Polatların “kara para soruşturması” sürecinde Kıbrıs’ın Kuzeyi niye işaret ediliyor?

Aslı Murat

Halk arasında “sosyal medya fenomeni” diye tabir edilen bir meslek zuhur etti. Özellikle instagram isimli uygulamada çok fazla rastladığımız kişiler, ilk zamanlar kendi hayatlarının her anını adeta bir şovun parçasıymış gibi paylaşmaya başlıyorlar. Ardından takipçi sayısı arttıkça, daha geniş bir kitleye hitap etme sürecine giriliyor ve daha az emek harcayarak reklam yapmak isteyen şirketler, markalar bu kişilere ulaşarak iş anlaşmaları yapıyorlar. Böylece fenomenler/içerik üreticileri kendilerine hediye olarak gönderilen ürünleri bir pazarlamacı edasıyla takipçilerine sunuyorlar. Dünyanın pek çok ülkesinde kullanılan bu yöntem, en yakın coğrafyamız olan Türkiye’yi de etkisi altına aldı.

Tabi ki her “fenomeni” ve her “ürün sahibini” aynı kefeye koyacak değilim. Ama son zamanlarda gündeme düşen ve tüm haber mecralarının savaştan sonraki en önemli haberi olan “Dilan – Engin Polat çifti hakkında yürütülen kara para aklama soruşturması”, sektörü alt üst etti. Çok kısa sürede zenginleşen, sayısı belli olmayan arabaları ve iş yerleri olan çiftin, dark web’te yasa dışı bahis siteleri aracılığıyla elde edilen, “kumar - uyuşturucu – silah ticaretinden” kazanılan kara paraları akladığı iddia ediliyor.

***

Bahsettiğim isimleri en azından bir süre takip edenler bile, sahip oldukları yaşam standardının güzellik merkezleri aracılığıyla sağlanamayacağını fark edebilirdi. Bir de işin içine bunu fütursuzca sergileme özgüveni girince, birileri tekerlerine çomak soktu ve olanlar oldu! Yaklaşık bir haftadır, MASAK’ın (TC Mali Suçları Araştırma Kurulu) yapılan ihbarlar neticesinde çalışmalarını hızlandırdığı, çiftin ve ailelerinin tüm hesaplarına el konulduğu, bağlı olarak iş yaptıkları pek çok şirketin sahte belgelerle hayali ticaret yaptığına dair emarelerin ortaya çıktığı konuşuluyor.

Tüm bunların bizimle ne alakası var diyeceksiniz. Ben de bir süre takip ettikten sonra sıkılıp vazgeçecekken, konuya ilişkin izlediğim birkaç programda Kıbrıs’a vurgu yapılması ilgimi çekti. Polat çiftinin özellikle Gürcistan kaynaklı yasa dışı bahis şirketlerinin kara paralarını temizlediği iddiaları, bir anda Veysel Şahin ismine ve geçen sene öldürülen (cinayet davası devam eden) Halil Falyalı’ya kadar uzandı.

Aktarılanlardan öğrendiğim kadarıyla Veysel Şahin, Halil Falyalı’nın öldürülmesinin ardından “Kıbrıs’ın kumar baronu” olarak tanımlanıyor ve Polatların da yürüttükleri faaliyetlerde Şahin’le irtibatta oldukları söyleniyor.

***

Ağustos 2023 tarihinde İngiliz Yüksek Komiseri İrfan Siddiq, Kıbrıs’ın kuzeyinde de kara para işlerine karışan kişilerin olduğuna ve bu alanda mücadele edebilmek için idarecilerle birlikte çalışma yapılmasının önemine vurgu yaptı.

Uluslararası hukukun dışında, herhangi bir dış denetimden azade tutulan bir yapı, karanlık işlerin yeşermesi için biçilmiş bir kaftandır. O yüzden yıllardır dilden dile dolanan ve hiçbir şekilde açığa çıkamayan (çıksa bile üstü bir şekilde kapatılan) insan ve uyuşturucu ticareti meselesinin, şu anda taşınmaz mal ve lüks/2. el araç satışları ile daha somut bir şekle bürünüyor olduğunu söyleyebilir miyiz?

Tüm bunlar illa ki mali polis ve  idaredeki diğer sorumlular tarafından denetleniyordur, bilemiyorum. Ama belli ki bizim konuşmayıp üzerini kapadığımız pek çok sorun, olmadığımız ortamlarda dillere dolanmış vaziyette. Adanın kuzey yarısı, bir taraf için “mili mesele” maskesi altına saklanan ebeveynin ergen çocuğu iken, bir kesim için ise kara paranın aklandığı bir “cennet”.

***

Son olarak yasalarımıza dönüp baktım ve karşıma “Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Yasası” çıktı. 4/2008 sayılı yasada, Mali Bilgi Edinme Birimi (MABEB) ve Suç Gelirlerinin Aklanmasını Önleme Kuruluna önemli görevler verilmiştir. Bakanlığın web sitesinden öğrenebildiğim kadarıyla en son 2021 yılında MABEB raporu yayınlanmış. Rapora göre 2021 yılı için, şüpheli işlem ve ihbar olarak toplam 927 sayısına ulaşılıyor. 

Raporda ayrıca Başsavcılık tarafından yürütülen inceleme tamamlanarak 4/2008 sayılı yasa tahtında açılan ceza davası dosyaları ile ilgili bilgiler de verilmekte. 2019 yılında 2 olan ceza davası dosya sayısı 2020 yılında 7 ve 2021 yılında 9’a ulaşmış.

2023 yılının sonuna gelmemize rağmen hala 2022 yılı raporu yayınlanmamış. O yüzden geçen seneye ilişkin rakamlara erişmem mümkün olmadı. Şüpheli işlem ve ihbarların sayısı dikkate alındığında, mal varlığına tedbir koyma ve ceza davalarındaki sayının azlığı şüphe uyandırıyor. Ama buna dair bir açıklama olmadığı için derinlemesine yorum yapmak mümkün değil. Özellikle Maliye Bakanlığı’nın bu konuya dair açıklama yapmasını istemek ve 2022 yılı raporunu talep etmek, karanlık işlerle anıldığımız bu günlerde bir sorumluluktur diye düşünüyorum.