“Piknik alanından alınan kafatası, özel birlikte komutanlığa verildiydi…”

Sevgül Uludağ

OKURLARIMIZ BİLDİKLERİNİ PAYLAŞMAYA DEVAM EDİYOR…

Bir okurumuz bizi arayarak şu bilgileri paylaşmak istediğini söyledi:

“1992 yılında ben askerliğimi komando olarak St. Hilarion bölgesinde yaptıydım… Bizi yürüyüşe çıkarırlardı… Bu olay da o zaman meydana geldiydi…

Yürüyüşe çıktığımız zaman askerlerden birisi, Boğaz piknik alanının olduğu bölgeden gelmiş ve elinde bir kafatası tutuyordu. Bunu o bölgede bulmuştu… Sonra bu asker bu kafatasını götürüp özel birlikte komutanlığa verdiydi… O dönemin komutanına verdiydi…  Belki de bu kafatası o birlikte hala hatıra olarak durmaktadır. Bu konuda Kayıplar Komitesi kendilerine bir yazı yazabilir ve bunun araştırılmasını isteyebilir… Belki bunu yazıp yayımladığınız zaman, o Kıbrıslıtürk asker bu olayı hatırlayıp sizi arayabilir ve o kafatasını tam olarak nereden aldığını size gösterebilir…Sizin yazdıklarınızı yıllardır okurum – bu konu hep içimdeydi, size söylemek istedim. Çünkü o kafatası da bir “kayıp” insana aittir… Onu da bekleyen sevdikleri, ailesi vardır… İnşallah bulunur ve ailesine iade edilir…”

Bizimle bu bilgileri paylaşan bu okurumuza sonsuz teşekkürler…

Bu konuda daha ayrıntılı bilgi sahibi olan okurlarımı, isimli veya isimsiz olarak 0542 853 8436 numaralı telefonumdan beni aramaya davet ediyorum. Bu konuda Kayıplar Komitesi’ni 181 numaralı telefondan da arayabilirsiniz – isimli veya isimsiz olarak…

 


KAZILARDA SON DURUM… KAZILARDA SON DURUM…

Düzova’da yeni kazı başlatıldı, Dikomo’da dört “kayıp”tan geride kalanlara ulaşıldı…

Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk Üye Ofisi’nden aldığımız bilgilere göre, Düzova’da (Eksomedoş) yeni bir kazı başlatıldı.

Köy içerisinde başlatılan bu yeni kazıda, bir “kayıp” Kıbrıslırum’dan geride kalanlar aranıyor…

Girne’de eski Avrasya oteli yakınındaki kazıya devam edilirken, Templos’ta (Zeytinlik) su tankı yakınlarındaki kazı da sürdürülüyor…

Haspolat’ta (Mia Milya) kazı ekibi, kazılan geniş alanı kapatmaya devam ederken, Mağusa’nın Ayluka bölgesindeki kazı da sürdürülüyor. Bu kazıda bir “kayıp” Kıbrıslıtürk’ün gömü yeri aranıyor.

Dikmen’de bir şahidimizin ve bir okurumuzun göstermiş olduğu alanda da kazı sürdürülüyor. Bu alanda dört “kayıp”tan geride kalanlara ulaşılmıştı… Askeri bölgede sürdürülen bu kazının yanısıra, Voni askeri kampında da bir diğer kazı devam ettiriliyor.

Kıbrıs’ın güneyinde ise Polem köyünde bir dere yatağında çeşitli tarihlerde öldürülüp “kayıp” edilmiş üç Kıbrıslıtürk’ten geride kalanların aranmakta olduğu kazı devam ediyor.

Kazı ekiplerindeki tüm arkeologlarımıza, şirocularımıza ve diğer çalışanlara “Çok kolay gelsin” diyoruz…


BASINDAN GÜNCEL…

“Yolocaust: Holokost'u unutanları fotoğraflama sanatı…”

İsrailli satirist ve yazar Shahak Shapira’nin, Berlin’deki meşhur Holokost Anıtı’nda çekilen selfie’lerle, Nazi toplama kamplarından görüntülerle birleştirerek kültür çatışmasını araştıran YOLOCAUST projesi, Avrupa’da ses getiriyor. Her resmin üzerine tıklandığında değişen fotoğraflar, karşılaşılan kontrast ve duyarsızlık insanı düşündürüyor.

