ORTAK PAYDA: CORONA

Sami Özuslu

Toplum olarak çok bölünmüş durumdayız. Bu durum yeni değil. Çoktandır bir cenazelerde, bir de düğünlerde ‘birlik’ olabiliyoruz. Onun dışında pek bir ‘ortak payda’ bulamıyoruz.

Bunun bir yığın sosyolojik nedeni vardır ve defalarca ele alındığı gibi bu durum en çok da Kıbrıslı Türklerin kimliğiyle ilgilidir.

‘Halk mı, toplum mu, cemaat mi, azınlık mı, yama mı, eşit mi, ortak mı, yavru mu, kardeş mi, eridi mi, yok oldu mu, var mı, var olacak mı’ tartışması hiç bitmedi.

Sömürge idaresinden Cumhuriyet dönemine, Geçici Komite’den Federe Devlete ve peşi sıra KKTC’ye evrilen süreçte Kıbrıslı Türkler sürekli bir ‘belirsizlik’ içinde oldu.

Dünyadan kopukluk, izolasyonlar, özne olamamak, kendi ayakları üzerinde durmakta zorlanmak, giderek bağımlı hale gelmek, göçler ile nüfus hareketleri ve daha epeyce uzayıp giden benzer unsurlar Kıbrıslı Türklerin kendi içine kapanmasına yol açtı. Bu da ulusal/toplumsal birlik sağlamadaki başarısızlığı getiren en önemli nedenler arasında sayılabilir.

Uzun lafın kısası öyle kolay kolay ‘ortak payda’ bulamıyoruz.

Bir yıla yakındır devam eden Corona sürecinde dahi bunu başaramadık.

Aslında çok önemli bir fırsat değil midir böylesi zor zamanlar?

Tarihinde göçler, enklavlar, çatışmalar, savaşlar yaşamış bir toplumun salgın karşısında daha derli toplu bir mücadele vermesi zor olmasa gerektir.

***

Pandemide yeni ve ürkütücü bir dönemece girdiğimiz bu günlerde konuya bir de bu açıdan bakmakta yarar vardır.

İşin şakası yoktur. Rakamlar ve imkanlar ortadadır. Bu saatten sonra en kötü senaryo dahi her şey mümkündür. Bilimsel veriler bunu söylüyor.

Evet, birlik olmalı, ortak akılla davranmalı, hastalığı ve de yan etkilerini beraber göğüslemeliyiz.

Mantık bunu söylüyor.

Kuşkusuz siyasetin buna öncülük etmesi lazımdır.

Bu bakımdan Salı günü yapılacağı açıklanan ‘Kriz Yönetimi’ toplantısı son derece önemli bir adımdır. CTP lideri Tufan Erhürman’ın geçen Mart’tan bu yana ısrarla dile getirdiği bu öneriye hükümetten ilk defa yeşil ışık yakıldığı anlaşılıyor.

Demokrasi bakımından bir yığın feci olayın yaşandığı seçimler, kurultay ve de hükümet oluşum süreci toplumdaki ayrışma ve çatışmayı daha da belirginleştirdi. Buna bir de görevdeki azınlık hükümetinin kritik hatalarını sonucu burnumuzun dibine kadar gelen felaket tehdidini de ekleyince, böyle bir ‘ortak akıl arama’ çabasının değeri çok daha artıyor.

Beraber hareket edebilmek için illa aynı siyasi görüşü taşımak gerekmez. Hele halk sağlığı gibi kritik bir konuda siyasi partilerin yaratacağı sinerji, yönetimsel zafiyetler ve kaybolan güven duygusu bakımından onarıcı olabilir.

Böylesi bir adım her türlü farklılığa rağmen uzlaşı kültürünün siyasetten başlayarak toplumun diğer kesimlerine de yayılmasını getirebilir.

Virüs kaynaklı vakaların ve ölümlerin önüne geçebilmek için alınan ve alınacak tedbirlerin başarıya ulaşması gereklidir. Sözü edilen müdahaleli siyasal süreçlerin de etkisiyle halkta oluşan güven erozyonu, iyi liderlik, doğru düzgün planlama ve mevcut imkanların olabildiğince adil paylaşımı duygusuyla tersine çevrilebilir.

Yeter ki dar siyasi beklentiler ve popülist yaklaşımlar galip gelmesin…