Rüşvet, devlet ve siyasiler ağı…

Mert Özdağ

Son yıllarda yolsuzluk ve kirli işlerin arttığına dair haberleri daha sık okumaya, rastlamaya başladık.

Eski bir bakanın havaalanı sahibi ile girdiği “rüşvet” polemiği…

Eski bir başbakanın banka hesaplarındaki hareketlerin dokunulmazlığının kaldırılmasına kadar ilerleyen süreci…

Yine bir başka eski bakanın bir otel sahipleri ile olan ilişkileri.

Elbette bunlar ‘haber’ olanlar, yani gündeme gelenler.

Peki duymadıklarımız, görmediklerimiz?

                                                           ***

Kirli işler, yasa dışı meselelerle haşır neşir olanların daha bir çoğunun “haber konusu” olmadan sağda solda duyulduğunu hepimiz görüyoruz.

Bir hukukçu arkadaşım aradı, “Ne paralar dönüyor bir bilsen” dedi, neler neler…

Aslında biraz da acayip değil mi bu durum.

Bir avukatın bir gazetecinin ya da evinde oturan Ayşe teyzenin duyduklarını neden koca koca kurumları yönetenler duymaz?

Herkes tarafından bilinen ancak üzerine pek de gidilmeyen yasa dışı işler.

Bu durumların ortaya çıkmasını engelleyen ‘gizli bir el’ mi var acaba? Daha açık söylemek gerekirse, her kurumda bu gibi derin tipleri kollayan kimseler mi görevli?

Örneğin kamu kurumlarında vezne gibi yerlerde çalışan ya da hasbelkader işinde para olan kimi memurların işlediği suçların mahkemelere taşındığını görüyoruz, duyuyoruz.

E nerede bu memurların amirleri, müdürleri, bakanları?

Tabii ki suç işleyen hiç kimseyi masum göstermeye çalışmıyorum, tam aksine bu suçların işlendiği dönemlerde kimi üst düzey suç ortaklarının olabileceğine işaret etmeye çalışıyorum.

                                                                 ***

İşleri bu noktaya getiren kolay yoldan para kazanma hırsı ve geçinememe halleri olabilir ancak hiçbir gerekçe yolsuzluk ya da hırsızlık yoluna götürmemeli kimseyi…

Çünkü her yolsuzluk yer usulsüzlük haber patlak verdiğinde bunun topluma da yansımaları olumsuz oluyor hiç kuşkusuz.

Eğer bu tür yasa dışı olayların döndüğü devlet kurumu ise o kuruma olan güvensizlik hat safhaya ulaşıyor.

Eğer suçlar özel sektörde yaşanıyorsa o iş koluna dair bir güvensizlik ortamı yaratılıyor.

Bir kere şunu söylemek zor değil: Bu ülkede dolaşan ciddi bir para var.

Bu üzerinden kötü kokular çıkan para kimi zaman emlak sektöründe, kimi zaman bet meselesinde kimi zaman da kumarhanelerle alakalı olarak karşımıza çıkıyor.

Hepsi mi kirli, hepsi mi mafya? Hayır! Öyle bir iddiam elbette olamaz.

Ancak kimileri tarafından satın alınan ancak boş boş duran lüks apartman dairelerinin sahipleri kimlerdir, bu daireler neden ve hangi paralarla satın alınmıştır diye hiç düşündünüz mü?

Bu tuhaf ve büyük para hareketi de pek tabii devasa bir mafyalaşma ve güvensizlik ortamı yaratıyor ki bu en fenası.

Zira bu ağı bozmak isteyenlerin sessizce tehdit edildiği, ya da rüşvetle ödüllendirildiğini de anlatanlar çok…

İşte tam da bu nedenler insanlar artık her şeye şüpheyle, her konuya “acaba mı” diyerek bakmaya başlıyor.

                                                                 ***

Eski bir başbakanın hesaplarındaki para hareketi mahkeme konusu olurken koca koca kumarhaneli oteller yapan kumar baronlarına kimse dokunamıyor.

Temeli bundan 2-3 hükümet dönemi öncesine dayanan kumarhane-otel sahipleri- siyaset üçgeninde döndüğü iddia edilen rüşvet ve iş takibi olaylarının altı ne kadar kazınacak, çok merak ediyorum.

Yasa dışı izinler, yasa dışı arazi devirleri, kat izinleri, emirname değiştirme girişimleri…

Daha açık mı yazalım? Para aldığı iddia edilen siyasiler yargılanırken parayı verenler de yargılanacak mı mesela?

Yalnız bu konuda değil, kimi zaman meyhane köşelerinde kimi iş insanları ile siyasilerin buluşmalarını hangi kefeye koyarsınız siz?

Gizli gizli buluşmalar dışında, açık aleni bir şekilde toplanıp görüşen hatta bu görüşmelere medya patronlarını da davet eden grupların ne yapmaya çalıştığını düşündünüz mü?

Tüm bu yaşananlar ve birçok kişi tarafından da görülen-duyulan bu karanlık ortam sıradan yurttaşı kendi yaşadığı topraklardan uzaklaştırıyor hiç kuşkusuz.

Ve bu kirli ortam, kirli işler peşinde koşanları daha da cesaretlendirirken, memleketine sevdalı yurtseverlerin mücadelesini de sekteye uğratıyor, ülkesine vergi ödeyen sıradan yurttaşı devletinden soğutuyor.

Bu ülkede uzun yıllardır bir sınav veriliyor.

“Vatan millet” edebiyatı yapıp, kirli işlerini bayrağın altına saklamaya çalışanlar, kısacası ‘sağ partiler’ gözünü Kıbrıs’a diken Türkiye sermayesi ile ciddi bir ilişki içinde…

Son 20 yılda yaşadığımız yolsuzluk ya da usulsüz iddialarına bir bakın, kimler var diye…

Adaya otel (casino) yapmak için gelen ya da gelme niyeti olan Türk sermayesi ile Kıbrıs Türk sağı arasındaki ilişkiler yumağı…

Bürokrasiyi elinde tutan Kıbrıs Türk sağı elindeki imkanları Türk sermayesi ile ilişkilerinde kullandı yıllarca…

Arazi devirleri, kıyaklar ve dahası…

Herkes mi kirli?

Hayır, öyle bir iddiam yok ama son yaşadıklarımızı bir düşünün, bir inceleyin.

Sağ partilerin içinde değişik çevrelerle ciddi ilişkileri olan kişiler ve gruplar olduğunu göreceksiniz.

Bir tarafta para var, diğer tarafta bürokrasi…

Bir tarafta KKTC var, diğer tarafta anavatan.

Bir tarafta kıyak var, diğer tarafta rüşvet…