Döviz kurlarının yükselmesi ve artan enflasyonla birlikte yaşanan pahalılık, ülkemizi olumsuz etkilemektedir. Tüm mal ve hizmetlere ve özellikle gıda, sağlık ve eğitim ürünlerine yapılan zamlar, halkın bütçelerini sarsmaktadır.
Hükümet’in enflasyon ve pahalılığı önlemedeki başarısızlığını da, vatandaşların satın alma gücünü düşürmektedir. Küçük bir kesim dışında, on binlerce vatandaşımız bu durumdan olumsuz etkilenmektedir.
Ayrıca, Hükümet’ in gelirleri artırma ve giderleri azaltmadaki başarısızlığı da, devletin borçlarını her ay düzenli olarak artırmaktadır. Bu yıl içinde Maliye Bakanlığının aldığı borç miktarı 19 milyar TL civarına yükseldi.
Ekonomik durumun kötüleşmesiyle birlikte, pek çok vatandaş ve işletme hayatlarını idame ettirebilmek için, borçlanmaktadır. Ancak, borçlarını ödeyemedikleri için, birçok işletme ve vatandaş, ağır borç yükü ya da mazbata riski ile karşı karşıya kalmaktadır.
KKTC’ deki ekonomik sorunlar ve geçim derdi, vatandaşların ve işletmelerin aldıkları kredilerin ödenmesini zorlaştırıyor. Böylece, bankaların tahsili gecikmiş alacakları da, (TGA) çok fazla olmasa da artıyor.
KKTC Merkez Bankası verilerine göre, 2025 yılı Haziran ayı sonu itibarıyla bankacılık sektörünün verdiği krediler, geçen yıl ayni döneme göre yüzde 55 artarak, yaklaşık 164 milyar TL’ ye ulaştı.
Merkez Bankası Raporuna göre, Mart ayı sonunda yaklaşık 106 milyar TL olan işletme kredileri, Haziran sonunda yaklaşık 120 milyar TL’ye yükseldi. Yıllık bazda ise işletme kredileri yüzde 61 oranında artarak, tüm krediler içindeki payı yüzde 73 olarak gerçekleşti.
İşletme kredilerini, yaklaşık 28 milyar TL ile, şahısların borcu olan tüketici kredileri izliyor. Daha sonra ise yaklaşık 8,5 milyar TL ile kredi kartı borçları var. Tüketici kredileri ilk çeyrekte 25,5 milyar TL, kredi kartı borçları da 7 milyar civarındaydı.
Haziran 2024’ e göre, tüketici kredilerinin bir yıllık sürede yüzde 56 oranında, kredi kartı borçlarının ise, yaklaşık yüzde 69 oranında yükseldiği görülüyor.
Toplam kredilerin yaklaşık 47 milyar TL’sinin Türk Parası (TP), 117 milyar TL’sinın ise döviz (Yabancı Para-YP) cinsinden olduğu görülüyor. Söz konusu dönemde, bir önceki çeyrek döneme göre TP cinsinden kredilerde yüzde 7.66, YP cinsinden kredilerde yüzde 16.35 artış olduğu görüldü.
Bütün bu veriler, halkın ve işletmelerin borcunun günden güne arttığını, yani ülkenin içinde bulunduğu ekonomik kriz ve geçim sorununun büyüdüğünü ortaya koyuyor.
Halkın ve işletmelerin gelirlerinin, aldıkları borçları ödemede yeterli olmadığını ve ödeme kabiliyetlerinin düştüğünü gözlemliyoruz. Mazbata riskleri artıyor.
Borcu olan işletme ve şahıslar, borçlarını ödeyemedikleri taktirde, ipotek verilen mallarına haciz gelebilmektedir. Haciz, ertelense bile, borcun faizi durmuyor, çalışmaya devam ediyor ve borcu büyütüyor.
Öte yandan, ülkemizde pek çok borç da , ödenemediği için, yeniden yapılandırılarak ertelenmekte, kesilen fakat ödenemeyen çekler de, piyasa için, önemli bir sorun oluşturmaktadır.
TL’nin değer kaybı, döviz kurlarındaki yükselişler ve enflasyonda yaşanan artış, ekonomideki dengeleri bozmakta, ekonomik çarkları ve talebi yavaşlatmaktadır. Bu durumdan olumsuz etkilenen işletmeler ve halkın büyük bir bölümünün aldığı bu krediler, bu yüzden zamanında ödenememektedir.
Elbette ki kredilerin artmasında, yükselen kurları ve enflasyonun durumunu da göz önünde tutmak gerekiyor.
KKTC’nin çok pahalı bir ülke haline geldiğini hepimiz görüyoruz. Bunu söylerken de, hem resmi enflasyon rakamlarını, hem de gözlemlediğimiz KKTC, Türkiye, Güney Kıbrıs ve çeşitli Avrupa ülkelerindeki halkın temel tüketim ürünleri fiyatlarını dikkate alıyoruz.
Hem enflasyon rakamları, hem de sadece gıda harcamalarını kapsayan açlık sınırı rakamlarından da (aylık 33 bin 300 TL) gördüğümüz üzere, oldukça pahalı bir ülke durumundayız.
Ülkedeki mal ve hizmetlerin fiyatı durmadan artarken, asgari ücretlilerin gelirleri artmasına rağmen, satın alma güçlerinin artmadığını görüyoruz. Esas ölçü, asgari ücretle aldığınız mal ve hizmet miktarıdır. Bu, maalesef git gide azalmaktadır.
Maaşlar ve asgari ücret artsa bile, satın alma gücü düşen dar ve orta gelirliler daha fazla Güney piyasasına kaymakta ve bundan da, esnafımız ve işletmelerimiz gelir olarak, devlet de vergi bakımından olumsuz etkilenmektedir.
Eğer satın alma gücü artmaz, pahalılık azalmazsa ve zora giren küçük esnaf ve işletmeler ekonomik durumlarını düzeltmezlerse, krediler ödenemeyecek, kesilen çekler de karşılıklı uzlaşı ile ertelenmediği taktirde, mazbataların sayısı artarak devam edecektir.
Netice itibarıyla, ekonomik durumları düzelmeyen ve borcunu ödeyemeyen esnaf ve işletmeler birer birer kapanacak, insanlar işsiz kalacak ve devlet de vergi geliri elde edemeyecektir. Aşikardır ki, ekonomik manzara, ümit vermemektedir.