PSİKOTERAPİ NEDİR NE DEĞİLDİR?

Ece Uslu

Psikiyatri Bilimi son zamanlarda giderek yaygınlaşan ve kabul gören bir bilim dalı olduğundan pek çok açıdan sizlerin aklında soru işaretleri kalabildiğini gözlemlemekteyim. Bu bağlamda bu haftaki yazımda psikoterapi görüşmeleri ile ilgili birkaç husustan söz etmek istiyorum.

Psikoterapinin en temel unsuru yapılandırılmış ve bir çerçevesinin olmasıdır. Bu çerçeve hem terapisti hem de danışanı korumak adına önemlidir ve göz ardı edilmemelidir. Bunun sebebi öncelikle iki tarafın da kendini güvende hissetmesini sağlamaktır, güven ve gizlilik terapinin olmazsa olmazıdır. Çerçevenin belirlenmediği psikoterapi seanslarında sınırlar net olmayacak, bu da danışanın fayda görmesini engelleyecektir. Psikoterapi, biri diğerinden üstün sayılmayan, birbirine karşı eşit düzeyde sorumlukları olan iki eşit insanın bir araya geldiği bir paylaşım ortamıdır. Danışan adına karar alınan veya danışanın gelip anlatıp rahatlayıp gittiği bir süreç değildir. Hatta sürecin özellikle ilk aşamalarında danışanlar, yaşadıkları yüzleşmeler nedeniyle daha gergin dahi hissedebilmektedirler! Psikoterapide, terapistin tutacağı ışık ile danışanın farkındalık kazanması ve kendini desteklemeyi öğrenmesi, kazandığı farkındalıklarla da kendi kararlarını kendisinin alması ve kendi yolunu kendinin çizmesi hedeflenir. Yani danışana akıl fikir verilmez.

Terapi bir süreçtir. Tıpkı uçakta gider gibi, o an hareket ettiğinizi hissetmesiniz bile. Ama uçak uçmaktadır ve birkaç saat sonra km’lerce yol almışsınızdır. Terapide yol almak demek, büyümek, gelişmek, olgunlaşmak, farkındalık kazanarak kendini desteklemeyi öğrenmek ve kendinle bütünleşmek demektir. Şüphesiz tüm bunlara ulaşmak için sarılması gereken pek çok yara, kazanılması gereken pek çok farkındalık ve yaşanılması gereken pek çok yüzleşme vardır. Bu nedenle terapide değişim için gerekli süre en iyi ihtimalle aylar, hatta çoğunlukla yıllardır... Uçak örneğinden yola çıkacak olursak; ‘İstediğim hızda değişemiyorum’ ya da ‘Yol aldığımı hissetmiyorum’ diyerek çok kısa sürelerde terapiyi bırakmak, ‘Bu uçak istediğim hızda gitmiyor’ diyerek uçaktan atlamaya benzer diyebiliriz. Dilediğiniz yere varmak ancak sabretmekle mümkündür.

 


Değişim

Hayatımızın temeli: Büyümek ve Gelişmektir! Doğduğumuz andan itibaren gerek fiziksel gerek ruhsal anlamda büyüyüp gelişmeye başlarız. Büyürken önemli olan büyüyüp gelişirken, yeni sizi taşıyıp destekleyecek gerekli alt yapıyı da oluşturabilmektir. Desteksiz bir yapılanma çökmeye mahkumdur çünkü. Herkesin büyüme hızı farklıdır. Tıpkı her bitkinin büyüyüp gelişme hızının farklı olduğu gibi. Terapi ortamı tıpkı bir bitkiyi beslemeye benzer, yeterli bakımı sağlanan, suyu, besini konulan her bitkinin kendi potansiyeli doğrultusunda gelişeceği gibi, yeterli destekleme becerisi ve farkındalık düzeyine ulaşan her bireyin de kendi potansiyelini gerçekleştireceğine inanırız. Terapilerde değişim belirttiğimiz üzere bir anda gerçekleşmez. Çünkü büyüyüp gelişmek için zaman gereklidir. Ancak insanın kazandığı farkındalıklar ile büyüyüp gelişmesi kişiyi o denli özgürleştirir ki, günün sonunda bu uğurda harcanan zaman, verilen emek ve çekilen acı her şeye değer olarak hissedilir... Aşağıdaki paragraftan da anlaşılacağı gibi....

