Oynayamam yerim dar !

Asım Akansoy


Kıbrıs sorununda yaşanan “yapay belirsizliğin” yol açtığı tıkanıklık, anlaşılan her iki tarafın da işine yarıyor.
“Yapay”, çünkü Dışişleri Bakanının da belirttiği üzere, taraflar, ortak metin üzerinde belli  bir noktaya geldiler. Gelinen nokta, Kıbrıs sorununda BM çözüm parametrelerinden başka bir yer değil. Kısmi yapıcı belirsizliklerle, her iki tarafta farklı algılar yaratacak kelime oyunları ya da savaşları ile, “ortak metin” de aslında uzlaşıya ciddi anlamda yaklaşıldı.

Her iki tarafın da işine yaradığı konusuna gelince, ciddi bir yakınlaşma “yaratılmış” olmasına rağmen, “oynayamam yerim dar” havasında olan Sn.Cumhurbaşkanı Eroğlu hala iki devletten bahsediyor, Sn.Ertuğ ise, üzüm dururken bağcıyı nasıl döverimin diplomatik manevraları peşinde.

Son hafta yapılan açıklamaları bize bunları ifade ediyor !

Kıbrıs Rum tarafının tavrının daha stratejik olduğunu düşünüyorum. Şöyle ki; doğu akdeniz, uzun bir süreden sonra yeniden dünya coğrafyasının önemli ekonomi-enerji merkezlerinden biri haline geldi. Hidrokarbon yataklarının yarattığı büyük ilgi uluslararası alanda Kıbrıs’ı yeniden gündem yaptı. “Kıbrıs Cumhuriyet”i şu anda, İsrail ve Suriye ile birlikte, bölgedeki denklemi büyük oranda belirleyecek kapasitededir. Dünyanın en büyük ikinci doğal gaz üreticisi olan Rusya, Soyetler Birliği’nin yıkılmasının ardından ilk kez, bölgede yeniden etkin konum elde etmeye çalışıyor. Gerek Kıbrıslı Rumlar, gerek Suriye gerekse İsrail ile yoğun görüşmeler yapmakta. Nedeni çok basit, Avrupa’ya sattığı doğal gaz’a olası alternatif üzerinde belli bir etki gücüne sahip olmak istiyor. İsrail Dışişleri Bakanı Liberman geçtiğimiz hafta, Avrupalıların, Rus doğal gazından kurtulma planlarına karşılık, karşı hamle yaparak, İsrail ile gerek gazın Kıbrıs ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya dağıtımına, gerekse gazın İsrail’de sıvılaştırılması projesine katkı koymaya, işbirliğine hazır olduğunu,bu yöndeki görüşmelerin tamamlanmak üzere olduğunu açıkladı.

“Kıbrıs Cumhuriyeti”nin, İsrail ve Yunanistan ile birlikte Rusya’nın bölgede enerji ve ticaret bağlantısı olduğu bilinen bir gerçek. 

Çeşitli uluslararası yayınlar, Kıbrıs’ın, bölgesel bir enerji merkezi olma, Avrupa ve Asya'ya gaz ihraç etme vizyonuna (KC’nin) sahip olduğunun  altını çiziyorlar. Ve yine, Kıbrıs Rum ve Kıbrıs Türk tarafı arasındaki bitmeyen Kıbrıs sorununun, gaz arama ve değerlendirme sürecini yönetilmez kıldığını, belirsizliğe ittiği ifade ediliyor.

Bu süreçte Rusya’nın Kıbrıs Rum tarafı ile daha da yakın ilişki kuracağı ve bu ilişkinin, salt gaz değil, farklı ekonomik ve askeri alternatifleri içereceğini düşünmek, pek saflık olmasa gerek.

Doğrudan devrede olan ABD ve İngilizlerin arayışlarına, NATO’nun baskısına girmiyorum.
Bu durumda ciddi ekonomik krizle karşı karşıya olan, daha doğrusu ekonomik krizini aşamayan Anastasiades’in, Kıbrıs adası adına, Hidrokarbon yatakları konusunda sahip olduğu gücü, Kıbrıs sorunu ile ilintili ele aldığını düşünmeden edemiyorum.

Ekonomik krizin yarattığı toplumsal yıkım; hidrokarbon yataklarının büyük ekonomik kapasitesi ve Kıbrıs sorununun çözümü arasındaki doğrudan ilişki, Anastasiades için avantajlı kılınmaya çalışılacak bir denklemin çözümüne dönüşmüş gibi... Büyük oyuncularla uygun zamanda elini açacağa benzer, bir durumla karşı karşıyayız. Bu oyuncular arasında Türkiye’nin de olduğu aşikar bir konu...

Anastasiades’in stratejisi ile bizimkilerin “yerim dar” meselesi arasında ortak bir perspektif göremiyorum ben...Yolları kendiliğinden asla kesişmez...Uluslararası güçlerin çıkarları ve “pastayı paylaşma kavgası” adına mutlaka birileri sürekli devrede olacak, demek istiyorum. Kıbrıslı Türkler olarak, aniden nerede olduğumuzu şaşıracak günlere gebeyiz..

Bilmiyorum yanılıyor muyum?