Sami Arap, Nikita’da bir kuyuya gömülmüş olabilir...

Bir okurumuz şu bilgileri paylaşmak istediğini söyledi: “Geçtiğimiz haftalarda ailemizden bir “kayıp”la ilgili bir sohbette bir Kıbrıslıtürk arkadaşım bana yeni bir bilgi verdi. Akrabamız Sami Arap, 1963’ün son gününde Lefke’

 

 

 

Bir okurumuz şu bilgileri paylaşmak istediğini söyledi:

“Geçtiğimiz haftalarda ailemizden bir “kayıp”la ilgili bir sohbette bir Kıbrıslıtürk arkadaşım bana yeni bir bilgi verdi. Akrabamız Sami Arap, 1963’ün son gününde Lefke’den Ayirini’ye (Akdeniz) bir arkadaşının motosikletiyle giderken Prastio (Aydınköy) civarında vurularak öldürülmüş, sonra da naaşı “kayıp” edilmişti. Geride gözü yaşlı eşi ve biri iki, biri de üç yaşında olmak üzere oğlu ve kızı öksüz kalmıştı... Bu Kıbrıslıtürk arkadaşımın anlattığına göre, barikatlar açıldıktan sonra bazı Kıbrıslırumlar’dan Sami Arap’ın Güneşköy’de (Nikita) eski muhtarın oturduğu evin kuyusuna gömüldüğünü duymuş.

Bu arkadaşıma bu bilgiyi daha önce bize neden söylemediğini sorduğumda, “Ben siz bilirsiniz sandıydım” dedi.

Kayıplar Komitesi yetkililerinden ricam, Güneşköy’deki (Nikita) eski Kıbrıslıtürk muhtarın evinin eski Kıbrıslırum sahiplerinin kim olduğunu bulmaları ve bu konuda araştırma yürüterek, bu bilginin doğru olup olmadığını bulmalarıdır.

Sami Arap’ın “kayıp” edilmesiyle birlikte ailesi çok büyük acılar çekti, hala acılar içerisindedirler. 1963 yılında iki ve üç yaşında olan çocukları, bugün ortayaşa yaklaşmış, 50 yaşını devirmişler ve hala daha babalarının akibetini öğrenmeyi bekliyorlar. Bu aileye yapılan çok büyük bir acımasızlıktır: Hiç kimse, hiçbir “kayıp” yakını, ister Kıbrıslıtürk, ister Kıbrıslırum olsun, bu kadar sene zarıncatılıp sevdiklerinden en ufak bir haber almadan bekletilmemelidir. Bu insanlık-dışı bir davranıştır. Bilenler konuşmalı, Kayıplar Komitesi’ne yardımcı olmalıdır.

İki toplum lideri de, her iki taraftaki polis yetkililerinin gerek 1963-64’te, gerekse 1974’te, “kayıplar”ın yaratıldığı dönemlerle ilgili yapmış olabilecekleri soruşturma ya da tutmuş olabilecekleri not ya da bilgileri konusunda Kayıplar Komitesi’ne yardım etmeleri için çağrıda bulunmalıdırlar.

Bir “gizlilik”, bir “muamma”dır gider – ben bu işten hiçbirşey anlamadım. Aradan elli sene geçtiği halde bu neyin “gizliliği”, neyin “muamması”dır?

Olan olmuştur, bütün savaşlarda bu tür olaylar yaşanmıştır, yeter artık bir noktada buna dur demek lazımdır ve bir çizgi çekmek lazımdır. Ama bu olaylara bir dur diyebilmek ve bir çizgi çekebilmek için, bütün “kayıp” insanların akibetinin belirlenmesi gerekmektedir. Aksi halde her iki taraftan da insanlar bunları içlerinde tutacaklar ve bu huzursuzluğu, bu öfkeyi, bu üzüntüleri kuşaktan kuşağa aktaracaklar.

Çağrım her iki toplum liderinedir: Bir an önce bu Kayıplar süreci hızlandırılmalıdır – daha kaç sene beklemesi lazım “kayıp” yakınlarının? 50 sene yetmedi mi?

Bizim ailemiz, 49 seneden beridir Sami Arap’la ilgili bir haber bekliyor. Dilde kolay, 49 sene! Akrabalarımın nasıl perişan olduğunu bir ben bilirim, isterlerse buyursun bu iki lider ve kendilerine anlatayım. Eminim ki kendileri de bu perişanlığın yakın şahididirler çünkü gerek Hristofias’ın eşi Elsi hanımın kardeşi, gerek Eroğlu’nun eşi Meral hanımın kardeşi “kayıp” idi ve onların ailelerinin çektiği acılara ilk elden tanık olmuştur her iki lider. İşte bu yüzden kendilerine bir çağrı yapıyorum ve “Sizin ailenizde de kayıplar oldu, bu yüzden lütfen, ne olur, kayıp yakınlarını artık daha fazla bekletmeyiniz, kayıpların bulunması için elinizden gelen herşeyi yapınız, Kayıplar Komitesi’ne yardımcı olmak için gerek polise, gerek diğer yetkililere ellerindeki bilgileri paylaşsınlar diye talimat veriniz. Bundan kaybedecek olan hiçkimse yoktur, tam tersine kayıp ailelerine bir çıngıcık da olsa huzur vereceksiniz, ne olur bu huzuru onlardan esirgemeyiniz. Kendi yakınlarınızın yaşadığı acıları düşününüz ve lütfen, ne olur, yardımcı olunuz, artık bu acılar bitsin, kayıplarımızın nerede gömülü olduğu bulunsun, alınsınlar, gömülsünler ve gözyaşlarımız artık dinsin...”

