa karşımızda muhatap bulmamız lazımdır. Sanayiciler olarak, üretici firmalar olarak bizim muhatabımız Sanayi Odası olması lazımdır. Sanayi Odası ile Devlet çözecek sorunları. Yani bireysel müracaatlar ortadan kalkmış olacak.
“İYİ BİLE AYAKTA DURABİLİYORUZ”
· YD: 2013-15 Ekonomik Programının oluşturulmasına yönelik çalışmalar var. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
· Tunalı: Şu anki hükümet bir ekonomik politika uygulama düşüncesi içerisinde bir paket hazırladı. Türkiye yetkilileri ile oturdular masaya, görüştürler ve bunun uygulamasına başlayacaklar 2013 yılı içerisinde. Ama bizim izlediğimiz kadarıyla ne bir vatandaş, ne bir kurum maalesef bu ekonomik paketin ne olduğunu bilinci içerisinde değildir. Farkındaysanız şu anki hükümetin parti içindeki milletvekillerinin bile haberi yoktur bu paketten. Şimdi sorarım size ekonomi uçuyor diyorlar; ekonomi nasıl uçacak. 2014 yılı hedef alınıyor, KKTC refah içine girecek diye. Şimdi bir defa para yok memlekette. Nakit sıkıntısı var. Bu nakit sıkıntısı nasıl aşılabilecek. En mağdur pozisyonda olan üreticidir burda. Üreticiye maalesef destek çıkılmıyor. Bugün Türkiye’de üretim çok iyi pozisyonda olduğu için 600-700 binlere yakın bir rakam hibe ediliyor kendilerine. Neden bizde de aynı şekilde bu uygulama yapılmıyor. Bunu hükümetin çözmesi lazımdır. Ticaret yapanla üreticinin tamamen ayrılması lazımdır. Bütün sanayiyi gezerseniz göreceksiniz ki tüm sektörler sorun yaşamaktadır memlekette. Ama Ekonomi Bakanlığı maalesef ve maalesef hiçbir önlem almıyor. Bir bakıyoruz Ziraat Bankası işte 20 bin-30 bin faizsiz para dağıtıyor. İş Bankası dağıtıyor. Bu 20 binler 30 binler bir üretici firmaya hiçbir rahatlık getirmiyor. Kalkınma Bankası’ndan alınan paraları bir kısmı ödeyebiliyor, bir kısmı ödeyemiyor. Bu nedenden dolayı esas üretici firmalar gerektiği şekilde yararlanamıyor bundan. Elli bin dolar,100 bin dolar para üretici firmaya sadece bir konteyner malın gelmesini gerektirir, ham maddenin gelmesi demektir. O da bir aylık bir malın üretimi anlamındadır. Bu üretici firmalar rahatlamadığı sürece ne olacak ekonomiye katkısı üreticilerin; hiçbir şey. Maliyetler zaten yüksek. Elektrik çok yüksek rakamlarda. İşçilik çok yüksek boyutlarda. İşçiliğin de dışında sosyal sigorta, ihtiyat sandığı yatırımları var. İki yıldır ihtiyat sandığı yatırımları yatırılıyor devlete ancak bu yatırım parasını devlet alıyor, işçi almıyor. Bu da işin çok ilginç bir yönüdür yani. Ne yapılması gerekir. Bizim işçilerimiz genelde hep Türkiye kökenlidir. Türkiye’deki asgari ücret ne ise bizde de aynısı olması lazımdır. KKTC’ye uygulanan gizli bir ambargo da vardır burda. Nedir bu gizli ambargo; Türkiye ile bizi eşitlemeye çalışan bir ekonomi politika ortaya konuyor ve bunda da başarılı olundu. Şimdi 40bin-50 bin işçinin geri gittiği söyleniyor. 20-30 bin de kaçak işçi vardır memlekette. Bizim bir ihracatımız yok çünkü karşımızda dev gibi bir Türkiye var. Zaten o uyguluyor bize ambargoyu. Arap ülkelerine, rum tarafına Yeşil Hat Tüzüğü çerçevesinde bir ara biz de malzeme verdik ama ondan sonra bir KDV koydu Rum, fiyatları düşürdü, kapımız kapandı onda da. Narenciyesi var, patatesi var. Mersin’in İstanbul’un bir mahallesinin tüketebileceği malzemeleri alıp orda çok rahat verebilirler. Ama bu da maalesef bilinçli bir şekilde uygulanmıyor. Dar, kapalı bir pozisyonda ekonomimiz. Ne olacak, iyi bile ayakta durabiliyoruz. KKTC insanının özverisinden dolayıdır hep bunlar. Bütün ithalatımızın %80’i -90’ı Türkiye’den geliyor. Bütün para gidiyor mu oraya, her gün gidiyor. İşçilerin aldığı bütün para gidiyor mu oraya, gidiyor. O zaman nasıl ayakta duracağız biz. KKTC’de kalmazsa bu para dönsün nasıl ayakta duracağız biz. Artı en büyük sorun ihalelerin Türkiye’de açılması. Bu da inşaat sektöründe çalışan arkadaşlarımızı büyük ölçüde zora sokuyor. Biz de inşaat sektörüne büyük bir hizmet veriyoruz. Maalesef ekonomi bu. Şimdi iki yıl içerisinde ekonominin nasıl düzlüğe çıkabileceğini ben bilmiyorum. Halkım da bilmiyor.O zaman biz ne yapacayık.
