Omorfo’dan tek “kayıp” Kıbrıslıtürk Ahmet Mulla Mehmet’in izinde... (2)

Sevgül Uludağ

OLASI GÖMÜ YERLERİ GÖSTERİYORUZ…

18 Mayıs 2011’de yani bundan tam dokuz sene önce ise, Kayıplar Komitesi’nin o dönemki yetkililerine “kayıp” Ahmet Mulla Mehmet’in gömülü olabileceği bazı olası gömü yerlerini göstermiştik bazı şahitlerle birlikte…

O günlerde bu sayfalarda şöyle yazmıştık:

“***  Omorfo’dan tek “kayıp” Kıbrıslıtürk olan Ahmet Mulla Mehmet’in izinde...

Omorfo’nun portokal bahçelerinde...

Portokal bahçeleri boyunca yol alıyoruz... İlk kez Omorfo’nun bu bölgesine geliyorum, bu harika yerin sessizliği, portokal çiçeklerinin kokusu ve görüntüsü başımı döndürüyor...

Kimi yerlerde portokal ağaçları öylesine muntazam ekilip, öylesine güzel büyümüş ki, ağaçların altı serin ve sessiz, koyu bir gölge... Neredeyse bu ağaçların altına bağdaş kurup oturmayı veya bir ağaca yaslanıp uyuklamayı ya da elimde bir kitap, öylece ağaçların gölgesinde oturmayı özlüyorum...

Hiçbir zaman Omorfo’da narenciye bahçelerini bu kadar yakından görmemiştim... Türkçe’de portokal, Rumca’da “portokali”, “Portugal” yani “Portekiz” sözcüğünden geliyor... Meğer portokalı Akdeniz’e getiren Portekizli denizcilermiş, bu yüzden bu meyvaya “portokal” ya da “portokali” denmiş... Taa Çin’den alıp getirmişler portokalı bizim denizlerimize, bizim adacıklarımıza... Çün’de Milattan Önce 2,500 yılından bu yana portokal yetiştiriliyormuş... Milattan Sonra 1,450 yıllarında da Kristof Kolomb, portokal ve limon çekirdeklerini Karaibler’le Haiti’ye taşımış, portokal ve ekşinin Amerika serüveni böyle başlamış...

Kalkanlı (Kapudi) yolu üstünde olan bu harika portokal bahçelerinde yetiştirilen “Valensiya” portokallarının aşısı, herhalde bir zamanlar İspanya’nın Valencia kentinden getirilmiş, “Yafa” herhalde İsrail’den...

Bir zamanlar Kıbrıs’ta portokal, narenciye bahçelerine sahip olmak, zengin olmak demekmiş... Omorfolu Ahmet Mulla Mehmet de bu zenginlerden biriymiş çünkü geniş arazileri, büyük narenciye bahçeleri varmış. Hatta 1955’lerde İsrail’e gitmiş ve orada, bizzat yerinde narenciyeyi aşılama şekillerini görmüş...

“Tüm narenciyenin anası turunç” diyor Ahmet Mulla Mehmet’in torunu Ahmet Hastoprak. “Turunç yabanidir, çok dayanıklıdır... Yüz sene yaşar... Turunç aşılandığında, turunç aşısı uzun olur, 100 sene yaşayabilir, halbuki limon aşısı 30 sene dayanır...”

Ahmet Mulla Mehmet gibi, Omorfo’nun diğer narenciye üreticileri de ürünlerini Avrupa’ya ihraç ediyorlarmış. O günlerde yani 1960’lı yıllarda Ahmet Mulla Mehmet, Omorfo’daki bandabuliyanın hemen yanına modern bir apartman bloğu inşa etmekteymiş, evlatları için… Sanırım Ahmet Mulla Mehmet’in rahmetlik torunu Hakkı Alpagut bana bu apartmanda oğlu için bir de klinik yaptırmayı düşünmüş olduğunu anlatmıştı fakat Ahmet Mulla Mehmet’in gencecik, tıp mezunu oğlu Erol, Omorfo’nun ortasında bazı EOKA’cılar tarafından 1958’de vurulup öldürülmüştü…

