Referandumda yüzde kaç EVET çıkacak?

Sami Özuslu

 

Olası bir referandumda Kıbrıslı Türklerin ‘hayır’ deme ihtimali olup olmadığı konuşuluyor. Politis gazetesi de bu konuyu speküle etti.
Kıbrıslı Rum ‘hayırcı’ları ikna etmek için atılmış olabilir bu başlık. Zira Politis çözüme destek veren bir gazete… ‘Hayırcı’ Kıbrıslı Rumlara “Bakın, Kıbrıslı Türkler ‘hayır’ diyecekmiş, demek ki bizim için fena olmayacak bu çözüm” mesajı var sanki bu haberin içinde…
Bir algı operasyonunun parçası mıdır, değil midir bilinmez Politis’in haberi, ancak kuzeyde bu yönde bir kamuoyu araştırması olmadığını söylüyor resmi ağızlar.
Zaten kamuoyu araştırması olsa da, ancak ‘kabaca’ bir nabız alınabilir. Zira ortada neyin referanduma sunulacağı belli değil. Ortada bir metin yok. Nasıl bir çözüm planı ortaya çıkacağını henüz liderler dahi kimse bilmiyor.
Hal böyle olduğu için de, referandumlardan çıkacak sonuçla ilgili bilimsel bir kamuoyu verisi elde edebilmek oldukça zor görünüyor.

**

Kıbrıslı Rumların bu sefer 2004’teki gibi çözüm planına karşı tepkisel bir yaklaşımı yok. Ancak bu, referandumda illa ki ‘evet’ diyecekleri anlamına gelmiyor.
Kıbrıslı Türklerin 2004’e göre tavrında bir değişiklik var mı? Elbette var. O zamanki ‘boğulma’ hissi yok şimdi mesela… Bu biraz da Kıbrıs Cumhuriyeti kimlik ve pasaportlarına, yani ulaşım hakkına erişmiş olmaya da bağlı.
O dönemde toplum birçok açıdan bunalmıştı ve adaya hapsedilmişlik hali de tuz-biber oluyordu. ‘Toplumsal patlama’nın bir sebebi de buydu.
Bununla birlikte, Kıbrıslı Türkler hala ‘iki arada-bir derede’ yaşamaya devam ediyor ve gerek toplum içi sorunların, gerekse adanın tümüyle ilgili sorunların çözümünün Kıbrıs’ta varılacak bir uzlaşıdan geçtiğini kestirebiliyor.
Özetlemek gerekirse, her iki toplum da 2004’teki referandumdan farklı olarak şimdi süren müzakere sürecine duygusal ve tepkisel değil, daha mantıklı ve gerçekçi bir bakış açısıyla yaklaşıyor.
11-12 yıl öncesiyle bugünün en belirgin farkı bu olsa gerek.

**

Bu tespitten çıkarılacak sonuçlardan biri de şu: Toplumlar, liderlerin uzlaşacağı mutabakat metninde ne yazdığına çok ama çok dikkatli bakacak ve kararını ona göre verecek!
Bu da liderlere hem kendi toplumlarının istek ve çıkarları bakımından son derece büyük bir sorumluluk yüklüyor, ama diğer yandan ‘diğer toplumun hassasiyetlerini dikkate alma’ ödevi de veriyor.
Tüm bu karmaşık gibi görünen süreç, müzakereleri yürüten ekiplerin ‘ortak bir gelecek’ için çalışmalarını teşvik edici bir rol oynama potansiyeli taşıyor.
Tahminin odur ki, liderlerin her ikisinin de “içimize sindi” diyecekleri bir metin, her iki tarafta da çok güçlü onay bulacak.
Yüzdelik için ise henüz vakit erken…