Başlıkta bir soru sorduk!
Tekrar edelim:
“Sağlık Bakanı istifa eder, UBP olağanüstü kurultaya, ülke erken seçime giderse ne olur?”
-*-*-
Gelin birlikte bu soruyu yanıtlayalım…
-*-*-
Annemizden babamızdan hatta nenemizden dedemizden öyle öğrendik; çocuklarımız her şeyimizdir…
-*-*-
Elbette doğru olan o mudur bu mudur diye tartışacak değiliz…
-*-*-
Yani mesela İngiltere’de 16 yaşından sonra genelde çocuklar anne ve baba ile kalmaz falan…
Kalırsa da kira öder…
İstisnaları elbette olabilir…
-*-*-
Biz çocuklarımızın hep yanımızda olmasını isteriz!
Dediğim gibi doğrusu bu mudur yoksa o mudur bilemem!
-*-*-
Oğlum ve kızım 30’a doğru gidiyor…
Hemen her gün telefonlaşırız, mesajlaşırız…
-*-*-
Özellikle Londra’daki kızıma göre, Kore’deki oğlumu daha çok merak ederim…
Ayırdığım için değil…
Ama Londra’daki kızımın orada hem akrabaları var hem de benim Serdar ve Cem diye iki kardeşim var…
Her sıkıntıma bulunan iki insan…
-*-*-
Neyse, evlat bizim için tartışma kaldırmaz bir “sevgi, şefkat, endişe, sevinç” duygularının zirvesidir…
-*-*-
Eminim, illa ki herkesin evladı elbette yoktur ama çok düşkün olduğu kişi ya da kişiler, evlat derecesinde sevdiği insanlar hatta hayvanlar vardır…
-*-*-
9 yaşındaki Olivia’nın annesi ve babasını hiç düşündünüz mü?
-*-*-
Dün Whatsapp’ıma bir mesaj geldi…
Londra’da yaşam süren sevgili Dr. Teoman Sırrı’dan…
-*-*-
Doktor, Tony Blair’in bir konuşmasını paylaştı…
Blair, 10 yıl süreyle başbakanlık yaptığı İngiltere’de en zor kararının, Amerika önderliğinde Irak’a ve Saddam Hüseyin’e karşı girişilen saldırı olduğunu söyledi.
13 yıl sonra bu kararının hatalı olduğunu kabul etti…
-*-*-
Blair, “Saddam’dan kurtarıp özgürleştirmeyi planladığımız insanlar, sektörel ayrılıkçılığın kurbanı oldu… Özür dilerim, üzgünüm” dedi…
-*-*-
Doktor Teoman Sırrı, “bizimkiler yani Türkiye ve KKTC’dekiler bunu yapmaz, doğruyu konuşmaz ve özür dilemez… Bizimkilerde böyle bir itiraf göremezsin, istifa da etmezler” dedi…
-*-*-
Aklıma ne geldi biliyor musunuz?
-*-*-
Keşke, KKTC Hükümeti ama en başta da Sağlık Bakanı; “9 yaşındaki Olivia’nın ölümü ile ilgili sorumluluk bana aittir; evet bu çocuğu ben öldürmedim ama benim başında olduğum sistem öldürdü; üzgünüm, özür dilerim…” diyebilse!
-*-*-
Akabinde Başbakan söz alsa ve dese ki, “… Biraz da Türkiye’deki siyasi mafyalaşmanın gazına geldik, memleketi gerçekten içinden çıkılmaz bir felakete sürükledik; olmadı, yapamadık… Partimde gençlere, ülkemde yeniliklere fırsat vermek adına, en kısa sürede olağanüstü kurultayımızı ve akabinde de erken genel seçim yapacağız…”
-*-*-
Sağlık Bakanı istifa eder, UBP olağanüstü kurultaya, ülke erken seçime giderse ne mi olur?
