Şairlerin barış için Paris buluşması

Neşe Yaşın

Kıbrıs’ın kuzey ve güney yarısında dünya barış gününün hangi gün olduğuna dair bir kafa karışıklığı yaşanıyor. Kuzeyde Türkiye’deki gibi 1 Eylül, Dünya Barış Günü olarak kutlanıyor. 1 Eylül, İkinci Dünya Savaşı’nın başladığı gün. Adanın güneyinde kabul edilen 21 Eylül ise Birleşmiş Milletler’in 1981 yılında Dünya Barış Günü olarak kararlaştırdığı gün ve hiçbir tarihsel olaya denk düşmüyor. Bu karışıklık kötü değil, daha iyi aslında; böylelikle iki kez kutluyoruz.

 Fransa da 21 Mart’ı Dünya Barış Günü olarak kabul etmiş anlaşılan. Kurucuları arasında olduğum Poets of the Planet (Gezegenin Şairleri) uluslararası şairler ağının REPAIX başlıklı konferansı için Paris’e geldim iki gün önce. Bütün kıtalardan 45 şair dünya meselelerini konuşuyor ve şiirler okuyoruz. Bugün de Dünya Barış Günü’nde Paris’te yaşayan farklı kültürel gruplardan insanların buluştuğu bir etkinlikte şiirlerimizi okuduk. Afrikalılar, Çinliler, Afganlar ve pek çokları müzikleri, dansları, yemekleri ile festival alanındaydı. Bizler de dizelerinizle katıldık onlara.

Herkesi ilgilendiren en önemli konulardan birisi Gazze tabii ki. Onun dışında dünyanın içler acısı hali, yükselen ırkçılık, yabancı düşmanlığı, faşizm , yeni sömürgecilik, gezegenin ekolojik yıkımı önemli başlıklar. Toplantıyla ilgili önemli bir şok bazı Afrika ve Asya ülkelerinden şairlerin vize başvurularının reddedilmesi ve geriye dönmeme ihtimaliyle itham edilmeleriydi. Bu buluşmayı iple çeken bizler için büyük bir düş kırıklığı oldu bu.

Şairler dünya için ne yapabilirler? Günümüzde şiir ne ölçüde etkili? Önemli sorular bunlar. Şiirin sokaklara daha çok taşınması, teknolojinin daha yaygın kullanılması öneriler arasındaydı.

Konferansın ortak bildirisinde şöyle deniyor: “Şairler, yazarlar, sanatçılar, kültür insanları olarak insanlara sözcüklerle ulaşabileceğimizi biliyoruz. İnsanlık kendini sözcükler sayesinde kurtarabilir. Dilin gücü baskının dilini alt edebilmeli ve silahların eşitsiz ve canice monoloğunun yerini diyalog alabilmeli.

Bir şiir, bir şarkı bir füzeyi durduramaz elbette. Ama güçsüz de değiliz. Gerçeği dillendirebilir, suçluya karşı çıkabilir ve umut için gücümüzü koruyabiliriz. Bizler sadece onuru korumak için değil ama barış yanlısı bir kültürel hareket iddiasıyla buradayız. Savaş karşısında, şovenizm ve neofaşizmin yükselişini getiren ultra liberal küreselleşme karşısında aynı millete ait olduğumuz, çok renkli ve birleşik dünya hemşerileri olduğumuz fikrine tutunabiliriz.”

Toplantının organizatörü şair Francis Combes harika bir ev sahipliği yapıyor bize. Dün Montemarte’de dolaşırken şairler ve Paris Komünü’ne dair müthiş anekdotlar aktardı. Paris sokaklarında dolaşmak bir müzede dolaşmak gibi zaten. Hemen hemen her sokak adı bir şair, yazar, entelektüele ait. Şehrin muhteşem belleği her ayrıntıda karşımıza çıkıyor. Poets of the Planet şairleriyle bir aile gibiyiz artık. Aramıza Jack Hirschman ödülünü verdiğimiz İlhan Sami Çomak da katıldı bu yıl. İlhan’ın bu sabahki toplantıda söyledikleri çok etkileyiciydi. “Hapishane deneyiminden hareketle söylüyorum, vazgeçmemek, inatla talep etmek çok önemli” dedi ve kendilerinden sakınılan kağıt kalem için mahkumların kapıları yumruklayarak, pes etmeyip ses çıkararak nasıl direndiklerini anlattı.

Direnmek, pes etmemek, ısrarla talep etmek çok önemli elbette. Pek çok kazanıma böylesi bir azimle ulaşıldığının örnekleriyle dolu dünya direniş tarihi. Luis Filipe Sarmento  POP’un en aktif şairlerinden. Faşizme direnen bir genç devrimci olarak 16 yaşında hapse girdiğini anlattı geçen gün.

Reha Yünlüel Strasburg’da yaşayan bir şair ve dijital teknolojiyi etkin biçimde kullanıyor şiiri yaygınlaştırmak için. Şairlerle uzun röportajlar yapıp video haline getiriyor, şiir videoları yapıyor.

Dünya yangın yeri ve şairler olarak ne yapabiliriz; kafa yoruyoruz buna. Poets of the Planet (POP) böyle bir kaygıyla kuruldu zaten. Üç yıllık bir ömrü olmasına rağmen pek çok önemli etkinliğe imza attı örgütümüz. Bu etkinlikle de güç tazeledik. Onuru ve umudu korumak için yaşasın şiir!