Önceliği yanlış, sonucu doğru

Tayfun Çağra

Su konusu bir süredir gündemimizde yoğun olarak devam ederken geçen haftanın ek gündemi de Ercan konusu oldu. Ombudsman Emine Dizdarlı Ercan Havaalanı’nın kontrolü ve müşavirliği için 11 milyon 250 bin Amerikan Doları’nın Türkiye’den bir ortaklığa ödeneceğini duyurdu ve sorguladı.

Bu para devlet kasasından ödenmeyecekti, Ercan’ı işleten şirket T&T bu parayı ödeyecekti ancak Dizdarlı’nın da bu sorusuyla devlet ödemese bile bu paranın yurtdışına gidecek olması sorgulanıyordu.

Burada başka bir soru daha var aslında; Devlet ile T&T arasında imzalanan sözleşmede bu maddenin olduğu söyleniyor yani denetim parasının ilgili şirket tarafından ödeneceği yazılıymış. Bu durumu şirketin sahibi Emrullah Turanlı kabullenmiyor ama… Bana göre de herhangi bir şirketin ödeyeceği para konusunda devlet neden ihale açar, o şirketin ödeyeceği paraya devlet nasıl karar verir? Hukuken uygun bile bana çok mantıklı gelmiyor.

Ulaştırma Bakanı “Kontrolörlük ve müşavirlik hizmeti ihtiyacı duyan yatırımcı şirket değil, bakanlıktır” da diyor madem o zaman daha da ilginç bir durum çıkıyor ortaya…

Eğer bu madde sözleşmede varsa da bana çok garip geldi. Herhangi bir usulsüzlük olması engellenmek isteniyorsa Merkezi İhale Komisyonu bu ihale denetim görevini yapar ama birinin ödeyeceği paraya başkası karar veremez diye düşünüyorum.

Kaldı ki bu ihalede başka bir konu da ihaleyi alan ortaklığın şaibeli geçmişleri… AKP’ye ve Tayyip Erdoğan’a yakın olmaları ve bu konuda, yani havaalanı denetimi konusunda deneyimleri olmaması… Sahiplerinin Türkiye’de bazı usulsüzlükler nedeniyle haklarında davalar açılması ama buna rağmen devlet kadrolarında ani yükselişleri de basında yer aldı. Yani ilgili ortaklığın güven verecek bir geçmişleri yok.

Ombudsman Dizdarlı bunu da sorguluyor; “İhale açıldıysa neden kimsenin haberi yok” diyor. Bakan Ertuğruloğlu, uygun şirketlerin araştırıldığını ve uygun bulunanlara davet yapıldığını, onların da Bakanlığa gelerek elden teklif verdiklerini söylüyor. Yani pek de usule uygun olmamış aslında bu ihale! süreci…

Sonuçta evet, Ombudsman Emine Dizdarlı da belki usule uygun davranmadı, önce Bakanlık’tan bilgi istemeden böyle akıl karıştıran bir ihale sürecini ve sonucunu basınla paylaştı. Ancak bir vatandaş olarak iyi ki de paylaştı diyorum çünkü diğer yöntem belki bu akıl karıştıran sürecin tartışılmasını engelleyebilirdi ve ortaya çıkmayabilirdi.

Şimdi denetim konusunda daha önce yapılan uygulamalar ve sözkonusu ihalenin! tekrar yapılması da dillendirilir oldu.

Önceliği yanlış olabilir ama en azından Dizdarlı, Ombudsmanlık makamının bundan böyle bazı akıl karıştırıcı uygulamalar karşısında sessiz kalmayacağını kanıtlamış oldu. Hükümetlerin icraatları karşısında bir baskı unsurunun daha kendini hissettirmesi iyi olmuştur diye düşünüyorum.

----------------------------------------------------------------------------------------

Büyükelçilik işgüzarlığı!

