Rum siyasetinin yeni istismarı: “Kıbrıs’ta Kayıp Şahıslar Günü” ilanı

Kutlay Erk

Kayıp şahıslar 2005 yılına kadar Kıbrıslı liderlerin bulmaktan kaçındığı ve fakat diğer tarafı suçlayacak milliyetçi siyasetler yapmak için çok kullandığı bir konu olmuştu. Talat’ın Başbakan olmasıyla başlattığı Kayıp Şahıslar Komitesi’ni (KŞK) çalıştırma girişimi Cumhurbaşkanlığı döneminde faaliyete geçmesiyle sonuçlanmıştı. Hiç mütevazi olmayacağım; LTB Başkanlığında bulunduğum bu süreçte, bir kayıp şahıs çocuğu olarak çok ve kritik katkılarım olmuştu. Günümüze kadar Kıbrıslı Türk ve Rum yüzlerce kayıp şahısın kalıntıları bulunmuş, aileleri tarafından defnedilmiştir.   

Hiç unutmam… 2000 yılı KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin kampanya dönemi idi; Denktaş Bey benim de üyesi olduğum bir kuruma ziyaret yapmıştı. Kendisi kayıp şahıslar konusunu açmış ve bana kayıp şahısları bulmak konusunun umutsuz vaka olduğunu söyleyerek, örneğin babamın Kıbrıslı Rumlar tarafından Lefkoşa Genel Hastanesi’nde öldürüldükten sonra kanının yaralı Kıbrıslı Rumlara kullanılmak üzere boşaltıldığını ve vücudunun kıyma gibi parçalanıp dereye atıldığı, dolayısıyla hiçbir kalıntısının bulunamayacağını söylemişti. Dolayısıyla, kalıntıların bulunması ile ilgili talep ve beklentilerimizden vazgeçmemizi, uygun bir yere kayıplar için bir anıt yapılmasını ve özel bir gün belirleyerek kayıpları orada her yıl anmamızı önermişti. Bizim özelimizde babamızın kaderi bu olmuşsa, bunu ailemize resmen bildirmelerini, acı sonucu kabullenip konuyu kapatacağımızı ama diğer kayıpların bulunması mücadelesinden asla vazgeçmeyeceğimi, ailelerin istediğinin anıt değil, kalıntıların bulunması olduğunu, anılacak günün de her aile için kayıp yakınını son gördüğü gün olduğunu ve Kıbrıslı liderlerin görevinin kayıp şahısları bulmak için siyasetten arınmış işbirliği olduğunu söyledim. Dektaş Bey yanıtlarımı saygı ve olgunlukla karşıladı, konunun üzerine varmadı. Sezar’ın hakkı Sezar’a derler; Denktaş Bey Kıbrıs sorunu çözümü için 1968 yılında Klerides ile Beyrut’ta yaptığı ilk görüşmeden döndükten sonra tüm kayıp şahısların ölü olduğunun anlaşıldığını ve onların artık şehit olarak anılacağını açıklamış, kayıp şahıslarla ilgili bundan sonraki konunun kalıntılarının bulunarak defin için ailelere iade edilmesi olduğunu da belirtmişti. Ailelerin aklı ve mantığı zaten kayıp şahısların ölmüş olacaklarını söylüyordu ama yürekleri ve gönülleri akıllarının ve mantıklarının yanılmasını şiddetle arzu ediyordu… Denktaş Bey gerçeği söyledi, ailelerin yüreği ve gönlü, aklı ve mantığı ile bir oldu; gerçek kabullenildi… Kıbrıs Türk liderliği o günden sonra kayıp şahıslar üzerinden konuyu suistimal eden, aileleri istismar eden boş beklenti ve umutlara sokacak siyaset yapmadı. Doğrusu da bu idi…

Gelelim Kıbrıs Rum liderliğine… 1963 olayları ile başlayan Kıbrıslı Türk kayıp şahıslar olgusunu hep ret ve inkâr etti; o kadar ki, aynı dönemde kayıp olan kırk iki Kıbrıslı Rum kaybı da ret ve inkâr etmek pahasına bunu yaptı… 1974’de Kıbrıslı Rumların da kayıp şahısları olunca konunun 1963’lere dayandığını kabul ettiler ve BM’nin KŞK’yı kurarak kayıpların bulunması ve geri evlerine getirilmesi çalışmalarının başlatılmasını istediler.  Burada bir not eklemeliyim; hani o Kıbrıs Rum liderliğinin ret ve inkâr ettiği ve dolayısıyla kayıt altına almadığı kırk iki Kıbrıslı Rum kayıp vardı ya, işte o kayıplar BM’nin Kıbrıslı Türk ve Rum kayıplar listesinde de yoktu. Onların da kayıpla şahıslar listesine dahil edilmesi Kıbrıs Türk tarafının insaniyet namına onayı ile gerçekleşmişti.

