Pasta

Sami Özuslu

 

Üfledik mumlara, söndü ateş…
Alkışlar sonra…
Ve sıra yemeğe geldi nihayet!..
Pasta güzel…
Pasta renkli…
Pasta iştah açıcı…
İyi de kim kesecek bunu?
Dilimlemeyi kim yapacak?
Bıçak kimin elinde olacak?
Ve kime, ne kadar pasta düşecek?
İşte mesele bu…

**

Ekonomi pastaya benzer.
Orada durur pasta…
Güzel, renkli, iştah açıcı…
Muma üfler, söndürürsünüz ateşi…
Sonrasında alkışlar…
Ve sıra geldi pastayı kesmeye…
Dilim dilim…
Ama kime ne kadar kalın, kime ince dilim?
Pasta yenecek de, kim ne kadar yiyecek?
İşte mesele bu…

**

Pasta büyük olursa eğer, herkese düşen dilim de büyük olur mu?
Her zaman değil!..
Eğer bıçağı eline alan ‘adil’se, evet…
Ama değilse?
Değilse birine çok kalın, diğerine incecik dilim düşer pastadan…
Yerken kimi ağzını doldurur, dudaklarından parçaları dökülür renkli pastanın…
Kimileri de uzaktan bakar midesi guruldarken, neredeyse karşı tarafı görecek kadar ince kesilmiş dilimi idareli yemeyi planlar, çünkü dahası yoktur.
Bıçağı eline alan öyle uygun görmüştür.
İşte mesele bu…

**

Bir de tersi var tabii…
Eğer pasta zaten küçükse, o zaman çok daha vahimdir durum…
Adil olsa da paylaştıran el, kesse kesse ince dilimler kesebilir ancak…
Doyan yine olur, semiren de belki…
Ama adı üstünde: Küçüktür pasta…
Azdır, yetmeyecektir herkese…
Ve ‘açlık’ başlayacaktır birazdan…
Sonra da ‘kavga’…
Küçük pastanın büyük kavgası!..
İşte mesele bu…

**

Bu ülkede pasta zaten küçüktür.
Ve bu küçük pasta gelişmezse eğer, büyümez ve aşmazsa sınırlarını, büyük kavgalar yakındır.
Bakın sektörlere…
Herkes birbirine girmek üzere!..
Ulaşım sektöründe, restorancılıkta, eczanelerde, hukuk camiasında, mühendis ve mimarlarda…
Her alanda ‘iç çekişme’ büyüyor.
Pasta büyümüyor hem…
Ve hem pastayı yiyeceklerin sayısı çoğalıyor.
Plansızız çünkü ve programsız!..
Geleceği yönetmiyoruz çünkü ve bugünü!..
Pasta bitti çoktan, göremiyoruz.
İşte mesele bu…