Özlemini duyduğumuz nostaji

Zeki Kayalp

 

Ülke şartlarında siyaset ve spor o kadar  iç içe geçmiş  ki,  hangi adımı atarsanız  karşınızda ya siyasetçi ya da siyasi engel bulursunuz.
Federasyon KOP’la görüşüyor. Siyasiler ayaklanıyor... Yurt dışı temas diye bağırıyoruz. Siyasiler yine ayaklanıyor... Güney’de herhangi bir yarışmaya katılıyoruz. Siyasiler rahatsızlık  duyuyor... Neymiş efendim “gavurlarla” fazla iletişim kuruyormuşuz. KKTC’de  hafta sonu maçlar oynanıyor. Milletin aklı Atatürk Spor Salonu’nda, gözleri gelen mesajlarda... Kurultayı kim kazanmış?
Bunlar yetmezmiş gibi Cumartesi ve Pazar günleri saatler 19.00 veya 20.00’yi gösterdiğinde aklımıza bir anda futbol gelir (tabi bizim ülke futbolu değil ha). TV karşısına geçip  ya kartal, ya arslan ya da kanarya oluruz... Atletico Madrid, Real Madrid ve Barcelona’yı yazmıyorum bile.
Bu çağ dışı ve kokuşmuş düzenden uzaklaşabilme adına, ayda bir kez sizleri 1950’li yıllara götüreceğim. Şu günlerde özlemini  fazlasıyla duyduğumuz ve hayalini kurduğumuz  haberlerle nostaji yapacağız.
O dönemdeki kulüblerin kuruluş amacı...
Kulüpler hakkında bilmediklerimiz...
İnsanların spora bakış açısı...
Kulüplerin yaptığı yardımlar...
Açılışlar ve davetler...
Önemi yüksek maçlarda gazete küpürlerindeki maça davet ilanları...
Futbol dışında diğer branşlara verilen değerler...
19 Mayıs’ın önemi ve yapılan atletizm yarışmaları...
Müsamereler...
Üyesi olup, siyasi emeller uğruna geleceği hesaba katmadan üyeliğini reddettiğimiz KOP’un verdiği cezalar...
Türk ve Rum takımlarının yaptığı karşılaşmalar...
Ve en önemlisi, bu haberlerin bugünlere ulaşabilme adına ilkel aletlerle yapılan o muhteşem yayınlar...