İnanın, Tufan Erhürman’ın seçilmesiyle bu halkın yüzüne yansıyan gülümseme, yüreklerine gelen ferahlık, iki kat daha da artar…
-*-*-
İstifa et Doktor Hakan…
Üstlen büyük acının sorumluluğunu ve bir büyüklük yap, örnek olsun…
-*-*-
Sevgili Ünal abi, sen de gerekeni yap; halkın sana verdiği mesajı oku; Tayyip Erdoğan veya Cevdet Yılmaz’ın masgarası olma; bizim Ünal abimiz olarak kal…
Yeni bir kapı açılması için gerekir münasebet!
(Beklemeden icazet!)
Türkiye’deki siyasi dedikodulara göre, Erdoğan ile Devlet Bahçeli koalisyonunda “iki çatlak” var…
-*-*-
Neymiş bu iki çatlak?
Mesela Birgün gazetesine göre bu iki çatlaktan biri, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Amerika ve Amerika’nın Ankara Büyükelçisi ile arasının iyi olmasıymış…
-*-*-
Bizi doğrudan ve yakından ilgilendiren ikinci çatlak…
O da, “Kıbrıs’ta cumhurbaşkanlığı seçimini Tufan Erhürman’ın kazanması”…
Bahçeli zaten bu konudaki rahatsızlığını, “seçim sonucunu tanımayalım, Kıbrıs’ı Türkiye’ye katalım” şeklinde özetlenebilecek ELAM’cılara “durunuz orada kardeşim” diyebilecek bir faşistlik mertebesiyle açıklamıştı!
-*-*-
Yine Birgün gazetesine göre Erdoğan ile Bahçeli arasındaki “çatlak” şimdilik tamir edilmiş!
Birgün dünkü manşetinde, “kriz şimdilik dondurucuya kaldırıldı, Erdoğan’dan temkinli evet” dendi ve “MHP lideri Bahçeli’nin talepleri şimdilik kabul edilmiş görünüyor” yorumu yapıldı.
-*-*-
Haberin ayrıntılarını okumaya çalıştım; bu talepler içerisinde “Kıbrıs” falan görmedim…
Ama bu talepler içerisinde “umarım, duacıyım” ki; “Tufan Erhürman’ı da görevden alalım” falan diye bir şey yoktur!
-*-*-
Olmaz mı diyorsunuz?
Mümkün değil diye mi düşünüyorsunuz?
Yani, bence de olmaz, olmaması lazım falan ama “mümkün değil, imkansızdır” gibi ifadeleri kullanamıyorum!
-*-*-
Haaaa Cumhurbaşkanımız Sayın Tufan Erhürman ne mi yapmalı?
Vallahi işine bakıyor zaten; önce Lefkoşa’ya bir adet araçlı geçiş noktası için girişim yapılması gerektiğini söyledi…
Gerçekten çok önemli…
Ama önemli olduğu kadar da acil!
-*-*-
Hemen aklıma beş satırlık bir şiir geldi:
Yeni bir kapı mecburiyet!
İnsanlar ve ekonomi için aciliyet!
Hritdoulidis’le görüşmen şart Hocam!
Çünkü mevzu gerektiriyor ikili münasebet!
Beklemene gerek yok icazet!
Kıbrıs ile ilgili olarak AB’nin ve Rum Tarafı’nın pozisyonu gayet netleşmiş durumda… Kıbrıs Dışişleri Bakanı Konstantinos Kombos, AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas ile görüştü (Fotoğraf)… Kallas, Kıbrıs’ı ziyaret etti… Kombos, “Türkiye-AB ilişkilerinde ilerleme, Kıbrıs sorununa BM Güvenlik konseyi kararlarında yer aldığı şekilde siyasi eşitlik içeren, iki toplumlu, iki kesimli federasyon çerçevesinde bir çözüm bulunması amacıyla müzakerelerin yeniden başlaması koşuluyla mümkün olduğunu” söyledi… Kombos, ayrıca, Türkiye-AB ilişkilerinde ilerleme sağlanmasının, “Türkiye’nin, tüm AB üye devletlerin egemenliğine ve egemenlik haklarına saygı göstermesiyle mümkün olduğunu” belirtti… Mesaj gayet açık… tıpkı dünkü sayfamızda da kaleme aldığımız ve yorumladığımız AB Komisyonu’nun Türkiye ile ilgili raporunda dendiği gibi…