‘’Yaş alırken duymayı en çok istediğim cümle! ‘Değiştin’. Evet yaşadıklarımla değiştim, değişiyorum, büyüyor, bütünleşiyorum. Kendimi daha çok destekleyebiliyorum. Sırtımı yaslayacak birini daha az arıyorum. Çünkü kendi arkamda durabiliyorum. Yalnızlıktan korkmak yerine tek başıma başarabildiklerime odaklanıyor, daha güçlü hissediyorum. Yaşım ilerledikçe zamanım daha kıymetli oluyor. Değmeyenlere hiçbir şekilde harcamıyorum. Ne dert anlatmaya çalışarak, ne üzülerek, ne zaman ayırarak... Daha kolay hayır diyor, daha az umursuyorum. Değiştiremeyeceğim şeyler olduğunu biliyor o anlarda akışa teslim oluyorum. Büyüyüp bütünleşirken yorulmuyor muyum? İnsanım elbet yoruluyorum. Ama kendime yorulma, dinlenme, durma, düşünme, üzülme, kızma, kaygılanma hakkı veriyorum. Yaş aldıkça daha kaliteli bir hayata sahip oluyorum. Diyeceğim o ki acele etme, her nasip vaktine esirdir. Hazır hissettiğinde sen de çiçek açacak ve değiştin diyenlere ‘iyi ki’ diyebileceksin... ‘’

Terapi Odasından Sesleniyorum:

‘Beni değiştirme’ diyor içindeki ses karşıma oturduğunda, ‘Beni olduğum halimle kabullen, yargılama.’ Biliyor musun? Biliyorum. Ve ben seni zaten olduğun halinle kabul edip, ağırlıyorum hem odamda hem zihnimde hem kalbimde. Benim kimseyi değiştirmeye niyetim de gücüm de yok, ben de senin gibi bir faniyim en nihayetinde. Ama o koltuğa oturdu isen yaşamını istediğin kalitede yaşamanı engelleyen bişeyler var demektir. Hadi, kabul edelim bunu da. İşte terapilerde amaç senin tutunduğun şeyleri elinden almak değil, sana iyi gelmeyenleri fark ettirip onları yapıp yapmama konusunda tercihi sana bırakmak. Yani otomatikleşen ve istemsizce yerine getirip günün sonunda sana zarar veren bir davranışı/döngüyü fark etmeni ve onu işlevsel bir şekilde kullanmanı ya da kullanmamayı tercih etmeni sağlamak. Özetle kendi kontrolünü sana vererek seni özgürleştirmek. Ben, seni bana kendini anlattığın kadarı ile tanırım, günün sonunda sana iyi gelecek olanı sadece sen bilebilirsin kimse değil. Ben, bunu fark etmende sana ışık tutanım sadece. Ve inan sen o kapıdan girdiğin andan itibaren olduğun ve olmaktan mutlu olduğun her halinle sana saygı duyuyor, kendi aklın ve fikrin olduğuna sonsuz güveniyorum. O nedenle akıl fikir dağıtmıyorum. Yargılamak mı? O da yargıçların işi. Ama insan kendine kör ya, iki eşit insan olarak sohbetimizde senin göremediklerin varsa ışığı oraya tutuyorum.

Terapi sürecindeki değişimi, yaşanılan farkındalıkları, kabullenişi ve sorumluluk almakla beraber gerçekleşen değişimi güzel bir şekilde özetleyen bir şiirle noktalamak istiyorum yazımı...

Beş Kısa Bölümde Otobiyoğrafi

I

Yolda yürüyorum.

Kaldırımda derin bir çukur var.

Düşüyorum. Kayboldum. Çaresizim.

Bu benim hatam değil.

Dışarı çıkış yolunu bulmak çok uzun zamanımı alıyor.

II

Aynı yolda yürüyorum.

Kaldırımda derin bir çukur var.

Görmezden geliyorum.

Tekrar düşüyorum. Aynı yerde olduğuma inanamıyorum.

Ama bu benim hatam değil.

Dışarı çıkış yolunu bulmak yine çok uzun zamanımı alıyor.

III

Aynı yolda yürüyorum.

Kaldırımda derin bir çukur var.

Orada olduğunu görüyorum. Yine düşüyorum.

Bu bir alışkanlık.

Gözlerim açık. Nerede olduğumu biliyorum.

Bu benim hatam. Hemen dışarıya çıkıyorum.

IV

Aynı yolda yürüyorum.

Kaldırımda derin bir çukur var.

Etrafından geçiyorum.

V
Başka bir yoldan yürüyorum.

 Portia NELSON