1964’ün Ocak ayının ilk günlerinde, bu kez Ahmet Mulla Mehmet, Omorfo’daki evinden “kayıp” edilecekti… Bazı Kıbrıslırumlar’ın onu parası için öldürdüklerini anlatmıştı bana rahmetlik Hakkı Alpagut. 3 Ocak 1964’te Ahmet Mulla Mehmet, Omorfo’da kooperatif bankasından iki bin Kıbrıs Lirası borçlanmıştı – hem yaptırmakta olduğu inşaat nedeniyle ustaları ödemek istiyordu, hem de “fasariyalar” çıktığı için üstünde bir miktar para bulundurmak istiyordu… Aradan tam 47 yıl geçti ve biz hala bu “kayıp” Kıbrıslıtürk’ün nereye gömülmüş olabileceğini arıyoruz… Omorfo’nun narenciye bahçelerine geliş nedenimiz de bu…

Temmuz 2008’de bir Kıbrıslırum okurumdan bir elektronik posta almıştım, bu mektupta şöyle diyordu Kıbrıslırum okurum:

“Sevgili Sevgül,

“Bizzat tanık olmadığım ama duymuş olduğum bir hikayeyi anlatarak, senin çabalarına ben de katkıda bulunmak istiyorum.

Omorfo’da kayıp bir Kıbrıslıtürk olmalıdır, adını şu anda hatırlamıyorum, 1963-64 yıllarında orta yaşın üzerinde olmalıydı. Sözlü olarak duyduğuma göre bu kişi en az 3 Kıbrıslırum tarafından öldürülmüş ve bedeni de büyük olasııkla kendi evinde bulunan bir kuyuya atılmıştır. Bu cinayetin nedeni bu Kıbrıslırumlar’ın açgözlülüğü ve adamın parasını çalmak istemeleriydi çünkü bu Kıbrıslıtürk zengin bir kişi idi, hiçbir zaman, hiç kimseye zarar vermemişti ve eğer yanılmıyorsam, İngiltere’de yaşayan bir oğlu vardı.

Bu “kayıp” kişinin bedeninin bulunup bulunmadığını bilmiyorum, eğer bulunmamışsa, bildiklerimi kendime saklamak yerine seninle paylaşmak istiyorum çünkü tüm engellere ve zorluklara rağmen göstermekte olduğun çabaya saygı duyuyorum...

Selamlar,

H.”

Omorfo’dan “kayıp” tek bir Kıbrıslıtürk vardı, o da Ahmet Mulla Mehmet’ti. Bunun üzerine o günlerde bu “kayıp” Kıbrıslıtürk’ün torunu rahmetlik Hakkı Alpagut’la röportaja gitmiştim… Bu röportajı yayımlamıştık… Ahmet Mulla Mehmet ve rahmetli oğlu Nahit, Kıbrıslırumlar tarafından çok sevilen, neredeyse “efsane” olmuş şahsiyetlerdi. Barikatlar açılır açılmaz, Hakkı Alpagut’un avukatlık bürosu, Omorfolu Kıbrıslırumlar’ın akınına uğramıştı… Hakkı Alpagut’un da Kıbrıslırumlar’la çok iyi ilişkileri vardı. Oturup konuşmuş, sonra Ahmet Mulla Mehmet’in evinin avlusundaki kuyuya bakmaya gitmiştik… Bu röportajı yayımlamıştık… Aradan epeyi bir zaman geçtikten sonra bir gün Hakkı Alpagut beni aramıştı… “Kayıp” dedesinin gömülü olabileceği başka bir yerden söz etmişti bazı Kıbrıslırumlar kendisine… Dedesinin bir portokal bahçesindeki bir kuyuya gömülmüş olabileceği anlatılıyordu… Bu yeri ona göstermişlerdi.

“O zaman en kısa sürede Omorfo’ya geleyim ki bu kuyunun yerini bana gösterebilesin” demiştim. Birkaç kez sözleşmiştik, Omorfo’ya gitmiştim fakat buluşamamıştık çünkü Hakkı Alpagut mahkemedeydi, işi vardı…

Derken Hakkı Alpagut apansız aramızdan ayrılıverdi… Bu yılın Ocak ayında bir kalp krizi onu alıp gitti… Böylece, “kayıp” dedesinin olası gömü yerini bana gösteremeden gitmiş oluyordu…