Kıbrıs Rum liderliği 1974’ten 2005 yılına kadar kayıp Rumların hayatta olduğunu, Kuzey’de ve Türkiye’de esir olduklarını söyledi hep; ailelere hep umut verdi ve bu umutla her vesilede sokak gösterileri yapmalarını teşvik etti. Strateji Türkiye’yi insancıl bir konuda suçlamak ve mahkûm etmekti; acısına mahkûm olan aileler umudunda yenik düşeceğinin derin acısını bilemeden kayıp yakınlarının resimlerini ellerinde taşıyarak gösteriler yaptı. Bu, bir insanın bir insana yapabileceği en gaddar işkencedir. Ve Kıbrıs Rum liderliği siyasetleri adına kendi insanına bu işkenceyi yapmaktan hiç de geri durmadı. Ailelerin, yakınlarının kayıp olduğu günlerden itibaren hayatta olmadığını 2005’te öğrendiklerinde yaşadıkları travmaları düşünmek bile bir travma yaratır.

2005 yılında KŞK kayıpları bulmak misyonu ile çalışmaları başlattığında Kıbrıslı Türk lider Talat ile Kıbrıslı Rum lider Papadopulos da konuyu siyasi boyuta çekmemeye anlaşmışlardı; bu anlaşma uzun zamandan beri uygulamada oldu. Şimdilerde ise Kıbrıs Rum liderliği ve siyaseti konuyu yeniden siyasete dahil ediyor, kayıp şahıslar konusu üzerinden Türkiye’yi yerecek siyaset yapmak eylemine geçiyor. Bu amaçla 29 Ekim gününü “Kıbrıs’ta Kayıp Şahıslar Günü” olarak ilan ettiler. 29 Ekim’in Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş günü olmasından öte ne özelliği vardı yani?! Ama gene siyaset yapmak ve kayıp şahıslar konusunu istismar etmek istiyorlar. Ve bu başlangıcın devamında Kıbrıs Rum siyaseti kayıp şahısların bulunması konusunda hiç de hahişkar olmayacak; konu daha da uzasın gitsin, kayıp şahısların bulunması en azından geciksin ve onlar şoven siyasetle insani duyguları ve konuları istismar etsin…

1963’te Kıbrıs’ta kayıp şahıslar vardı, kırk ikisi de Rum idi… Ret ve inkar et… 1974’de çok sayıda Kıbrıslı Rum kayıp olunca, 1963’teki Kıbrıslı Türklerin kayıp şahısları olduğunu da kabul etmek zorunda kal… Kayıp Kıbrıslı Rumların hayatta olduğu masalını yıllarca ailelerine ve dünya siyasetine söyle… Sonra da 29 Ekim gününü kayıp şahıslar günü ilan et… Denktaş Bey’i kopya etmişlerse, bir de anıt dikecekler herhalde… Kıbrıs Rum liderliğinin ve siyasetinin top yekununun, kayıp şahıslar konusunu daha fazla istismar etmekten vazgeçirmek de Kıbrıslı Rum kayıp şahıslar ailelerine düşer… Acıyı onlar bilir, insancıl yaklaşımın acıyı dindirmeye yaradığını, şovenizmin ise bu acıyı derinleştirip kanattığını en iyi onlar bilir. Henüz bulunmamış kayıplarının bir an önce bulunması için ihtiyaç anma günü değil, KŞK’nın verimli ve etkin çalışması olduğunu en iyi onlar bilir…

Kıbrıs Rum toplam siyaseti bu “Kıbrıs’ta Kayıp Şahıslar Günü” ilanı konusundan vaz geçmezse, Kıbrıslı Rum kayıp şahıs ailelerinin kendi yönetenlerinden daha çekeceği çok mezalim var…