Bu okuruma paylaştığı bilgiler ve duygu ve düşünceleri için sonsuz teşekkürler...

Hatırlanacağı gibi, Sami Hüseyin Arap’ın öyküsünü bu sayfalarda yayımlamıştık. Sami Hüseyin Arap’ın eşi Hursiye Hanım bize o yılbaşı gecesi eşini nasıl beklediğini ve eşinin Lefke’den Ayirini’ye ulaşamadığını ancak daha sonra öğrendiğini anlatmıştı...

Ksero’da CMC’de çalışan Sami Hüseyin Arap, 21 Aralık 1963 olayları patlak verdikten sonra bazı Kıbrıslırum arkadaşlarının “Burası güvenli değil” uyarısı üzerine ailesini de alarak Lefke’ye sığınmıştı. Ancak Ayirini’de (Akdeniz) bulunan annesi ve babasını merak ettiği için arkadaşı Galliga’nın motorunu alarak Lefke’den Ayirini’ye gitmek üzere evden ayrılmıştı. Çünkü kendi motorunun ışığı olmadığı için onu Ksero’dan Lefke’ye götürmemişmiş. Sami Hüseyin Arap önce Elye’ye giderek buradan sigara almış. Daha sonra Gaziveren köyünden geçtiği yönünde o günlerde Gaziveren muhtarı olan Niyazi Beyi’nin “Onu motorla geçerken gördüm” şeklinde tanıklığı var. Ama hiçbir zaman Ayirini’ye ulaşamamış.

Bir söylentiye göre, bazı Kıbrıslırumlar onu Galliga sanarak ateş açıp yaralamış, onu vurduktan sonra da Galliga olmadığını anlamışlardı. Prastio’da (Aydınköy) öldürülerek “kayıp” edildiği şeklinde söylentiler bulunuyordu. Mayıs 2010’da bu sayfalarda yayımladığımız röportajında, Sami Arap’ın eşi Hursiye Arap şöyle demişti:

“Aydınköy’de motorla gelirken, yolda birileri varmış galiba... Barikat galiba. Çağırmışlar kendisine dursun diye, duymamış bu ve durmamış... Durmadığı için arkadan ateş açmışlar ve vurmuşlar kendini... Galliga’yı zannetmişler... Gaziveranlı’ydı bu... Düşmandılar Galliga’ya, nedenini hiç bilmem. Buna çağırmışlar, askeri sakko giyerdi zaten da duymamış da vurmuşlar kendini. Vurduktan sonra düşmüş bu, görünce ağlamışlar bile ama vurmuşlar kendini dediler.

Bir dediler bize vurdular kendini, ölmedi, götürdüler bir Rum’un evine... Görmüşler ki yaşamayacak, vurmuşlar ve gömmüşler kendini havlıya...

Aydınköy’deymiş bu... Galliga’ya bir şey olmadı. Galliga’dan sonra muhtar gördüydü kendini... Gaziveran’ı geçtikten sonra kayıp oldu...

Lefke’den geldiği için Güzelyurt’a geçecekti, o yüzden o yoldaydı, anayoldu bu... Bundan iki üç sene evvel Prastiolu bir Kıbrıslırum, yemede içmede iken, güveyim açmış konuyu kendine. Adam güveyime “Ben o tarihlerde çocuktum” demiş, “ama öyle birşeyler hatırlarım...” Duymuş ki motorlu birini vurdular... Prastiolular Peristerona’da kalır galiba... Bir kısmı da Astromerit’te kalır... Prastio civarında vurulduğu kesindir... Adam güveyime “Ben araştıracam da sana bilgi verecem” demiş. Gitti adam, bir daha da geri gelmedi. Belki korktu, çekindi... Bu adam Leymosun’da kalır... Leymosun belediyesinde da meclis üyesiydi...”

Bu konuda daha ayrıntılı bilgi sahibi olan okurlarımı isimli veya isimsiz olarak 0542 853 8436 numaralı telefondan beni veya 22-83607 numaralı telefondan Kayıplar Komitesi görevlisi Mine Balman’ı aramaya davet ediyorum...

 

 

 

 

 

 

 

Arşiv Haberleri