Patladı bitti mi!

Tayfun Çağra

Çatalköy’de patlayan mühimmat deposu daha da yazılmaya gereksinim duyulan bir konu…

“Patladı, bitti” olmamalı…

Çoğu konuda olduğu gibi hemen unutulmamalı…

Yerleşim yerinin ortasında kalmış, mühimmat depoları, yani cephanelik, yani patlamaya hazır her türlü askeri malzemenin bulunduğu yerler yerleşim yerlerinin dışına alınmalı.

Hatta askeri birliklerin de…

***

Halkın güvenliğini koruduğu belirtilen askerin elinde bulunan cephanelikler halkın canını tehlikeye atan bir potansiyel oluşturmamalı…

Patlayan mühimmat deposunun yanında bulunan Acapulco Hotel’de konaklayan turistlerin o gece yaşadıkları korkuyu yazılı, görsel ve de sosyal medyadan herkes izledi.

***

Savaş çıktığını sananlar, bombalandıklarını düşünenler, patlamaların şiddetinden odalarında patlayan ve yüzlerine fırlayan camlar, gece yarısı 01.30’dan sabahın ilk ışıklarına kadar devam eden patlamalar, plajda sabahlamak zorunda kalan insanlar, sabahın ışıklarıyla etrafta görülen yıkım…

Orada turist olarak bulunan insanların bu olaya nasıl baktıklarını yine medyadan takip ettik. Kıbrıslı Türkleri suçladı bazıları… Asker hotelin yanında olur mu diye sordular, sesimizi çıkarmadığımızı söylediler…

Kızdılar… Yanlıştı belki, bilinçsizce söylenmişti belki ağızlardan dökülenler ama haksız da değillerdi aslında…

Sesimizi çıkarmadığımız, sessiz kaldığımız doğru değildi ama bizim de ara sıra söylediğimiz gibi askeri bölgeler yerleşim yerlerinin dışına çıkarılmalıydı.

***

Akla şöyle de bir şey gelebilir; Askeri bölgeler önceden oradaydılar, yerleşim yerleri sonradan askeri bölgelerin yanına, etrafına geldiler…

Doğru ama nüfus yerinde durmuyor, yerleşim alanları kısıtlı bir bölgede kalamıyor, sürekli çoğalıyoruz, buna paralel olarak da yerleşim alanları genişliyor…

O zaman ya o bölgelere doğru yerleşim alanlarını engelleyeceksiniz ya da askeri bölgeleri başka yerlere taşıyacaksınız…

Tabii ki en iyisi Kıbrıs’ın bir çözüme kavuşması, bu kadar asker ve bu kadar askeri bölgeye ihtiyaç kalmaması ama belki de çözümden önce bu alanların azaltılması gibi bir planlama içine de girilebilir.

Belki bu seferlik can kaybı olmadı ama olmayacak anlamına da gelmiyor. Söz konusu patlamada kafalardaki soru işaretlerine yanıt verecek açıklamalar bir an önce yapılmazsa güvenlik anlamında aramızda olan alanların can güvenliğini tehlikeye atan, korku salan alanlar olarak anılması söz konusudur ve bu da ülkeyi idare edenler! açısından hoş karşılanacak bir durum değil.

***

Peki askeri alanların başka yerlere alınması, boşaltılması gibi bir durum ortaya çıkarsa (belki şimdiden konuşulacak bir konu değil ama) o alanların peşkeş çekilmesine nasıl engel olunacak? Özellikle oralar askerin uğraşlarından biri olan yeşillendirme ile daha da korunası bir hale gelmişse… İşte bunun için de şimdiden konuşulması ve bunun önüne geçecek yasal çalışmaların yapılması zorunluluktur. Rant peşinde koşanların o alanları gördüklerinde parlayan gözlerinin ışıkları söndürülmeli ve toplum yararına kalmalı.

 


 

Sanatta çaresizlik…

Sanatta çalışmaların konuları özellikle Türkiye’de AKP hükümetiyle o kadar sınırlı bir hale gelmiş ki artık sadece sıradan, günlük konularla özellikle tiyatrolar oyun sahnelemeye çalışıyorlar… Eskilerde tiyatroların, komedi oyunlarının, TV’deki programların çoğu siyasetle ilgili, siyasetçileri eleştiren, ti’ye alan  programlarla doluydu. Taklit ederler, söylemlerin, politikaların üzerinden eğlendiren, güldüren ama eleştiren oyunlarla, skeçlerle güzel şeyler söylüyorlar, gerçekten de o oyunlarla güldürürken düşündürüyorlardı. Şimdilerde oyun sahnelemek, konu üretmek gerçekten zor. Sanatçıların, senaristlerin işi oldukça zor. Eleştirel, siyasi oyunlar yazılsa da onu sahneleyecek yer, sponsor bulunamayacağı için de yazılamıyor zaten. Yanlışlıkla yazılmışsa da mutlaka yazan da, oynayan da, sahneleyen de artık içeride olacağı için öyle oyunlar artık yazılamıyor. Peki sadece onlar mı yazılsaydı? Yok, hayır, öyle olunca da siyasetin o ağır havası hayatı sıkıcı hale getirirdi ama onlar da olunca çeşitlilik artacaktı, seçimler daha kolay olacaktı. Bu günlerde LTB’nin Tiyatro Günleri var. Oyunlar oynanıyor ne güzel ama bel altı konularla “güldürürken düşündüren” bir oyun olduğunu söylemek çok doğru olmaz. “O onu s…ydi, onun p…si onunkinden büyüktü” gibi repliklerle gülerken düşünmedim doğrusu çünkü çok da düşünmeyi gerektirecek bir şey yoktu. Zaten ille de bir oyun, bir film düşündürecek gibi bir şey de yok. Ancak dediğim gibi çaresizlik. Demokrasi olmayan bir ortamda konu bulmak, oyun çıkarmak, oynamak, biraz para kazanmak ve devamlılık… Böyle gerekliyse o zaman böyle olsun diyor onlar da… Suç bulmuyorum yani!..   


Keşke…

Birkaç gün önceki yazımda yazdığım 6-7 Eylül olayları, 11 Eylül ikiz kulelere saldırı ve 12 Eylül darbesi derken o gün bir de mühimmat deposu patlaması girdi Eylül’ün sayfaları arasına… Derken bir yağmur… Yağmurlu günler… Sanki de tarihin bu kötü sayfalarını temizlemek istercesine… Keşke temizlenebilse… Keşke silse, süpürse!...


Destek

“Öneriyorum; Tüm kurumlar eğlenme ve kutlama faaliyetlerini iptal etsin, 1 yıl harcanacak paraları bir fonda toplayıp yeni bir Lefkoşa Devlet Hastanesi yapmaya ayrılsın.” Kardiyolog Dr. Gülgün Vaiz’in hu önerisine benden tam destek.


Güç insanı yoldan çıkartır; mutlak güç ise insanı tamamen sapıttırır.

Lord Acton