Bu ilginç proje, adını “You Only Live Once (Hayata bir defa geliyorsun)” cümlesinin akronimi “Yolo” ile “Holocaust (Holokost)” kelimesinin birleşiminden alıyor. “Yolo” gençlerin, özellikle sosyal medyada risk içeren hareketlerini ya da anlarını paylaşırken meşrulaştırıcı bir anlamla sıklıkla kullandıkları bir etiket. İçerik de, Berlin’in şehir merkezindeki Holokost Anıtı ziyaretçilerinin Facebook, Instagram, Tinder ve Grindr’da paylaştığı selfie’ler, yine sosyal medyadaki yorumlar, etiket ve beğenilerden derlenmiş. Proje, eskinin acısıyla yeninin unutkanlığını resmeden, bir nevi zamanda yolculuk ettiren bir çalışma olmuş. Holokost anıtının temsil ettiği acı anıyla; havada zıplayan, duvarda amuda kalkan, eğlenen ziyaretçilerin çektiği selfie’lerin ortaya çıkardığı çelişkili tablo aracılığıyla, “farkında olmamak” durumu çarpıcı bir şekilde işlenmiş.Yaklaşık her gün Berlin’deki Holokost Anıtı ziyaret ediliyor. Faklı yüksekliklerdeki irili ufaklı beton bloklar “Kim olduğuna bakılmaksızın, kimlikleri yüzünden öldürülmüş kurbanlar”ı temsil ediyor. Şehrin ortasında yükselen bu soğuk ve gri bloklar, ölen bir yaşlının, çocuğun, annenin, babanın, sevgilinin faşizm karşında bir mezar taşına dönüşmesini anlatıyor. Gri rengin tercih edilmesinin sebebi ise, ölüm kamplarındaki fırınlarda yakılan kurbanların küllerinin rengini anıta taşımak… Ben de anıtı ziyaret ettiğimde, antisemitizm ve diğer tüm ırkçı düşüncelerin dünyaya bıraktığı izler, işte bu ölüm ve acıyı simgeleyen gri taşlar diye düşünmüştüm.

Her gün 10.000 kişinin ziyaret ettiği ve 19.000 m² üzerine inşa edilmiş 2711 beton blokun olduğu Holokost anıtı, şimdinin Almanyasında duvar resimleri ile dolarken; paten, bisiklet ve kaykayla atlama gibi aktivitelerinin düzenlendiği “eğlence” parkuruna dönüşmekte. İşte Yolocaust 6 milyon kişinin kitlesel mezarlarını ve küllerini temsil eden bu Holokost anıtının zamanla nasıl unutulduğunu gözler önüne seriyor ve her fotoğraf Holokost’un “Asla Unutma” mesajını tekrar hatırlatıyor.

Projeye gelen sorulardan birkaçı ise aşağıdaki gibi:

***  Peki Holokost Anıtını ziyaret ederken nasıl davranmalıyım?

Holokost tarihte başka olaylarla kıyaslanmaz. 6 milyon işinin mezarını temsil eden bir anıtta nasıl davranacağınız sizin kararınıza kalmıştır.

 

***  Anıtta çekilen bazı resimler, Holokost kurbanlarına saygısızlık etmiyor mu?

Evet, bazı kişilerin çektikleri resimler aslında saygısızlık ediyor ama kurbanlar artık öldü ve kurbanlar sizin nasıl davranacağınızla kafa yoracaklarına, ölü olmakla meşguller.

***  Resimlerden biri bana ait ve bu şekilde resmimin yer almasına üzüldüm. Projeden resmimi çıkarabilir misiniz?

Tabi ki. Tek yapmanız gereken *undouche.me@yolocaust.de’ye yazmanız.

*Douche kelimesinin Amerikan İngilizcesindeki argo anlamı, kendini utandıracak hareketlerde bulunan, aptal, idiot şeklindedir.

(AVLAREMOZ – 2017)