Geçtiğimiz ay içinde Baf’ta karşılaştığım Omorfolu bir Kıbrıslırum, bu “kayıp” Kıbrıslıtürk’ün dosyasını yeniden açmama vesile olacaktı. Bu Kıbrıslırum, Ahmet Mulla Mehmet’i tanıyordu, onu hatırlıyordu. Lefkoşa’ya döndüğüm zaman, Ahmet Mulla Hasan’ın bir başka torununu, Ahmet Hastoprak’ı ve Ahmet Barçın’ı aradım... Ahmet Hastoprak, rahmetlik Hakkı Alpagut’a “kayıp” dedesinin olası gömü yerini gösteren Kıbrıslırumlar’la birlikte Mehmet Ali Bey diye bir ahbaplarının da gittiğini, Mehmet Ali Bey’in bu olası gömü yerini bana gösterebileceğini söylüyordu. Mehmet Ali Bey’in telefonunu alıp onu aradım:

“Elbette bu yeri size gösterebilirim” diyecekti...

Bunun üzerine Kayıplar Komitesi yetkililerini arayarak, onlarla birlikte Omorfo’ya gitmeyi ve bu olası gömü yerine bakmayı önerdim. Beni kırmayıp kabul ettiler ve Kayıplar Komitesi yetkilileri Murat Soysal, Ksenofon Kallis ve Okan Oktay’la birlikte Omorfo’da “kayıp” Ahmet Mulla Hasan’ın torunu Ahmet Hastoprak ve onların arkadaşı Mehmet Ali Bey’le buluşmaya gittik.

Portokal bahçeleri içerisinde ileriyoruz – önde Ahmet Hastoprak ve Mehmet Ali Bey, arkada biz... Bir noktada duruyoruz ve aşağı iniyoruz...


18 Mayıs 2011'de şahitlerle birlikte Kayıplar Komitesi'nin o günkü yetkililerine Omorfo'dan tek "kayıp" Kıbrıslıtürk olan Ahmet Mulla Mehmet için bazı olası gömü yerleri göstermiştik... 


Burası bir çiftlik evi olmalıydı bir zamanlar, taşlardan örülmüş iki katlı bir bina... Kallis, bu tür yapıların 1960’lı yıllara özgü olduğunu gözlemiyor – binanın çatısı yok – ya inşa edilmemiş ya da çökmüş olmalı...

Portokal bahçeleri içerisinde, yol kenarına inşa edilmiş bu iki katlı evin az ötesinde bir de motor evi var – su motorlarının durduğu kulübecik...

İki katlı çiftlik evinin önünde çalılarla kaplanmış dikdörtgen bir kuyu var... Kallis, bu kuyuyu buluyor...

Mehmet Ali Bey, “Evet, bazı Kıbrıslırumlar’ın bize göstermiş olduğu nokta bu” diyor... “Ancak az ileride bir kuyu daha varmış... Onu da gösterdiler bize ama kuyunun yeri belli değil” diyor.

Oraya da gidip bakmak istiyoruz...

Bu ikinci kuyu, zeytin ağaçlarının bulunduğu bir bahçedeymiş. Eskiden burada zeytin ağaçları yokmuş, buraya da narenciye ağaçları ekiliymiş ancak ağaçlar kuruduktan sonra sahipleri bunları sökmüşler ve yerlerine zeytin ağaçları ekmişler... Mehmet Ali Bey bize “Bu tarlada eski bir kuyu olmalı” diyor. “Bazı Kıbrıslırumlar bize Ahmet Mulla Mehmet’in bu kuyuya da gömülmüş olabileceğini söyledi...”

Kuyunun tam yerini saptayabilmek için, Kayıplar Komitesi yetkililerinin çalışma yapması gerekecek.

Sonra Omorfo’ya dönüyoruz ve Ahmet Hastoprak bize bir zamanlar dedesinin “kayıp” olduğu evi ve avlusunu gösteriyor... Ahmet Mulla Mehmet’in evi tümüyle yok olmuş ama avlusundaki kuyu duruyor... Bu kuyunun da olası bir gömü yeri olarak kayda geçirilmesi için koordinatlarını alıyoruz, Kayıplar Komitesi’nin bu konuda da araştırma yürütmesi gerekecek...

Sonra Omorfo’ya veda edip Kambilli’ye (Hisarköy) gidiyoruz... Kambilli’de 1974’te öldürülmüş genç bir Kıbrıslırum’un olası gömü yerini de Kayıplar Komitesi yetkililerine göstermek istiyorum çünkü...”

(YENİDÜZEN-KIBRIS: ANLATILMAMIŞ ÖYKÜLER… SEVGÜL ULUDAĞ-9/10 HAZİRAN 2011)

DEVAM EDECEK