“İki sene sonra Sanayi’de fabrika kalmayacak”
· YD: Üreticilere, esnafa yönelik krediler, hibe programları var...
· Tunalı: Hibe programlarını belli kişiler alır. Biz kaç defadır hazırlandık olmadı. 1500-2 bin TL de para verdik ilgili firmalara,şirketlere, hazırladılar bize gerekli belgeleri ama maalesef onda da torpil, onda da belli kişiler. Avrupa Birliği’nin KKTC’de bağlantıları olan kişiler aldılar Avrupa Birliği hibelerini. Şimdi elektrikle ilgili bir çalışma var. Orda da belli başlı kişiler var orta yerde. Bizim o büyük kişilerle yarışma şansımız sıfır. Yani biz kredilerden yararlanamıyoruz, hem Avrupa Birliği’nden hem diğer programlardan yaralanamıyoruz maalesef. Bir de bizim ürettiğimiz malın aynısını getirip Türkiye’den ucuza satarlar. Biz nasıl üretim yapacağız. Şu anda Kıbrıs’ta yapılan bir çok otel var. Bu otellere sağlanan bir kolaylık vardır; bütün malzemeler sıfır gümrükle gelir KKTC’ye. Bu yasa ile düzenlenir. Artı yasanın içerisinde ne der; pahalı olsa bile %20 KKTC malı alacaksınız. Ama maalesef eşit şartlarda bile olsa tercih edilmiyor. Bunun denetimi, yaptırımı yok. Türkiye’deki milletvekillerinin buraya yapacağı baskılar düşünülerek maalesef bir yaptırım uygulanmıyor. 1600 adet güneş paneli geldi bu memlekete sadece bir otel için. Hemen hemen bizimle eşitti fiyatları. 1600 panel burdaki beş tane firmaya verilmiş olsaydı 2-3 aylık iş imkanı doğacaktı. Şu anda yapılan oteller var. Çıksın bir üretici firma desin ki bizden bu malzemeyi alıyorlar. Maalesef almıyorlar. Bu da ayrı bir sitemimizdir bizim. Şimdi böyle bir pozisyonda olan bu melekette iki sene sonra bu ekonomi düzelecek diyen kişilere seslenmek isterim ben. İki sene sonra Sanayi Bölgesi’nde fabrika kalmayacak. Hepsi kapanacak. Ya Türkiye’den gelen firmalara teslim edeceğiz burasını, ya da kapanacak hepsi bir bir. O kadar acıdır.
“HER BİREY KENDİ MEMLEKETİNE SAHİP ÇIKSIN”
· YD: Geleceğe yönelik beklentileriniz neler
· Tunalı: Elbette herşeyi devletten beklememiz lazımdır. Kendi mali gücümüzle, kendi imkanlarımızla bu ülkede kalmak adına burayı yaptık. Maaelsef hiç beklediğimiz gibi olmadı. Memur toplum zihniyetinden uzaklaşarak bu yatırımı yaptık ama yapmamamız gerekirmiş meğer. Ülke ekonomisinin kalkınabilmesi için bu politikaların ortadan kalkması lazımdır. Bu politikacılarla bu ekonomi maalesef düzelmeyecek. Zihniyet değişmeli. Üreticiler için tamamen ayrı bir paket hazırlanmalı ve katkı sağlanmalı. İlla ki para katkısı değil, çalışma ortamları, elektriğin düzeltilmesi, işçilerin sosyal sigorta- ihtiyat sandığı yatırımlarının normal seviyeye gelmesi ile ilgili olarak çalışma yapılabilir. Tek çıkar yolumuz da bizim bu sistemden, ganimet sisteminden uzaklaşmamız. Ganimet düzeninin bittiğinin farkında olalım. İzolasyon, ambargo diyorlar. İzolasyon olduğuna ben inanmam. Şimdi mesela burdan Arap ülkelerine doğru dürüst seferler olsa; biz gidip İran, Irak, bu kıyı ülkeleri ile temasa geçebileceğiz. Irak’ın yeniden yapılanması ile ilgili Türkiye büyük bir parsayı aldı zaten orda. Şimdi Suriye aynı durumda. Libya yeniden yapılanacak. Türkiye ekonomisi elbette kalkınacak ama bizim payımız ne olacak burda. Su geliyor bizim memlekete. Bizim melekete sade suyun gelmesi bir hayat vermeyecek bize. Kim diyebilir bana bu su geldiğinde bu olacak, şu olacak diye. Diyemiyorlar çünkü politika yoktur orta yerde. İnşallah güzel günler bizim olur derim ama KKTC’de yaşayan her birey kendi memleketine sahip çıkması için artık yollara düşmeli. Halk; halk olduğunu göstersin.
Bir cümleyle
Ekonomi: Kalkınma
Para: Araç (iyi kullanılmalı)
Döviz: İhracat
Hükümet: Güvenilir olmalı
Özelleştirme: Gerekli yerlerde olmalı
Yatırım: Fırsat değerlendirmesi
Sanayi Odası: Sanayicinin yanında
Medya: Yaratıcı