“Orada bağırmak istedim: Hey ağaçlar, hey tarlalar, hey taşlar babamı görmediniz mi?” 2

Sevgül Uludağ

 

“Kayıp” Halil Ziya Desteban’ın rahmetlik oğlu Cemal Balses’in o günlerde tuttuğu günlükten notların devamı şöyle:


“Kimseye fenalığı dokunmayan, herkese iyilik etmek isteyen babamı görmediniz mi? O mübarek vücuda kıyan katillerine dallarınızı eğip de neden vurmadınız? Neden müdahale edip o adamı kurtarmadınız?

Rüzgar estikçe ağaçların dalları sallanıyor, hışırdıyor. Sanki bana konuşmak istiyor, insanların anlatmadığını anlatmak istiyor. Susuyorum, dilimizden anlamıyosunuz. Dilinizden anlamıyorum.

Pazartesi  günü Birleşmiş Milletlerdeki İngiliz askerleri, İsveç polisleri, Avusturya polisleri ve Rum EOKA’cılar orada arama yaptılar. Rum polisler müşkül çıkarıyor, İsveç polisinin görevini yapmasına mani olmaya çalışıyorlardı. Babamın öldüğü gün BM tarafından yapılan araştırmalar sonraya bırakılmasa sıcağı sıcağına nerede olduğu bulunacaktı. Şimdi izler de silinmeye başladı.

Bugün ilk defa babam olmadan otomobile biniyorum. Gün güneş batarken babamın otomobilini köye getirdik. O gece Türk mücahitler radyosu babamın kayıp olduğunu, orada kan izleri bulunduğunu ve babamın öldürülerek başka bir  yere gömüldüğünü söylüyordu. Benim de düşüncem buydu. Onun ölmüş olması düşüncesinden çok korkuyordum.

19 Mayıs Salı

Larnaka’ya gidip köyden göç edeceğimizi bildirdim ve yardım istedim. Bana her gören babamı soruyordu. Meğer ne kadar da çok seveni, arkadaşı varmış. Eskort ile köye geldim. Annem kardeşlerimiz perişandı. Artık yuvamız ocağımız sönmüştü. Ama ben vardım. Babam şehit olmuştu. Biricik arkadaşım Salih Hasan, Kemal Hüdaverdi ve vatan yolunda ölen nice kahramanın önünde  insanlık hürmetle eğilecekti.

20 Mayıs Çarşamba

Larnaka’ya gidip Dr. Orhan Bey’i  buldum. Bize eskort verdi. Hasan ağam da geldi.  Eşyaları otomobile yükleyip Mormenekşe’ye gittik. İkinci yoldan İsveç polisleri geldi. Babamın şapkasını polis köpekleri  vaka yerinden 300 yarda ötede bulmuşlardı. Anneme şapkayı gösterice bayıldı.  O gece Mormenekşe’de bir Rum evinde kaldık güvenlik için. Ancak biri EOKA’cıların teşviki ile bize evden çıkın dedi.

21 Mayıs Perşembe

Yahya’nın evlerine göç ettik. Birleşmiş Milletler asker ve polisleri günlerce ovaları, tarlaları, kuyuları aradılar. Bence iş işten geçmişti. Sanki de bu işi ağırdan alıyorlardı.
Hiçbir iz yoktu. Üç gün var ki soğuk, rüzgar yağmur oluyor, sen ovalarda üşüyor musun? Belki de üşüdün. Ama sana nasıl yardım edeyim. Bana bir yol göster baba. Neredesin?

Cemal Halil Ziya (Balses)”