Geçtiğimiz haftanın bir flaş açıklaması da TC Büyükelçiliği’nin su konusunda CTP Parti Meclisi’nin aldığı karar hakkında oldu. Büyükelçilik yaptığı açıklamada “su konusunda alınacak kararın doğru adresinin parti meclisi değil, bakanlar kurulu olduğunu” söyledi. Tabii ki CTP’den bu açıklamaya tepkiler hemen geldi. Su konusunda son olarak ortaya çıkan metnin önceden farklı olduğu ve bu konunun CTP parti meclisinde görüşülmesinin ve parti meclisinin ortaya bir karar koymasının doğal olduğu belirtildi.

Tabii ki doğru olandı yapılan… Ada’ya gelecek suyun yönetiminin, kamu göz ardı edilerek özele devredilmesini çağrıştıracak bir taslak ortaya çıkarsa bunun iktidarda bulunan partilerin önce kendi organlarında tartışılması ve bu tartışmalardan ortaya çıkacak kararların Bakanlar Kurulu’nda görüşülmesi ve bir sonuca varılması en doğal yoldur. CTP bunu yapmıştır, UBP belki gerek duymamıştır. CTP’nin bu duyarlılığını bir Büyükelçilik, yaptığı açıklamayla başka bir yöne çekemez, bir ülkenin uygulamalarını başka bir ülkenin Büyükelçisi yargılayamaz, akıl öğretemez.

Kaldı ki suyun yönetimi konusunda henüz bir mutabakat yokken, Büyükelçiliğin böyle bir mutabakat varmış da CTP Parti Meclisi bunu yok saymış gibi bir yaklaşım içine girmesi de yanlışlara bir yanlış daha eklemiştir.

--------------------------------------------------------------------

Doğru uygulama

KTÖS, Haspolat İlkokulu’nda ‘sivil itaatsizlik’ kararı almış. Yapılan açıklamada okul müdürünün okul öğretmenlerine kaba davrandığını, baskı uyguladığını iddia etti. Sorunun sadece öğretmenlere yönelik tavırlarla ilgili olmadığını belirtti KTÖS ve veliler, kantinci, hademeler ve çalışanların da okul yöneticisinden şikâyetçi olduğunu açıkladı.

KTÖS sorunu Eğitim Bakanlığı’nın çözmesini beklediklerini de söyledi ve grev yaparak eğitimi aksatmak istemediklerini, öğretmenlerin sorumluluklarını yerine getireceklerini ancak müdürün verdiği görevleri yapmayacaklarını ve otoritesini tanımayacaklarını kaydetti. Bana göre doğru olan bir tutum. Haklarını eğitimi aksatmadan arama yöntemi… Keşke eğitimde geçmişteki veya gelecekteki grevlere de benzer yaklaşımlar sergilenebilse…

----------------------------------------------------------------------

Sadelikte ihtişam

“Kopenhag’ın ihtişamı, sadeliğinde gizli zarafeti…” Bu cümleyi ‘İZ’ Belgesel Kanalında duydum. Kopenhag’ı gezip anlatan sunucu, bu cümleyi önceden çok mu düşünmüş yoksa bulunduğu yer, dilinden dökülen sözcüklere böylesine beş kelimede çok şeyi anlatabilecek doğaçlama bir ilham mı vermiş bilemiyorum ama o sözcüklerin beni çok etkilediği kesin. Kopenhag’ın da programcıyı etkilemiş olduğu anlaşılıyor.
Şunu anlatmaya çalışılıyor; Kopenhag çok düzenli, çok sade… Modern binaları bile sadeliği öne çıkarılarak yapılmış ama o sadelikte bir şey var… Sade evlerin balkonlarında çiçekler, küçük evlerin bahçelerinde çiçek bahçeleri, sokaklarda bir düzen ve o sokakları süsleyen yine çiçekler… Sadelikte bir ihtişam var.

------------------------------------------------------------------------


Öldükten sonra unutulmak istemiyorsanız ya okumaya değer şeyler yazın, ya da yazılmaya değer şeyler yapın.
FRANKLIN